Dün bayramın son günüydü. Annem dışında kimseyi ziyaret etmediğim, yalnızca bir arkadaşımı gördüğüm, bir diğeriyle telefonda sohbet ettiğim, hemen hemen hiç kimseyi aramadığım, sormadığım, çoğunlukla evde yalnız kaldığım, sessiz, sakin kendi halinde bir bayram oldu. Her bayram böyle geçse üzülürdüm belki ama bu bayram tenhalığı, sakinliği sevdim. Biraz evi toparladım. Daha çok çöp çıkardım aslında. Kimi eski defterler, eski makaleler, seminer notları, çözülmüş çoktan seçmeli testler...
Yıllar önce çoktan seçmeli bir testle baştan çıkmışlığım var, bir doğru bir yanlış doğurabilir, bir yanlış bir doğruyu götürebilir uyarısını dinlemeyip kendimi o doğruyanlışın kollarına atmışlığım, yoldan çıkmışlığım, davet edildiğim yere varmışlığım var. O günlere dair notlar, mektuplar da gitti bir bir. Unutmak için saklamamam gerekiyor bazen, özgürleşmek için atmam. Şimdi o günleri düşünürken, o tatlı başlangıcı, baş dönmesini, her şeyi başlatan ilk sözleri, ilk buluşmaları... her şeyin aslında nasıl gün gibi aşikar olduğunu görüyorum. Bile bile yanmak da aşka dair belki.
Sabah uyandığımda bir yabancının nasıl olup da birdenbire en kıymetline döndüğünü düşündüm. Birdenbire olmuyor tabi. Günlere, haftalara, aylara, yıllara yayılıyor, bağ kurmak, köprüler inşa etmek. İlk kez sen diye hitap ettiğinde yaşadığı şaşkınlık utanma karışımı ifade gözünün önüne geliyor örneğin. Bir bakıyorsun gülümseyerek hatırladığın bir anıya dönmüş. Bir başka sefer seni ilgiyle dinlediğini, duyduğunu, dahası aklında yer ettiğini fark ediyorsun, hop bir bağ kuruluyor, bir köprü bir kalpten diğerine. Bilgi, ilgi, özen, dikkat akıyor karşılıklı. O hiçbir şeye yetişmediğinden yakındığın zaman, bir de bakıyorsun birinin kabına, damlıyor pıt pıt pıt. Ve bundan memnun olduğunu fark ediyorsun. Dile getirmediklerin gözlerinde, bedeninde hapisken yol alıyorsun, çok da bir şey ummadan. Çünkü beklenti öldürürken her şeyi, beklememek, beklemezken almak, her ne ise gelen mutluluk kaynağı. İki insanın, milyonlarcası içinden birbirini görmesi, fark etmesi, kalpten bir bağ kurması, emek vermesi, şu zalim dünyada aldığımız en kıymetli hediye, yaşama sevinci sebebimiz. Şimdi bu satırları yazarken bir gün yabancıyken kıymetlilerim arasında yer alan insanları düşünüyorum ve o gün orada olduğum, tanıştığım, emek verdiğim, anılar biriktirdiğim için minnetle, şükranla doluyorum. Çünkü sahip olduğumuz en kıymetli şey, kurduğumuz bu bağlar.
Dün kızımla yürüyüş yaptık akşam üzeri. Geçenlerde Bahar Eriş'in sosyal medyada paylaştığı bir iletiyi okudum, o da bir başkasından alıntılıyordu. Ergenlerin gidip gelme halleri, siz bir şey sorduğunuzda umursamaz görünürken aynı gece yatağınıza gelip yarın devam ederiz, uyuyalım artık dedirten uzun sohbetleri başlatmaları. Hiç de kafa karıştırıcı değil. Uzmanımız bunu özerklik ve bağ kurma ihtiyaçlarına bağlıyor. Bunu bilmek iyi hissettirdi. Kapıdan selam vermeden girip yalnızca kediyi sormasına bozulmadan seçim yapmasını bekleyebildim bu hap bilgi sayesinde. Sonrası iyilik güzellik. Bir saatlik bol sohbetli doğa yürüyüşü. İlişkilerin milyonlarca sırrından biri de bu olabilir. Karşındakine seçim gücü olduğunu fark ettirmek ve dırdır etmeden beklemek. Beklediğini unutmak hatta, kendi işlerine odaklanmak, onlarla ilgilenmek ve geleni muhabbetle, ilgiyle, neşeyle karşılamak. Dünyanın 8. harikası bu olabilir mi?
Bu da akşam yürüyüşümüzden bir kare
ne iyi geldi sabahıma bu yazı...beraber yürüyüş yaptık da sanki o konuları beraber konuştuk..sevgili ergenyus kızımla aynı minvalde haller yaşadığımdan bir oh duygusu..ya o bağlar, kıymetlilerimiz..off çok yere dokundu..evet dünyanın 8.harikası bu olabilir :))
YanıtlaSilKalbinize dokunmasına, birlikte konuşuyor gibi hissettirmesine çok sevindim. Ergen annesi olmak pek kolay değil. Annelik hallerimizi paylaşmaya ihtiyacımız var galiba.
SilHepimizin başlangıçları var, hala devam edenlerin hayaleti bile uzaklarda kaldı artık. Benzer şekilde yaşadık o aşkın kör ettiği dimağlarımızla başlayan ilişkileri. Şimdi düşünüyorum ne kadar uzaklarda kaldı o duygu. O duyguyu özlüyorum evet ama bir daha yaşayacağımı sanmıyorum. Şimdi sevgi ve emeğe evrildi, omuz omuza yürünen yolda hayat savaşında beraberiz.
YanıtlaSilÇocukların büyüdükçe egoistleşmesi normal ama anne olarak da canımızı da acıtıyor işte. off ne zor her şey..
Sevgi emektir ☺
YanıtlaSilNe kadar benzer haller ergenlerle yaşam klavuzu olabilecek her kaynak başımın üzerinde yeri var:) ama ne güzel anlatmışsınız ne şanalı bir ergen ve evet bizde onların varlığıyla şanstayız🙏🏻💗
YanıtlaSilŞans mıyım hiç emin değilim. Hayalimde hep daha iyi bir anne olma ihtimali var. Üzerinde çokça da baskı... Çok mu oyum, çok mu buyum, neşesi eksik bu evin diye dırdır ediyorum kendime. Hiç durmadan. Bir arkadaşıma demiştim, evin gıdıklanmaya ihtiyacı var diye. Mizah, şaka, sevgi dolsun tüm evler.
Sil