Juno Astrology'yi bilen biliyor. Yazılarını severek, keyifle takip ediyorum. Astrolojiye, gökyüzü olaylarının üzerimizdeki etkilerine çok inandığımdan değil. Her yazı, bir insanlık halini ele aldığı, satırlardan yatıştırıcı, sakinleştirici bir üslup yayıldığı için, ne zaman önüme düşse okuyorum. Her defasında da kalbime, zihnime dokunuyor. Bugünkü yazı da öyleydi. Tarif ettiği belirsizlik ortamını, kimi insanların sis yaratma konusundaki üstün becerisini biliyorum. Hepimizin çevresinde vardır elbette bu insanlar, ortamlar... Aşina olduğunuzu tahmin ediyorum. Sırf şeffaf olmama hâlinden yayılan belirsizliği, tedirginliği kastediyorum tam olarak. Yaşam belirsizliklerle dolu. İnsan bir sonraki anda ne olacağını bilemez tam anlamıyla. Gelecek sayfalarda ne yazılı olduğunu, ne yaşanacağını kim bilebilir ama istikrar, alışkanlık, rutin dediğimiz bir şey de var, bunun rahatlatıcı yanı.
İşte bu bozulup da birisi sürekli bir blenderın düğmesine bastığında, içerideki çalkantının durmasına, nesnelerin yerli yerine yerleşmesine, suların berraklaşmasına izin vermediğinde ve bunun adını içten içe güçle, iktidarla, otoriteyle eşleştirdiğinde kendimize güvenimiz azalıyor. Kontrolün elimizde olmadığını hissediyoruz. Buna iş dünyasında mobbing deniyor. Ama iş dünyasıyla da sınırlı değil elbette. Eşitler arasında, sosyal ilişkilerde, hatta gönüllülük esasıyla yürüyen işlerde dahi görmek mümkün. Öyle bir yerdeyken sisin içinde, sana yaklaşmakta olanın iyi mi kötü mü olduğunu sezemiyorsun haliyle. Yaklaşan çıtırtılar tedirginlik veriyor. Ardından ne geleceğini bilmiyorsun. Juno'nun bugünkü yazısı, bu hâl içindeki bana iyi geldi.
Kimi önemli şeyleri hatırladım. Zevk aldığın, inandığın şeyleri yapmak, değişime karşı koymamak, gelene gidene açık olmak... Bu tepkilerin büyük ölçüde sempatik ve parasempatik sistemle ilgisi olduğunu söylüyor yogayla, meditasyonla ilgilenen uzmanlar. İçlerinde tıp kökenli uzman doktorlar dahi var. Safsata demeyesiniz diye, ekledim. Kolay tetiklenen biriysek, yani sempatik sinir sistemimiz aktifse, hemen her şeyi kendimiz için tehlike olarak görüyorsak, o zaman tepkilerimiz, davranışlarımız, eylemlerimiz bize korktuğumuzu getiriyor. Yani dirayetli olmaya, sakin kalmaya, her şeyi kişisel ve kendine karşı gibi algılamamaya devam dostlar. Derin nefes almaya, doğada zaman geçirmeye, çocuklarla ve hayvanlarla bir arada olmaya, esnek ve şefkatli kalmaya, önerilere açık olmaya, daha sık "evet" demeye çalışalım. Parasempatik böyle böyle gelişsin diye. Konuya inancınız, merakınız varsa Dr. Stephen Borges tarafından ortaya atılan Polivagal teoriye ve Vagus alıştırmalarına da bir bakın, derim. Değişim bir anda gelmiyor. Kendine zaman vermek gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder