2022 de bitiyor. Dün en kısa gündü. Ve de en uzun gece. 21 Aralık. Yazın habercisi. Gündüzün geceyle tutuştuğu kavganın galibi gündüz olacak ve yaz yavaş yavaş gelecek. Bir anda değişmeyecek elbette. Yine karanlıkta uyanacağız çoğu, karanlıkta gireceğiz eve. Geceler uzun sürecek. Havalar üşütecek. Battaniyelerin altına gireceğiz bazen. Koltukta büzüşüp dertop olacağız. Bir de bakacağız bahar gelmiş.
21 Aralık milat, nereden baksan. Ben de bu miladı kaçıramazdım yeni başlayacağım proje için. Evet, mektuplardan söz ediyorum. Yaratma hazzı ile paylaşma coşkusu, tüm dünya görsün hevesi kardeş. Yazar olmak, bir yerde okurunla paylaşacağın bilgisiyle yazmak demek olduğuna göre yazdıklarının bir an evvel okurunla buluşturma heyecanında ayıplanacak bir yan olmasa gerek. Dijital araçlar, aradan yayıncıyı çıkarıyor. Editörün, genel yayın yönetmenin onayı, yayın programı sırası, kâğıda, mürekkebe gelen zam seni etkilemiyor. Yazıyor ve paylaşıyorsun. Okuruna ulaşmanın türlü türlü yolu var neticede. Bununla beraber matbu kitap formunda ulaşmanın hazzı bambaşka. Kitapların et ve süt ürünü gibi raf ömrü olduğunu unutup raflar aracılığıyla okura ulaşmak kolaymış gibi yapalım. Çünkü yeni yıl ruhu iyimser, inançlı ve umutlu olmayı gerektirir.
Ne diyordum. Çanakkale mektuplarının ilki dün havalandı. Okurlarına ulaştı. Bir kısmı okumakla yetinmeyip bana yazdı. Bu etkileşim şahane. Bu mektupların ağırlıklı ulaşmasını istediğim, yanıtlarını okumayı özellikle dilediğim kesim çocuklar elbette ama yetişkin okurlara da hiç itirazım yok. Bir hişt sesi neticede yazılan. Ve nereden gelirse gelsin güzel, kıymetli.
İkinci mektubun odağına kimi, neyi alacağım konusunda kararsızım. İki seçenek var baştan beri kafamda. Şimdiden kolları sıvadım. Okuyorum, izliyorum. Yol boyu beliriyor mektuplar. Okuduklarım arasından biri belirginleşiyor ve peşine düşüyorum bulduklarımın. Bir arı misali çiçekten çiçeğe, pardon kitaptan belgesele sürükleniyor, oradan süzdüklerimi yalın, akıcı bir dille, 7den 77ye herkesin ilgisini çekeceğim bir üslupla anlatıyorum. Dijital araçların bize sunduğu olanaklardan da faydalanarak. Yani diyeceğim o ki arkadaşım, bu mektuplara geç kalmak diye bir şey yok. Tren kaçmış değil. Peron orada her ne zaman gelirsen binebilirsin. Bu mektupları yeni yıl hediyesi olarak düşünebilirsin. Kendine ya da bir arkadaşına, belki bir çocuğa. Bir sınıf öğretmeni tanıdığına hediye edebilirsin, öğrencileriyle paylaşsın diye. Bir sınıf dolusu çocuğa sesim ulaşsın, onların sesi bana taşınsın çok isterdim mesela. İlk adımın yola çıkmak ve yazdıklarını dünyanın kafasına atmak. Ben de tam olarak bunu yapıyorum şu an. Yazıyor ve yazdıklarımı dünyanın kafasına atıyorum. İlgini çekmezse içinden sövebilir, ilgini çekerse ne dediğime kulak verebilirsin. İncelemen için link burada:
*
Bir haftadır canda uygulamasıyla oynuyorum. Ücretsiz şablonlar aracılığıyla yazar adaylarına tavsiyeler niteliğinde görseller hazırlıyorum. Şablonlar sabit. Yaptığım yalnızca hazır şablondaki metin yerine kendi iletimi girmek. Ortada bir tasarım yok. Buna karşın ortaya çıkan görseller beni tatmin ediyor. Blogta uzun yıllar boyunca biriktirdiğim "Yazar Adaylarına Tavsiyeler" etiketli yazılardan küçük bölümler paylaşıyorum. Bloğuma verdiğim uzun soluklu emeği görünür kılan bu pratik dijital araç ve sundukları beni heyecanlandırdı. Bir kısmı yeni bir şey öğrenmeden kaynaklı muhtemelen. Yeni şeyler öğrenmek keyif veriyor. O heyecanı kaybetmemek mühim. Özellikle de yaş ilerleyince. Ama bizim ülke, kendisinden başkasıyla meşgul olma fırsatı tanımıyor. İç siyaset, insanı hep karamsarlığa, umutsuzluğa, isyana, sürüklüyor. Geçim, gelecek kaygısı tükenmiyor. O yüzden kendi küçük kişisel dünyamıza sahip çıkmak, içeriyi mutlulukla, hevesle, yaratıcılıkla doldurmak kıymetli ve de hayati. Yeni yıl için herkese sağlık, mutluluk, heves, doyum ve yaratıcılık diliyorum. Yeni yıl tasarımlarımdan birine göz atmak ister misin? Nezaket, emeğim hazır şablon üzerinden yazı değişikliği yapmaktan ibaret değilmiş gibi tebrik etmeyi ve övmeyi gerektirir :)
*
Cumartesi, pazar finallerim var. Çocuk Gelişimi Önlisans 3. dönem öğrencisiyim. Diş hekimliği, annelik, iyi çocuk edebiyatı okuru olmaktan kaynaklı bir alt yapı olsa da, altı derse çalışmak gerekiyor. Uzaktan öğrenim, biraz öz disiplinle gidiyor. Hem çalışmak hem de başka işlerle de meşgul olmak oraya ayıracağım zamandan çalıyor. Yumurta kapıya dayanınca, son bir hafta pdfleri okuyorum ve giriyorum. Neticede genel kültürümü arttırma, çocuk kitapları yazma pratiğime faydası olur düşünceleriyle kaydoldum, bölüme. Öğretmen çıkayım, devlete atanayım, bir özel kurumda çalışayım gibi niyetlerim yok. Bununla beraber özellikle uzaktan öğretimde Çocuk Gelişimi'ne ilginin çok yüksek olduğunu okuyorum. Uzaktan öğrenimle öğretmenlik yapma yetki ve becerisi kazanmak mümkünmüş gibi dağıtılan diplomalara, en önemlisi umut tacirliğine ne demeli bilmiyorum. Hemen her meslekte, herhangi bir plan yapılmaksızın kontenjanlar arttırılıyor. Bilimsel eğitim yükü, doçent, profesör kadroları yerine henüz doktorasını almış, akademik kariyerlerinin başındaki uzmanların sırtında. Gençlerin de ailelerin de işi hayli zor. Etrafımda hiç kimse çocuğunu devlet üniversitelerine göndermek istemiyor. Özel üniversitelerin ücretleri, öğrencilerin barınma masrafları anne babaların belini büküyor. Bu zor şartlar altında alınan diplomaların maddi karşılığını almak istiyor gençler. Etik değerleri gözetmeksizin sosyal medyada gördükleri olumsuz örneklerin sınırlarını zorluyorlar. Hastalarını müşteri, koltuğuna oturanı yolunacak kaz gibi gören hekim sayısının arttığını görmek üzüntü verici. Nereden girdim bu konuya bilmem. Oysa yeni yıla doğru koştuğumuz günlere iyimser ve umutlu olmak yakışır. O halde çevirelim kazı yanmasın. İkinci üniversiteye ve uzaktan öğrenime talebin arttığını görüyorum. İnsanların kendini geliştirme, öğrenme çabasını olumlu buluyorum. Mesleğini bitirip para kazanmaya çalışan gençlerin çalışkanlığı meslekteki büyüklerinin etik değerleriyle birleştiğinde gençlik ateşi ve bilgelikten doğacak gücün, bu kıymetli işbirliğinin olumlu kazanımlarla sonuçlanacağına inanıyorum. Tıpkı en uzun gece, en kısa gün mevzusu gibi, nereden bakarsan, onu görürsün. Hepimiz etrafımızı çeviren insanların bir ortalamasıysak şayet, yeni yılda ve daima iyi, umutlu, çalışkan, erdemli insanlarla çevrili olsun dört bir yanınız. Yaratıcılığınızın ateşi hiç sönmesin. İdeal şartları aramadan harekete geçtiğiniz bir yıl olsun. Ne derler bilirsiniz: Hayat eylemi ödüllendirir. Bu finali güzel bir şarkıyla taçlandırmak gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder