Tatil sonrası ilk iş günü. Köyden gelecek hastam araba bulamayınca, arkası da öğle tatili olunca koca bir boşluk belirdi. Yazmak ya da okumak için. Geçtiğimiz hafta boyunca ekranı çatlak, mürekkep lekesi bazı harflerin üzerini kapatan telefonumla yazdığımdan, şimdi bilgisayar ekranı ve klavye kullanmak büyük rahatlık. Hayatta her şey bir görelilik değil mi zaten?
İki hasta baktım şimdiden. Tuhaf hissettirdi çalışmak. Yeniden hastalarla olmak. Neredeydim, neredeyim? Yol yorgunluğu, bedenimde küçük arazlara yol açtı. Burun tıkanıklığı, ses kısılması, baş ağrısı. Önümüzdeki birkaç gün dinlenmeye ve üşütmemeye çalışmalıyım.
Pazar günü bütünlemem var: Erken Müdahale Programları ve Gelişimsel Destek. Her nedense dersin tam adını aklımda tutamıyorum, Erken Müdahale diyorum her defasında. Sanırım çok ilgimi çeken bir ders olmadı. Dünyadan ve Türkiye’den pek çok erken destek programı örneği, onlara dair ayrıntılar, zihnimde çok fazla yeni bilgiyi tutmamı gerektiriyor. Bu şimdilik mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla çoktan seçmeli testte başarı göstermeye yönelik soru tekrarları ile geçecek kadar not almayı planlıyorum.
Bu aralar zihnim çok dolu. Bazen yaptığım şeyi fark etmeden, dikkatimi aslında ne yaptığıma vermeden yaptığımı görüyorum. Ezbere konuşuyorum, ellerim ezbere çalışıyor sanki. Bir şeyi nereden, ne zaman aldığıma ve nereye koyduğuma dair herhangi bir kayıt düşmüyor zihnim. Sonuç teflon tavaya dönmüş bir ben. Öyle negatif enerjiyi üzerimden akıtmak, tutmamak gibi hoş bir deneyim de değil; yalnızca hatırlamamak, yaptığımın farkında olmamak gibi bir şey. Biraz yavaşlayarak geçeceğini umuyorum. Ablamın yıllar evvel hediye ettiği “Bir Dilek Tut Hayatın Değişsin” kitabına başladım yeniden. Kabala öğretileriyle on haftalık bir yolculuk. Pek çok öğretide yer alan “yaşam ağacı” diyagramı üzerinden kendini ve dileğini gerçekleştirmeye yönelik çalışmalar bütünü. Her haftanın bir açıklaması ve ödevleri var. Meditasyon çalışmaları, mantralar, farkındalıkla olanı biteni izlemek, kısa yazı çalışmaları (dileğinizi yazmak gibi görevler) hepsi dileğinizi belirginleştirmeye, kendinizi duymaya, daha iyi bir ben olmaya yönelik. Yavaşlayıp bakış açısını değiştirmeyen, hep aynı kalıp ve yargılar ile çözüm üretmeye çalışan bir zihin, değişim yaratamıyor malum. Dolayısıyla on hafta boyunca fark yaratmak üzere kendinize eğiliyorsunuz. Hakkını vererek yapmak istiyorsanız şayet. Dün kendimi benzerleri sayısız kere tekrarlanmış bir sarmal içinde bulunca, aynı kelimeleri sarf etmek yerine bir nefes aldım ve bıkkınlığımı dile getirdim, mola istedim ve susup uzaklaştım. Kavgacı bir küskünlük değildi bana göre yansıttığım, ne yapacağını bilememekten kaynaklı, daha beterinden sakınmak için uzaklaştığımı belli eden bir tür çaresizlik ve yorgunluk işaretiydi. Benim zihnimin okuduğu buydu ama ya karşımdaki? Kızım nasıl okudu? Bilmiyorum, bilemem ama daha kötü olmadığından eminim. Hemen ellerim bir kişisel gelişim kitabı aradı. En sevdiklerim değil ama nasıl yapılır’ı öğreten, gösteren pek çok kitap, kılavuz, prospektüs okuyorsak şayet, kendini bulma, iletişimi güçlendirme niyetleriyle bir şeyler de okuyabilirim, dedim. Seçim yapmak üzere kitaplara göz gezdirirken karşılaştık “yaşam ağacı” ile. Hadi dedim kendi kendime. Ne duruyorsun? Bir dene.
Bu hafta taç küresi. Hemen her öğreti ve dinde tam olarak ne yapılacağına karar verilememiş (örtsek mi, kazısak mı, kazıyıp da mı saklasak ne yapsak) baş bölgesindeyim. Bir anten gibi, en tepede duruyor. Başlangıç teşkil ediyor. Harekete teşvik ediyor; dileğini bulmaya ve onu hayatına çekmeye. On haftalık süreç nasıl olacak bilmiyorum. Sadakatle sürdürebilir miyim, ondan da emin değilim. Bende bir değişim ve dönüşüm yaratırsa, deneyimimden bahsederim.
İyi ki yazdın buranın açık olduğunu, ben de Wordpress'le savaşıp duruyordum :) Nedense burayı kapatıp orayla devam edeceksin gibi algılamış o nedenle burayı takipten çıkartmışım, hemen geri geldim... Sevgiler!
YanıtlaSilNiyetim oydu. Ama wordpresse tam alışamadım. Buraya yazıp oradan da paylaşmak gibi bir seçenek doğdu haliyle. Kim nereden rahat takip edebilecekse oradan okusun. :) Tekrar hoş geldin. Sevgiler :)
Sil