15 Şubat 2024 Perşembe

Birtakım tuhaf huylar ve yeni başlangıçlar

Hepimizin tuhaf huyları var. Benimkilerden bir tanesi şu: Arabayla işe gidip gelirken zihnimin içinde hayali İngilizce diyalog kurmak ve sürdürmek... Çok da anlamsız sayılmaz. Dili korumanın ve geliştirmenin en işe yarar yolu, onu kullanmak. Her dakika yurt dışında tatile gidemeyeceğime ya da yabancı bir hastanın tedavisini üstlenemeyeceğime göre pratik yapmak için bulduğum bu yolun işe yaradığına eminim. Ancak zihnin içinde sürdürdüğüm bu diyalog, sürüş işini otomatik pilotta sürdürmemi sağlıyor. Mindfulness odaklı söylemlerde her yaptığın eyleme dikkatini vermekten, olanı fark etmekten, dikkatini yalnızca yaptığın işle sınırlı tutmaktan, zihnin gezmeye çıkarsa tutup onu geri çağırmaktan bahsedilir, bilirsiniz. İşte bu sebeple iki gündür kendimle İngilizce konuşmayı kestim. Bedenimi dinliyorum. Beş duyumun farkına varıyorum. Kendime şöyle şeyler söylüyorum. Türkçe olarak. 

El ve ayak parmaklarım üşüyor. Arabanın içi soğuk oluyor ilk bindiğimde malum. Sonra bedenimi tarıyorum. Nerede bir huzursuzluk, sıkıntı var, onları fark ediyorum ve içimden sesli olarak dile getiriyorum. El, ayak, kalça eklemlerinde katılık hissediyorum örneğin. Karnımda ufak bir sızlama ya da... Boynumda, dişlerimde bir gerginlik. İsimlerini koyuyorum. Sonra duygularımı dillendiriyorum. Endişe, kaygı, heyecan, iyimserlik, pek çok duygu sahneye çıkıyor ardı sıra. Duyguları dillendirmeye kafa yorunca iyi ve güzel olanlar da belirginleşiyor. Böylece günlük hayhuyun içinde kolayca kaybolabilen minnet ve şükran da daha görünür hâle geliyor. Bir mindfulness pratiği olarak denemek isteyenlere tavsiyemdir. 

Başlığın hakkını verdim ve birtakım tuhaf huylarımı paylaştım işte. Yeni başlangıçlar nedir diye soracaksın haliyle. Sayacağım ama yeni başlangıçlar da ara verilmiş alışkanlıklar, rutinler en nihayetinde. 

Parşömen Edebiyat için hazırladığım çocuk kitapları yazılarını ve yazar söyleşilerini uzun zamandır ihmal etmiştim. 29 Ekim haftası Ankara'ya gittiğimde Onurla bir araya gelmiş ve en kısa sürede yazmaya çalışacağımı söylemiştim. Aylardan şubat ve ben nihayet şeytanın bacağını kırdım. Günışığı Kitaplığı yazarlarından Ömer Açık ile bir söyleşi gerçekleştirdim. (okumak için buraya) Ne oldu da ara verdim, hatırlamıyorum. Ama şundan çok eminim. Her konu için geçerli bir şey bu. Bir şeyi yapmak istiyorsan hemen başla, şartlar en uygunsuz göründüğünde. Çünkü aradığın uygun koşullar belki de hiç gelmeyecek. Eh madem yazmaya başladım. Şubat sonu ya da mart başında bir kitap tanıtım yazısı yazmak da boynumun borcu olsun. 

Kızımın kütüphaneden aldığı kitapları iade etmesi gerekiyordu. Onları bırakmaya gidince ben iki kitap kapıverdim. Bay Jules ile Bir Gün Diane Broeckhoven uzun öykü. İlginç bir konusu var. Her sabah güne kocasının hazırladığı kahve kokusuyla hazırlanan Alice, Bay Jules'ün öldüğünü fark eder. Yıllardır içinde tuttuğu şeyleri tek tek dökme fırsatı bulur. Ablam birkaç hafta önce ödünç aldığı bu kitaptan övgüyle bahsettiğinde, geçmiş yıllarda bir yerlerde daha hakkında olumlu eleştirilen duyduğumu hatırladım. Raflarda karşılaşınca da hop diye kaptım. 

Ödünç aldığım ikinci kitap, Charlotte Perkins Gilman'ın yazdığı Sarı Duvar Kağıdı. Delidolu'dan yayımlanan kitaba Maria Brzozowska'nın resimleri eşlik ediyor. Bu kitabı seçmemin sebebi ise Şenay Eroğlu Aksoy'un Kendisiymiş Gibi kitabım hakkında Notos Öykü'de yayımlanan bir yazısı. Söz konusu yazıda Rengi Bulanık öyküsüyle Sarı Duvar Kağıdı arasında kurduğu bağ üzerine merak etmiş, kitabı temin etmekle sahici olarak ilgilenmiştim ama almaya da okumaya da fırsat bulamamıştım. Raflarda göz göze gelince elbette ertelemeden aldım. 

Her iki kitap da yanı başımda. Okunmak üzere sırasını bekliyor. İncecik bu iki kitabı ilk fırsatta okuyacağım elbette. Yalnızca başka okumalar girdi araya. Çünkü beklediğim haber geldi. Öykü kitabım yayına hazırlanıyor. (bir aksilik olmazsa diye şerhimi de düşeyim. Çünkü dünya hali). Heyecanlı, meraklı ve de hevesliyim. Beklediğim haberi almak bu kadar uzun sürdüğü, pek çok kapı çalmak durumunda kaldığım için ise açıkçası üzgünüm. Bu konuda şikayet etmeyeceğim ama. Çünkü iyiyim deme cüretim ve de kararlılığım sürüyor. Bir yazar adayının yolculuğu tam olarak da bu zaten. Yazmak, silmek, yeniden yazmak, yayımlatmak üzere kapı kapı gezmek, yılmamak cüretkarlığın tarifi değilse nedir? Belki bu bir tuhaf huy olarak en başta yazılmalı. "Yazıyor, her şeye rağmen, inatla ve de inançla." 


2 yorum:

  1. Çocuk kitapları yazmak, çocukların algılarıyla dünyayı gözlemek ne güzeldir. Yüreğinize, emeğinize sağlık.
    "Tuhaf huylar" dediğiniz huylar keşke daha çok kişide olsa.
    Kazanç sağlıyor, insanı geliştiriyor.
    Esenlikler diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz için teşekkür ederim Makbule Hanım. Sevgilerimle.

      Sil