Baharın en güzel yanlarından birisi de sabah kendiliğinden erken uyanmak, yataktan sürünmeden çıkmak bana kalırsa. Çünkü ben bir sabah insanıyım. Sabah yataktan dinç ve erken uyanmak bana hayli zaman kazandırıyor. Bu sabah örneğin 7'de zıpkın gibi ayaktaydım. (Bu da ne demekse artık) Sani'yi bahçeye saldım. Mutfağı topladım. Yerleri süpürdüm, sildim. Kızıma kahve demledim. Kuruyemiş ve meyve tabağı hazırladım. O balkon masasında servis saatine kadar test çözerken ben de kahvaltımı yaptım. Yeni bir kitap seçtim. Balkonda ayaklarımı uzatıp keyifle okumaya koyuldum. Domates soslu makarna pişirdim. Biraz daha kitap okudum. 9 gibi evden çıktım. Her sabahımın bu verimlilikte, dinginlikte geçmesini diliyorum.
17-19 Mayıs arası kızımla Gümüldür'de yoga kampındaydık. Onun ilk yoga kampıydı. Benim de. Hatta Duygu hocamızın da... Hava ılıktı ancak denize girme beklentimi karşılamadı. Yine de mayoyla şezlonga uzanmak, dokuz yıllık tanışıklığımıza rağmen ilk kez Duygu'yla sohbet etmek, yeni insanlar tanımak, bedenimi hareket ettirmek, sabahın erken saatlerinde çimlerin üzerinde, iskelenin üzerinde kuş sesleri eşliğinde yoga yapmak, kendi bedenimin izin verdiği sınırlar içinde çalışmak çok çok iyi geldi.
Bu üç ay önceden planlanmış bir kısa tatildi. Sürpriz olan yola çıkmadan bir gün önce yanımda çalışan personelden birinin işten çıkması oldu. İki gün önce haberim olduğu için pazartesinin nasıl geçeceğine dair bir tahayyülüm yoktu. Çarşamba ve perşembe günü kimi iş görüşmeleri yaptım. Dün de keza öyle. Kısa sürede hallolacağını umuyorum. Bir arkadaşımın yıllan öncesinden tatlı bir temennisi geliyor aklıma. Tereyağından kıl çekme kolaylığında olması dileğiyle sakince çalışmayı sürdürüyor, seçenekleri değerlendiriyorum.
Gümüldür'e giderken, bu konuyu oraya taşımamaya, orada bulunduğum andan keyif almaya niyet etmiştim. Elbette, başıma gelen olayı anlattım. Bununla beraber çok da şikayetçi olmadım. Çünkü ilan vermek, eşe dosta haber salmak, gelen başvuruları değerlendirmek, iş görüşmeleri yapmak dışında yapabileceğim bir şey yok. O zaman niye kendime yük edeyim? Hayatta kalma becerimiz, stresle başa çıkma kapasitemiz biraz da bu anlık gelen değişimler karşısında nasıl durduğumuzla ilgili. Stres yaratan durumlar karşısında daracık bir tünelin içine girmiş gibi davranmak, bataklığın içine çekilmek gibi. Orada iyi bir şey, işe yarar bir şey yok. Söylemesi kolay, uygulaması olgunlaşmayı gerektiriyor. Tamam henüz aydınlanmadım ama olgunlaşma yolunda kendi içimde epeyce yol aldım. İşte bu yüzden iki gündür kaos yok, yalnızca bir değişim var ve bunun içinde sakince yürüyorum.
Geçmiş Zaman Çileleri'nin lansmanı devam ediyor. Hep cümle içinde kullanmak istediğim havalı bir sözcük lansman. Ben de kullandım, gitti. Tanıtım dediğim, bir imza günü ve söyleşi. Edebiyathaber'de yayımlanan bir röportaj (şimdilik). Geçtiğimiz haftalarda katıldığım TV çekimi bu hafta yayımlanacak. Dün gece taze taze yazılı bir söyleşiyi daha bitirdim, yolladım. Cuma günü o da yayımlanacak. Haftaya cuma bir aksilik çıkmazsa burada bir söyleşi imza günü daha yapacağız. Sonra dağılabiliriz. Kitapların gördüğü ilgi genel olarak bu kadar. Sonra ara ara bir yerlerde bir okur yorumuna rastlarım belki. Bir fotoğrafa, fotoğraf altı yazısına, kitabın satışından çok beğeni toplamasına şaşırmam. Niye şaşırayım! Hakkı verilmiş bir tanıtım yazısı arar gözlerim. Durur, durur, beklerim. Şaka bir yana. Bana (muhtemelen tüm yazarlara) kitaplar çıktıktan sonra hayatında ne değiştiği soruluyor. Bu, kendisi de yazmayı seven, yazdıklarının yayımlanmasını hayal edenlerin, dilinin ucuna gelen ama tam olarak ne aradığını bilemediği bir soru gibi geliyor bana. Senin yaptığın ve benim tam olarak yapamadığım ne var gibi bir soru belki. Ben de yazar olabilir miyim sorusu bir nevi. Yanıt kısa ve net: yazarsanız yazarsınız, yazmazsanız yazmaz. Bu, her konuda olduğu gibi bir süreklilik ve çaba gerektiriyor. Çabayı ve sürekliliği neden yana kullanırsanız orası kökleniyor, güçleniyor. Yeni tercihler arifesinde olmaya da niyetim var. Bedenim ve zihnim için sağlıklı seçimler yapmak diyeyim, geçeyim. Bilirsiniz işte, sağlıklı beslenme, kaliteli uyku, yeterince hareket, yeterince sosyalleşme, seni aşağı çeken insanlarla araya mesafe koyma vb. Özellikle hareket ve uyku konusunda çaba göstermem gerektiğinin farkındayım. Esnek kaslar, deliksiz uyku, bekle beni geliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder