Yaz geldi. Sizi bilmem, ama ben yazın daha çok kitap okurum. Hele tatile gidiyorsam bavula en az üç kitap koyarım. Bir haftalık tatilimin son iki gününe geldiğimde onları muhakkak bitirmiş olurum. Sonra yanımdaki tatil arkadaşımın kitabına ortak olurum. Denize girse ya da uyuklasa diye gözlerinin içine bakar, şezlongtan uzaklaşır uzaklaşmaz kitabına kaldığım yerden devam ederim. Birinin kitabına ortak olmak vapurda birinin yan gözle gazetenizi okumaya çalışması kadar sinir bozucudur biliyorum. Ancak benim için yaz tatili bir ağacın gölgesine yatıp dilediğince kitap okumak, ter içinde kalınca kalkıp denize dalıp çıkmak, öyle uzun boylu yüzmelerle de işim yok, patates kızartması, hamburger yiyip, bira içmek demek. Elimde değil.
Deniz doğduktan sonra bazı şeyler değişti tabi. Tatiller hariç iki yıl doğru düzgün kitap okuyamadım örneğin. Deniz hiçbir zaman çok uyuyan, nerede olursa olsun uykusu geldiğinde gözleri kapanan bir bebek değildi. Plajda ya da havuz kenarında uyutacak olsam 45 dakika sonra uyanması garantiydi. Biraz da kendim dinlenebilmek için onu otel odasında uyutmaya başladım. Günün en sıcak saatlerini yapış yapış, gürültülü havuz başında geçirmektense klimanın serinliği, odanın sessizliği bana daha cazip geliyordu. Kesintisiz 1,5- 2 saatlik okuma molaları da yanıma kâr kalıyordu. İki yaşından sonraysa mucizevi bir şey oldu. Deniz odasında ve sabaha kadar uyumaya başladı. Ben de kitap okumaya geri döndüm. Bu arada bir de kitap kulübü kurduk. Şimdilerde arayı biraz açsak da kitap kulübüyle birlikte okumak ve yazmak alışkanlığımı geri kazanmaya başladım. Kitap kulübü için kurduğumuz bloğa, kitap tanıtım yazıları yazmaya başladım. Hakkında yazacağım kitaplar için araştırma yaparken okur bloglarını keşfettim. Bu bloglarda zaman zaman harikulade bilgiler de buldum. Çoğu zaman kendimi okumak konusunda çok yetersiz ve geç kalmış hissetmem bu okur blogları yüzünden. Bu kadar yazarı ve kitabı son iki yılda kaçırmış olamazdım. Elime ne geçerse okumuş, bilinçsiz bir okurdum. Ve giderek zamanım daralıyordu. Hayatım boyunca okuyabileceğim kitap sayısı, okumak istediklerimin yanına yaklaşamayacaktı. Kitap eklerini, okur bloglarını, yazar söyleşilerini daha dikkatli takip etmeye başladım. Sürekli yeni kitap isimleri not alıyorum. Okunmamış kitap kuleleri biriktiriyorum. Evde okumadıklarım yetmezmiş gibi, kütüphaneye dadanıyorum. Bazen yığınla kitabın arasında kayboluyorum. Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Ciddi ciddi hayal kuruyorum. Hayattan bir yıl okumak, yazmak, sergi gezmek, söyleşi dinlemek molası almak gibi. Hayali bile içimi ısıtıyor.
Kendime yeni bir yaz okuma paketi oluşturuyorum. Okumayı planladığım, not aldığım, yeni çıkan kitaplar arasından beğendiklerimden oluşan sepet yavaş yavaş doluyor. Yazın okuduğum kitapların arasında mutlaka birkaç polisiye ve mizah kitabı da olsun isterim. Dün çok bunaldım. Ne zamandır kitap okurken katıla katıla gülmediğim geldi aklıma. İşe giderken yanıma Yedi Güzel Yıl'ı aldım. Elime alsam bir çırpıda okuyacağımı biliyordum. Ancak sırası gelmemişti. İşe gidince de hemen başlayamadım. Gelenler, gidenler, gündem... Sonra çatı adayı açıklandı. Sabrımızın sınandığını hissettim, bu ülkede yaşam hakkımızın giderek azaldığını. Sonra bir tweet okudum, güldüm. “HDP de Altan Tan'ı aday göstersin. Hangisi daha müslümansa kazansın.” Gülmek akıl sağlığını kesinlikle koruyordu! Açtım kitabımı okumaya başladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder