27 Ekim 2024 Pazar

Öfkeye kulak vermek

Bir önceki iletimde Şiddetsiz İletişim'den ilhamla yapmayı arzu ettiğim okuma ve alıştırma grubuna dair içimde canlı olan çağrıyı, daveti sizlerle de paylaşmıştım. Çağrımı birkaç Whatsapp grubunda ve İnstagram hesabımda paylaşır paylaşmaz ilgi ve merakla karşılandı. Ertesi gün verimli bir alıştırma grubu oluşturacak maksimum büyüklüğe erişmiştik. Okuma kitabı belliydi. Marshall Rosenberg'in Öfkenin Şaşırtıcı Amacı. Kitabın alt başlığı Öfke Yönetiminin Ötesindeki Armağanı Keşfetmek. 

Şiddetsiz İletişim Kitaplığı'ndan çıkan bu kısa kitapçık, Marshall Rosenberg ile Şiddetsiz İletişim Uygulamaları ve Sunumları Serisi'nden. Bu kısa metinde Marshall Rosenberg, okuru öfkeyi bastırılması gereken bir unsur olarak algılamaktan ziyade arkasına saklanan armağanı görmeye davet ediyor. Olan şeyi bir tetikleyici olarak tanımlamayı, tetikleyici ile öfke arasında çoğu kez gözden kaçırdığımız "düşünme ve bir şey atfetme" evresine geri dönmeyi, orada duraklamayı, aslında ne olduğunu keşfetmeyi öneriyor. 

Öfke toplumda hoş görülmeyen, çocukken pek çoğumuzun izinli olmadığı bir hâl. Onu bir duygu olarak kabul etmekte zorlanıyoruz. Cebelleşip duruyoruz. Öfkeyi yönetmek üzerine beceriler edinmeye çalışıyoruz. Şiddetsiz İletişim'e göre öfke bir duygu. Bu duygu bir ihtiyacım karşılanmadığında ortaya çıkıyor. Bir olay gerçekleşiyor, saniyenin binde biri kadar kısa bir sürede, ruhum bile duymadan bir düşünce üretiyorum (örneğin bu hiç de adil değil, bu kabalık, saygısızlık. Çok bencil, çok saygısız vb.) ve içimde hoşnutsuz duygular uyanmaya başlıyor. Ve bir tepki veriyorum. Ya öfkemi ya kusuyorum ya da bastırıyorum. İkisi de eşit derecede rahatsız edici bir yük bindiriyor zihnime, bedenime. 

Peki başka bir yol yok mu? Öfkeyi bir çalar saatin alarmı gibi görmek, gerçekten tahammülümün sonuna vardığımı fark etmek, dikkatimi, ilgimi karşı taraftan kendi iç dünyama yöneltmek mümkün mü? Bunu yaparsam nasıl bir armağan beni bekliyor? 

Dün ilkini gerçekleştirdiğimiz okuma ve alıştırma grubunda bu sorular etrafında dolaştık. Kısa sürede çağrım karşılık bulduğu, alıştırma grubuna dair belirlediğim ricalar kabul gördüğü için iyimser, istekli, motive, şükran dolu hissediyorum çünkü ... 

Katılımcılar Şiddetsiz İletişim (Şİ) kavramlarını öğrenme ve/ya gözden geçirme imkânı buldu.  

Katılımcılar için Şİ'i uygulamada akıcılık geliştirmelerine yardımcı olacak bir alan açtım.

Benzer şekilde düşünen bir topluluk oluşturma tohumları attım. Böyle bir topluluk içinde pratikleri sürdürmenin bireysel hareket etmekten daha destekleyici olduğuna dair güçlü bir inancım var.

Yapılan alıştırmaların katılımcıların empati ve bağlantı ihtiyaçlarını karşılamaya katkı sunduğunu deneyimledim.

Şİ ile temellenen arkadaşlıklar geliştirme potansiyeli gördüm. 

Şİ amacından ve bilincinden ilham alarak hayatlarına dahil etme kapısını araladım. 

Daha ne olsun? Şimdi güneşli, aydınlık pazar gününe karışabilirim. Okudukların senin içinde bir yerlere dokunduysa özendiysen, imrendiysen diyelim ya da benzer bir deneyimin içinden yüreğine akan, dilinin ucundan çıkmak isteyen bir şeyler varsa lütfen yaz. Geri döndüğümde merakla okuyacak, ilgi ve hevesle yanıtlayacağımdan emin olabilirsin. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder