İnstagram'da takip ettiğim Dr. Ayşegül Çoruhlu "Neden küçük şeylerle mutlu olamıyoruz?" diye bir soru atmış ortaya. Sebebini de dopamin duyarsızlığına bağlamış. Sabahları yataktan çıkmak, heves etmek, harekete geçmek için bir şey lazım, güçlü bir şey, bir ödül. Bu ödülü unutmamak, kim uğraşacak şimdi dememek için vücudumuz birtakım hormonlar salgılıyor. Dopamin de onlardan biri. Böylece inançlarımız, hayallerimiz doğrultusunda emek veriyor, uğraşıyor ve ödülü kazanınca seviniyoruz. Ayşegül Çoruhlu söz konusu iletide dijital dünyada aldığımız like'ların, yorumların, artan takipçilerin dopamin düzeyini yüksek tuttuğunu, buna karşın eskisine nazaran daha tatminsiz olduğumuzu, küçük şeylerle yetinemediğimizi söylüyor ve bu tabloyu da henüz literatüre girmemesine karşın dopamin yetersizliğine bağlıyor. Üç günlük dijital detoksa gireceğini söylüyor.
Bu anlatılanlar eminim hemen hepinizin gözünde kimi sahneler yaratmıştır. Benim aklıma ilk gelen tedavileri bitiren çocuklara taktığım gülen yüz stickerları oldu. Kimisi hemen mutlu oluyor, yüzü gülüyor; kimiyse ödülün küçüklüğü karşısında hayal kırıklığına uğruyor, başka, daha büyük bir şey talep ediyor; kimiyse bir taneyle yetinmiyor, az sonra elinden, alnından düşecek, yapışkanı geçecek bir ufacık nesneden onlarca istiyor. Kimseyi kınamak değil derdim, ödül meselesinin, motivasyon kaybının çok küçük yaşlara kadar düştüğünü göstermek için bu örneği verdim.
Benzerini ben de yaşıyorum elbette. Örneğin eskiden beğendiğim, tabiri caizse "ne döktürdüm be" dediğim blog yazılarımı sosyal medyada paylaşıyor, güne karışıyordum. Buna rağmen aklımın bir köşeciği gelecek tepkileri, sayılacak beğenileri, etkileşimleri merak ediyordu. Bu yüzden de elim sık sık telefona, bilgisayara gidiyordu. Bunu aşmak için sayısız kere hesaplarımı dondurdum. Ödülü orada aramamak, yazmanın en büyük ödülünün yazmak eyleminin kendisi olduğunu kavramayı sağlıyor. Yine de yazar olmak için en az bir okur şart. Bloğa yazıp paylaşıyorum, kitaplarım satışta. Evet dışarıda bir yerlerde okurlar var. Bazen ben uyurken eposta yazıyorlar, bazen bloğun altına bir yorum. İşte o anlarda gerçekten mutlu oluyorum, içim hevesle doluyor. Bu yüzden bugün bu yazıyı okuyan herkesi sevdikleri, etkilendikleri bir bloğun altına yorum yazmaya, sevdikleri bir yazara ulaşmaya davet ediyorum. Ben öyle yapacağım. Dopamininiz bol, duyarlılığı çok olsun. Sağlıcakla...
Doyum veren insan ilişkilerinde aramak mutluluğu, sanırım en anlamlı mutluluk arayışlarından biri.. Nicelikten çok niteliğe odaklanmak da.. :)
YanıtlaSilDavetime icap etmişsiniz ne güzel :) İnsan sosyal bir varlık haklısınız. Aynı dilden, telden konuştuğumuz, konuşabildiğimiz ilişkilerde parıldıyoruz resmen.
Silhesabımla ilgili birtakım olumsuz durumlar yaşayınca ben de zaman zaman uzaklaştım ama o süreçte kendi kendimi yine yazarak motive ettiğimi fark ettim:) küçük şeylerle mutlu olmaya çalışmak ve şükredecek birçok şeyimizin olduğunun bilincinde olmak, hayatın zorlu meşgalesinde çabuk unuttuğumuz düşünceler... sevgiler..
YanıtlaSilYazmanın sağaltıcı etkisine değinen pek çok bilimsel yayın var, haklısınız. Takip ettiğim kimi şiddetsiz iletişim ve özşefkat konulu yayınlarda şükran almak, vermek, şükretmek ile ilgili alıştırmalara rastladım. Pek çok kültürün ve dinlerin şükretmek üzerinde bu kadar durmasının bir anlamı olmalı. :)
Sil