28 Kasım 2022 Pazartesi

Ortaya karışık

Bu aralar ne okuduğumun farkındayım, ne de yazdığımın. Hiçbir şey okumuyormuşum gibi geliyor. Pek az yazıyorum ondan eminim. Neredeyse. 

Dişlerimi sıkıyorum, hâlâ. Yakında kıracağım, korkarım. (Yaşasın kötü dublaj Türkçesi)

Elimde üç bitmiş dosya var. Üç yayımlanmış kitaptan sonra hâlâ hangi yayıncıya göndersem, acaba basılır mı kaygısı taşımak, sürecin çok yavaş ilerlemesi yazma motivasyonunu düşürüyor. Kesin bilgi. 

Lizbon'da bir akşam yemeği dönüşünde bindiğimiz taksi şoförünün bize aşırı ilgi göstermesi, biz Portekizce o İngilizce bilmediği halde diyaloğa girme çabasını kaygıyla izledim. Yazar olan benim, hayatı gözlemlemesi, her kesimden insanla iletişime geçmesi gereken belki de ama benim olayım daha çok izlemek. Şoför yanı kişisi ağzını doldura doldura sohbet etti. Yarı İspanyolca yarı beden dili anlaştı. Şoför otel önünde tarifeyi gece tarifesine çevirip para üstüne şarap almak için el koymaya çalışınca sinir oldu. Ben de tüm bu sempatik olma çabasının sebebini anlayabildim. Taksi ve döviz bozdurmak yurt dışında en kolay çarpan iki alan. 

Züleyha Ersingün'ün yazdığı, Müjde Başkale'nin resimlediği Kırmızıkedi Çocuk 'tan yayımlanan Lori'nin Masalı'nı çok sevdim. İşte sebepleri:

İnsana kendisini iyi hissettiren, yatıştıran, sarıp sarmalayan bir yanı var. 

Büyük meseleler hakkında usul usul konuşuyor. Okula başlamanın zorlukları gibi, ana dilde eğitim gibi, hastalık ve ölüm gibi.

Kadim kent Mardin'de geçiyor. Yerel bir hikâye, yerel ayrıntılarla dolu ama konusu bir o kadar da evrensel. Her yaştan, her kültüre uygun. 

Nesillerarası iletişim ön planda. 

Böyle maddeleyince epey eksik kalmış duygularımı, düşüncelerimi aktarmak, farkındayım ama kitabı özetlemek de istemiyorum. Son zamanlarda okuduğum en güzel Türkçe resimli kitap diyeyim siz anlayın ya da meraklanıp okuyun.

Büyük Dostum Anıl Basalı'nın yazdığı bir kitap. Timaş Yayınları tarafından yayımlanmış.

İlk baskı 40 bin. İmrendim doğrusu. Kitap Büyükada sokaklarında geçiyor. Kitabın kahramanı Atlas on yaşında. Aynı bahçeyi paylaştıkları Pasaknaz Teyze'yle yakınlaşmanın onu bir kitapsever yapmaya, komşularla didişen aksi bir ihtiyar  yerine dost olmaya teşvik etmeye çalışıyor. Kendisine yedi günlük bir süre tanıyor. Her gün hem Pasaknaz Teyze'ye karşı bir hamle yapıyor hem de ona bir mektup yazıyor. Yedi günün sonunda Pasaknaz Teyze'nin kalbini yumuşatmayı başardığı gibi onun kitaplara olan düşmanlığının sebebini de öğreniyor. Kitap burada bitmiyor. O yaz Atlas'ın ailesiyle adadan taşındığını, mektupları verecek zaman bulamadığını öğreniyoruz. On beş yıl sonraki büyük kavuşmada Atlas mektupları sahibine teslim ediyor. Kitabın bana göre durağan yapısı da burada bir kırılma yaşıyor ve duygu yüklü bir finalle bitiyor. Kitabın sonunda hikâyenin yazarın kısmen gerçeklikten doğduğunu öğreniyoruz. Pasaknaz Teyze zıpçıktı bir kahraman. Yaptığı sulu şakalar ve aksiyonu bol olmasına karşın Atlas'ın onu kitapsever yapma arzusu bana çok gerçekçi gelmedi. Kimi kelime seçimleri de kulağımı tırmaladı. Anlık, anlık seçim, bir anlık... "Birdenbire, ansızın, kendiliğinden," gibi pek çok seçenek varken "anlık" kelimesine fazlaca tutunmasaymış keşke diye düşündüm. 

Bir anlam bütünlüğü olmasa da, konular dağınık ve alakasız da olsa bir ileti boyutunda buradaki sessizliğimi bozmayı, iki çocuk kitabı hakkında konuşmayı başarabildim. 




 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder