30 Temmuz 2025 Çarşamba

Bağ kurmak ve seçim yapmak üzerine

Bu yaz, sabahları erken kalkmak ve işe gitmeden önce denize girmek gibi bir niyetim var. Ağustosla beraber başlarım belki. Bayağı sabah 8'de gitmek, yarım saat suda kalmak, eve dönmek, duş almak ve işe gitmek istiyorum. Şahane plan. Önümde engel yok. Ağustos ayı boyunca her gün, güne yüzerek başlamak... Bakalım gerçekleştirebilecek miyim? Ve en önemlisi sürdürebilecek miyim?

İki, üç gündür, ay incecik, zarif haliyle salınıyor gökyüzünde. Hayal kurmanın, planlar yapmanın tam zamanı işte. 
                                                                                 *
Havalar sıcak, yaz mevsimi. Çalışma temposu düşüyor haliyle. Benimle ilgisi yok. Hasta sayısı azaldığından. Çalışmak ve tempo insanı meşgul tutuyor. O yoğunluğa alışınca, sudan çıkmış balığa dönüyor insan. Düşünmek için daha çok zamanım var. Düşünüyorum öyleyse kaygılanabilirim. 

Kaygıdan kurtulmanın yollarından birisi, bağ kurmak benim için. Örümcek adam misali ağlar atmak istiyorum arkadaşlarıma. Kısa ya da uzun telefon konuşmaları, mesajlaşmalar... Günü kurtarıyor. Sabır ve şefkat kapasitemi arttırıyor. Zor geçen bir günün ardından, kaynaklarım tükendiğinde de eve sabırlı, şefkatli dönmek istiyorum çünkü. O yüzden elimin altında pek çok insan var. Laf attığım, aradığım... Kimiyle dertleşiyorum, kimiyle havadan sudan konuşuyorum, kiminden bir şeyler öğreniyorum. İnsani bağlar ve de hayati... Dönüp dolaşıp bloğa yazmak da bu iyi olma halini koruma stratejilerinden birisi belki. Çünkü yazmak insanın hem kendisiyle hem de diğeriyle bağ kurmasını sağlayan şahane bir araç. 
                                                
                                                                              *
Annemin yaşadığı sağlık sorunları ve yaz mevsimi karşısındaki şikâyetleri üzerine düşündüm. Sanırım ben, bu durumlara tahammül edilmesi gerektiğine inananlardanım. Durumun kendisiyle didişmek, derhal bir çözüm bulunmasını ummak yerine bunun geçiciliğine odaklanmaya çalışıyorum ve Cem Şen'i hatırlıyorum. İyi olmak bir kararlılıktır, deyişini. Şiddetsiz iletişimden öğrendiklerimi anımsıyorum sonra. İyi olma halime hizmet edecek başka başka stratejiler yaratmaya çalışıyorum. Sağlıklı olmak, afiyette olmak elbette çok önemli. Oradaki aksaklıklar hayat kalitemizi bozuyor ama bunun geçeceğini (eğer geçecekse) hatırda tutmak ve "bedenim ağrıyor ama ben iyiyim" diyebilmenin bir seçim olduğunu hatırlamak bana iyi geliyor. Seçim yapma gücümüz ve özgürlüğümüz olduğu sürece her şey bir şekilde hallolur diye düşünüyor; bu yazıyla size de bir ağ atıyorum. Bir köprü kurmak istersen aramızda sen de bana yazabilirsin. 
                                                                                
                                                                                 

29 Temmuz 2025 Salı

Fotoğrafın hikâyesi: 5



Günün ödülü. Bir tutam gölge, bir tutam gökyüzü. Seni taşıyacak kimse olmadığında bile yer küreye güvenebilirsin. Ağırlığını verirsin yere güvenle. Denizden gelen esintiyle kendini bırakırken gözler kapanır. Bir gün uzar ve tatile evrilir. 

*Fotoğraf 5 Temmuz'dan. Arkadaşımla gittiğim günübirlik bir geziden. Verdiği huzurla o anda yazdığım ve İnstagram hesabımda paylaştığım satırları buradan da paylaşmak istedim. Çünkü zamanın genişlediği, neşe ve kahkahayla dolduğu anları hatırlamaya her zaman ihtiyaç var. 


24 Temmuz 2025 Perşembe

Küçük patlamalar, yoğun anlar

İçinizde küçük patlamalar yaşadığınız zamanlar oldu mu? Soru mu bu şimdi. Elbette oldu. Coşkular, hüzünler, kızgınlıklar, mutluluklar... Hep orada takılıp kalmak istediğiniz, konuşmak istediğiniz, orayı uzatmak istediğiniz anlar. Tüm tanıdıklarınızın, hatta tüm evrenin sıraya girmesini ve kapasitesi, sabrı oranında sizi dinlemesini, kesintisizce duygularınızı aktarabileceğiniz o yeryüzü cennetini yaratmak istediğiniz zamanlardan bahsediyorum. Kendini anlatmak, bir yeryüzü cenneti olabilir mi? 

Kendini ifade etmek, her zaman kolay bir beceri değil. Pek çok sebebi var. Sosyal, psikolojik, toplumsal sebepler... En büyük kızgınlıkların, hayal kırıklıklarının sebebi çoğunlukla anlaşılmamak, engellenmek, susturulmak. Bunun, böyle olduğunu düşündüğümüzde, başlıyor bu süreç. O yüzden sahiden seni dinleyen insanların olması güzel şey. Bir arkadaşıma, bana kendimi iyi hissettiren, beni dinleyen birinden bahsediyordum, kalbimde özel yeri olduğunu fark etmeye başladığım birinden. Görüşme sıklığımız, süremiz oldukça az. Çatkapılarımız başlamadı henüz ama zamanın göreceliğini hissediyorum yine de. Onunla birlikteyken zaman yavaşlıyor, yoğunlaşıyor, uçuşuyor. Bunu anlattığım arkadaşım dikkatimi, görüşme sıklığından çok görüşülen anlardaki yoğunluğa ve bunun güzelliğine çekti. Belki arkadaşım haklıdır. Arkadaşım muhakkak haklı. Ancak insan doğasının açgözlülüğü de ortada. Güzel duyguları yaşama sıklığımız da artsın istiyoruz neticede. 

                                                                                *

Pazartesi akşamını acilde geçirdik. Annemin tansiyonum yükselir kaygısı nedeniyle tuz tüketimini azaltması, vücudunda sodyum eksikliğine yol açmış. Hep beraber acile gittik. İzotonik serum, yeniden kan değerleri vs derken gece 11'e doğru epeyce yorgun eve döndük. Mutfağa giriştik kızımla. Müziği açtık. Makineyi boşalttık, kirlileri yerleştirdik, ertesi gün gelecek misafir için yemek hazırlığı yaptık. Gece yarısı birer soda açıp bahçede oturduk karşılıklı. Kızımın deyişiyle patileri, birbirimizin kucağına uzatıp eski günleri konuştuk. Aldığımız yolu, kızım küçükken kendime zevkli bir an yaratmak istediğim ancak onun da bana eşlik etmesi gereken anlarda yaptığımız karşılıklı anlaşmaları, kimi küçük örnekleri, hayat karşısındaki zorlanmalarımızı, nasıl da iyi kotardığımızı konuştuk, yol arkadaşlığımızı, yakınlığımızı... Karşılıklı emeklerimizi gördüğümüz, takdir ettiğimiz bir gece oldu ve hastane sonrası kurduğumuz bu karşılıklı bağ, emeğin, sevginin görülmesi, takdir edilmesi bana çok iyi geldi. 

                                                                                *

Pazartesi akşamı yemek sonrası şehir dışından gelen iki arkadaşımla buluşma planı, annemin sağlık durumu nedeniyle iptal oldu. Ertesi akşam eve  misafir gelmesi ve dün denize gitme planları ise gerçekleşti. Bir tanıdığım, kendisini bu konuda neredeyse uğursuz sayıyor, ne zaman plan yapsa, bir sebepten bozulduğunu düşünüyor ve üzülüyor. Bazen hayat izin vermiyor, öyle bir sıkışık döneme giriyoruz, öyle berbat bir an seçmiş oluyoruz ki, o çok istediğimiz buluşmayı, tatili, her neyse artık ertelemek durumunda kalıyoruz. Kendimizi şanssız, bahtsız saymakla, saymamak, hayatın içinde kendimize yarattığımız nefes alma alanlarının çok ya da az olmasıyla ilgili. Yeterince alan yaratamıyorsak, bu tür aksaklıklar galiba daha çok yıpratıyor bizi. Hayatımızla ilgili yazdığımız ve kendimize tekrar ettiğimiz hikâyenin içeriği önemli galiba. Ne dersiniz? 


23 Temmuz 2025 Çarşamba

Günün sonu geldi

Muayenehanenin önü ve bağlanan yollarda uzun zamandır alt yapı çalışmaları var. Çalışan kepçeler, yanlışlıkla patlayan su boruları, elektrik, su kesintisi, fiziki erişimin kesilmesi, engellenmesi, yolların açılması, kapanması, toz, toprak, çamur, gürültü, titreşim son ayların klasiğiydi. Alt yapı çalışmaları bitmeye yakın değil. Saha genişledikçe genişliyor. Bununla beraber bizim önümüzün asfaltı döküldü. İki, üç gün kadar oluyor, belki biraz daha fazla. Zaman neydi? 

Sardunyaların, morsalkımın yapraklarına kadar inen tozdan örtüden kurtulmak nihayet mümkün diyerekten bugünü temizlik günü ilan ettim. Muayenehane dip köşe temizlenirken ben de kızımı aldım ve denize kaçtım. Denize gitmek için iyi bir gündü. Hafta içi ve sıcaklık asfaltta yumurta pişirtecek denli yüksek. Aklımı seveyim. 

Böyle kısa molaları seviyorum. Kızım da benim gibi güne erken başlayabildiği için yulaflı, meyveli, yoğurtlu kahvaltıyı takiben bir otelin plajına gittik. Otel misafirleri dışında günübirlikçilerin pek de tercih etmediği plaj, benim favorim. Uzun sahilin en sonunda bir kere. Sakin ve gölge. Deniz de şansımıza güzeldi. 10.30'tan 16.15'e kadar suya girip girip çıktık, bir şeyler yedik içtik, gölgede uyuduk, kitap okuduk. Tatile gitmişim gibi hissettim. Dinlendim, serinledim, kızımla baş başa zaman geçirdim. 

Eve dönerken annemin klima siparişi, çerçeveciden tablolarımızı ve aynamızı almak gibi işleri de yaptık. Gün boyu hareket etmenin bize tanıdığı hakla, aç ve iştahlı sofraya oturduk. Dün arkadaşım ve oğlu misafir geldiği için buzdolabı doluydu. Dünden kalanlarla sofrayı donattık. Stranger Things'in beşinci sezonuna hazırlanmak için dördüncü sezonunu açtık ve izlemeye koyulduk. Epeyce unutmuşum içeriği. İki bölüm izleyince yavaş yavaş zihnim açıldı ve hatırlamaya başladım. El ve arkadaşlarının maceralarını... 



Bugün de keyifli geçti. Günün sonu da geldi. Yazarın iddiasının aksine. 


21 Temmuz 2025 Pazartesi

Yaza has küçük mutluluklar

Yazın kendine has küçük mutlulukları var.

Sevdiğin üç, beş arkadaşınla buluşup cümbür cemaat denize gitmek gibi. 

Gittiğin yerlerde başka başka arkadaşlarına rastlamak gibi. 

Masa masa dolaşıp yarenlik etmek gibi. 

Plajda bir kitaba başlamak ve neredeyse bitirmek gibi. 

Üzerine tatlı bir mayhoşluğun çökmesi ve gün içinde şekerleme yapmak gibi. 

Hamakta koynunda kitapla uyuklamak gibi. 

Eve dönerken arabayı dondurmacının önüne çekmek, bir külah o anda yemek, bir paket de dondurucuya atmak için almak gibi. 

Arkadaşlarının yaz için ülkenin ve dünyanın muhtelif yerlerinden şehre dönmesi ve kendini hangi gün boşum diye düşünürken bulmak gibi. 

Şehre müzisyenlerin gelmesi, açık alanlara zıplayan toplar gibi dağılması, ansızın bir dinletiye, konsere denk gelmek gibi. 

Festivalde birbiriyle çakışan konserler içinden en gidilesini seçmek ve arkadaşlarınla gitmek üzere sözleşmek gibi. 

Taze börülce yemek gibi. 

Karpuz kokusu gibi. 

Bayramiç beyazı gibi. 

Sahilden renkli taşlar, midye kabuğu, sivrilikleri törpülenmiş renkli camlar, seramik parçalar toplamak gibi.

Çekirdek çitleyip sohbet etmek gibi. 

Evlerin içi sıcaktan kavrulurken parklarda çimenlere yayılmak, yıldızların altında buluşmak gibi. 

İş çıkışı biraz erken çıkıp kendine yüzme molası hediye etmek gibi. 

Anason kokulu sofralar gibi. 

Ayın şavkının denizde çırpınmasını izlemek gibi. 

Sabah erken, akşam geç saatlerde yüzmek gibi. 




18 Temmuz 2025 Cuma

Hayatın (varolmayan) el kitabı

Bu sabah erkenden sakince başladığım gün nasıl telaşlı bir hal aldı?

Anlatıyorum. Dün akşam kızımın yatılı misafiri vardı. Öncesinde konuşulmuştu ama kesin değildi. Dün geldi. Yemek yedik. Onlar takıldı. Sabah kahvaltı hazırladım. Makineye kirlileri attım. İşe gelirken arkadaşını evine bıraktım. İşe geldim. Üzerimi değiştirdim. Türk kahvemi aldım önüme. Hasta takip programını açtım. Bingo!

Araba servis notuyla karşılaştım. Bir hafta önceden yaptığım plan, sabah 9'da arabayı bakım için servise bırakmak, oradan 10'da servis aracıyla muayenehaneye dönmek, 11'de ilk hastama rahatça yetişmekti. Apar topar arabaya bindim. Gidiş tamam ama dönüşü ne yapacağım? Toplamda beş kişiyi aradım. İkisi duymadı. İkisi meşguldü. Biri kabul etti. Bu ara ağlayamıyorum pek. Ağlayabilseydim kesin salya sümük ağlardım bu jest karşısında. Çünkü evladıyla dışarıya çıkmış piknikli bir kahvaltı organize etmiş, henüz bir şeyler yemeye başlamadan ben aradım ve hiç tereddüt etmeden atladı geldi. 

Son dakika bir şey rica ettiğimde, Hayır'ı alınmadan duymayı başarabiliyorum. (Çünkü büyümek.) Oradaki ihtiyacımın (zamanında işe yetişmek olduğunu) farkındayım, aradığım kişilerin her biri, bir seçenek, bir strateji. İlle de beni, şu kişinin götürmesi gibi bir kalıba takılıp günü zehir etmiyor zihnim. Bir yandan da sınırlarını öğreniyorum arkadaşlarımın. Kim nerede, ne kadar esnek? Kim son dakika programlarına daha açık, yardım sunmaya daha gönüllü? Onları anlıyorum. Bugünlerde kendimi çok yorgun, tükenmiş hissediyorum, desteklenmek için arkadaşlık bağlarından olabildiğince faydalanmaya çalışıyorum. Bugünkü deneyim de bana yeterince kaynağa sahip olduğumu gösterdi. İhtiyacımın  desteklenmesi karşısında içim minnetle doldu. Gün şu an olağan seyrinde akıyor yeniden, sakin ve telaşsız. Akşam beni servise götürmeye gönüllü bir arkadaşım da var. Hayat böyle bir şey galiba. Dalgalanıyoruz, savruluyoruz, yeniden yerimizi, merkezimizi buluyoruz. Keşke hayatın bir el kitabı olsa ve içeriğine erken yaşlardan itibaren maruz kalsak ve bu becerileri vaktinde edinsek... Hayat bayram olmaz mıydı?

                                                                                  


17 Temmuz 2025 Perşembe

Yaz geçer

Bazen bir sürü kaygı dolduruyor göğüs kafesimi. Öyle çoğalıyor, öyle baskı yapıyorlar ki, kendimi yorgun, bitkin hissediyorum. Fark ettiğim an, kuyruğuna takıldığım düşünceyle ilgili kendime soruyorum: Bu doğru mu? Bir nevi "reality check".

Pazar günü gene birtakım düşünceler dolandı zihnime, evdeyim, yalnızım, iki ayrı arkadaşım denize çağırdı ama hâlim yok, yorgunum. Sabah gittim, kordondan denize girdim çıktım. İçimde biraz rahatsızlıkla. Çünkü Yunanistan sahillerinde çok yaygın olan denize inen merdiven, duş olayı burada marinanın yanında mevcut ama popülasyon erkek egemen. Bir kız arkadaşla gitmezsen tek kadın kalıyorsun. Ve gitmemeyi seçiyorsun. Kendime meydan okudum ve girdim. Eve gittim. Duş aldım. Uyudum. Biraz daha yerleştim. Yorgunluk ve sıkıntı  çökünce göğsüme yakınlarda oturan bir arkadaşımı aradım. "Size kahveye gelebilir miyim?" diye sordum. Gittim, havadan sudan, biraz benim kaygılarımdan, biraz onun sorunlarından konuştuk. Ayrıldığımda her şey tastamam aynıydı ama ben anlatmanın ferahlığı içindeydim. Ve fakat, her gün benzer bir duygu durumu göğsümü sıkıştırıyor. Normal koşullarda yalnızlıkla aram iyi olduğu halde pazardan bu yana hiçbir günü pas geçmeden bir arkadaşımla buluştum, uzun telefon görüşmeleri yaptım. Her şey olup bittikten sonra acısı çıkıyor galiba bunca yorgunluğun, sıkıntının. 

                                                                                *

Yaz benim için çatkapı uğramaların, spontan planların mevsimi... Geç saatlere kadar dışarıda gezinmek, sahilde oturmak, balkonlarda buluşmak, açık hava konserlerinde eğlenmek, birlikte denize gitmek için buluşmak demek. Yaz tüm yorgunluklarıma, kaygılarıma karşın iyi başladı. Kıştan tükenen depomu arkadaşlıkla, iyi sohbetle, kahkahayla, birlikte alınan iyi yemeklerle, çayla, kahveyle doldurmaya, yenilenmeye, tazelenmeye çalışıyorum. Kabım sanırım çok boşalmış. Dolmaya henüz çok uzağım. 

                                                                              *

Yerleşme işi dün itibarıyla neredeyse bitti. Duvarlara tablolar asılacak. Kimi çekmece içleri düzenlenecek. İşler bitti ama ben de bittim dersem abartmış olmam. Ondan zaten arkadaşlara bunca düşmem. Ağustos gelip açık hava konserleri de başlayınca değmeyin keyfime. Kitaplar da yerli yerinde. Bakarsın yeni okumalara, kitaplara değinen yazılar da düşer yola. Benim yazdan muradım bunlar. Ya sizinki?