Sabah aydınlığa uyanmak neşesi diye bir şey var. Bunu tanımlayan tek bir isim, tek bir duygu yok ama bence olmalı. Düşünsene kara kıştan çıkmışsın. Aylarca alarmın sabahın kör karanlığında bağırmış çığlık çığlığa. Üzerine bir sabahlık ya da hırka giymeden yataktan çıkamamışsın. Yükümlülükler seni ayağa dikmeye zorlarken sen sıcak yatağını terk etmek ve içine büzülmek arasında gidip gelmişsin. Bedenin, ruhun hantal, iş görmek istemezken gözlerini açtığında gün ışığının çoktan odana dolduğu aydınlık günlere kavuşmuşsun. Papatyalar incecik boyunlarını uzatmış, sarı beyaz parlamakta. Katırtırnaklarıyla kavuşamamışsın henüz ama biliyorsun, kokularını salıyorlar havaya. Narin gelincikler çoktan kızarmış, uzun, yeşil çayırlar arasında birer desen gibi yatmakta...
Yani arkadaşım bahar dayandı kapıya. Uyanmamak mümkün değil. İlle uyanacak içinde bir şeyler, tomurcuk açacak. Etrafında uyanan doğaya kayıtsız kalamayacaksın. Uyanış seni de çağıracak. Hem de bangır bangır.
Bende neler mi değişti baharın gelmesiyle. Anlatayım. Üzerime ağır bir battaniye gibi serilmiş ertelemek havalandı örneğin. Eskiden eve gelir gelmez atardım kendimi koltuğa, bütünleşirdim neredeyse. Ev işleri pazara sıkışırdı her defasında. Bak şimdi ufak ufak yapıyorum, her gün bir şeyler. Oflamadan puflamadan 6.30'ta uyandım misal. Yazıp yollamam gereken kısacık yazı havalandı elektronik posta kuşuyla. Çay yaptım kızıma. O balkonda içti, ben bir dilim ekmek ve peynire katık edip yuvarladım. Tavuk haşladım sonra. Tavuklu nohutlu pilav demini almakta. Saat 8.25 daha. Salon derli toplu. Sandalye sırtındaki bir polar, bir yağmurluk, antredeki dolaba asılacak, hemen şimdi. Akşam karşılamayacak beni aynı yerde. Çamaşırlar katlanacak, yenileri yıkanacak, öyle sünmeden, sündürmeden.
Ertelemek çok büyük bir başlık biliyorsun. Öyle sadece sıkıcı ev işleri ertelenmiyor. Bir bakıyorsun, arkadaşlarla buluşmak da ötelenmiş. Büyük market alışverişleri, bedenin hareket ve sağlık ihtiyaçlarını gidermek, kitap okumak, yazmak... Bir yerlerden başlamak gerek, biliyorsun ama kış karanlığı seni içine çekiyor. Böyle yazmak, bunu pekiştirdikçe pekiştirmek, koca bir mevsimi çöpe atmak, onun keyiflerinden mahrum kalmak da doğru gelmiyor. Kış benim için biraz daha dinlenmeli, yavaşlamalı geçiyor sanırım. Bu durağanlığın ardından daha hareketli, eylemli günleri kutlama diye okunmalı belki de bu satırlar. Yani koca bir mevsimi karalama değil, onun sağladığı nadasın ardından gelen ödülleri kutlama satırları bunlar. Neler var kutlama listemde, bakalım:
Haftalar önce okuduğum Hortum Akıllı romanı hakkında yazdım. Parşömen'de yayımlandı. Çocuk ve ilk gençlik kitaplarının iyimser bir yanı var. Bünyeyi mahrum bırakmamalı.
Bu hafta evde üç yemekli misafir vardı örneğin. Pazar kahvaltısı, pazar akşamı balık, hafta içi bir akşam da şehir dışından gelen arkadaşlarla spontan bir akşam yemeği. Sohbetli, rakılı, şaraplı, kahkahalı, iyi anılar bırakan türden.
Dün ilk kez televizyon yayınına katıldım. Çanakkale'de faaliyet gösteren yerel bir kanalda Kent Söyleşileri başlığı altında kentin sanatçılarıyla, bilim insanlarıyla, konusunda uzmanlarla buluşup sohbet eden Öznur Doğangün'ün konuğu oldum. Yazmaya nasıl başladığım, süreci nasıl ilerlettiğim, kitaplarımın yayımlanma süreci vb konuları konuştuğumuz sohbet nasıl başladı, bitti anlamadım. Canlı yayın gibi tek seferde sohbet ettik, çekimi tamamladık. Önümüzdeki haftalarda yayımlanacak. Kalbim pırpır.
Gelecek hafta sonu üç günlük bir yoga kampına katılıyorum. Hayatımda ilk kez. Deniz kenarında çam ağaçlarının arasında gerçekleşecek kampa kızımla katılacağız. Hava izin verirse denize bile gireriz diye hayal ediyorum. TNT'deki evini yenileten ya da emlak arayan Amerikalılar gibi diyecek olursam, kendimi ağaç altında şezlongta yatmış kitap okurken hayal edebiliyorum. Hedefim yoga ve meditasyonun yanı sıra en az iki kitabı bitirmek, güzelce dinlenmek, rahatlamak...
Güçlü bir niyetim daha vardı. Hareketsizliğe alışmış bedenimi yoga kampından en az bir ay öncesinden uyandırmaya başlamak... Bak bunu eyleme çeviremedim daha. Kampa kaldı şunun şurasında on gün. Ama eski deyişi hatırlamalı. Bir ağaç dikmek için en iyi zaman yirmi yıl öncesiydi. İkinci en iyi zaman şimdi. O halde kendimi bugünden itibaren her gün 20-30 dakika arası yürümeye davet ediyorum.
Ne güzel bir deyim ve motivasyon yazısı. Ben de haydi şimdi kalkayım da şu kilere el atayım, erteleyip duruyorum.... Yoga kampına bayıldım tv ye tebrikler, neşen daim olsun :)
YanıtlaSilBeğenmene ve seni harekete geçme isteği uyandırmasına sevindim Ceren. Ne duruyorsun, doğru kilere :)
Sil" Sabah aydınlığa uyanmak neşesi" derken tek bir kelime GÜNAYDIN olmalı bence. Öyle çok şey içeriyor ki.
YanıtlaSilBaharla birlikte harika işler gerçekleşmiş. Kutluyorum.
Haklısınız, gün aydın çok güzel bir ifade ☺️ Teşekkür ederim. Eylemlilik güzel. İnsanı motive ediyor.
Sil