Haftaya başlarken
Bugün içimdeki gökyüzü bulutlu.
Dün gece, geç vakit kızımı karşılayacağım için güne öğlene doğru başladım. Uykumu alırım, baş başa kahvaltı yaparız diye düşünmüştüm. Uykumu aldım ancak kızım yorgundu ve uyuyordu. Kahvaltısını, öğle yemeğini hazırladım ve evden çıktım.
Dün alışveriş, yemekle geçti. Elimin değdiği yerleri topladım. Yalnızca sabah dışarı çıktım. Kordonda kahvaltı yaptım tek başıma. Kitap okudum. Biraz yazdım, serbestçe, defterime. Alışveriş yaparak eve döndüm. İçsel Simya derslerinin kaydını dinledim. Ses kayıtları uzun. Dün dinlediğim ders dört saatlikti örneğin. Arada durdurarak, notlar alarak dinledim. Zihnim bu meselelerle dolu.
Yeni haftaya başladım. İşe adımımı basar basmaz çözmem gereken kimi durumlarla karşılaştım. Mühim değil aslında. Rutin işler... Kimi küçük hataları, ihmalleri fark ettim ve içimdeki gökyüzü bulutlarla kaplandı. Homurdandım biraz. İçimde kızgınlık, bıkkınlık, yorgunluk biriktiğini fark ettim. Biraz söylendim, biraz izah ettim. Çözüm bulduk en nihayetinde. Bununla beraber yüreğim sıkışık hâlâ. Ensem, şakaklarım, kürek kemiklerimin arası gergin. Dişler zaten dikkatimi çekersem üzerlerinden hemen hop temasta. Sürekli onlara komut veriyorum: Açılın bakayım, ilişmeyin birbirinize. Gevşeyin. Aralanın. Sonra bakıyorum hızla. Dişler gevşek, çene gevşek, yüz gevşek, dil gevşek. Ne plak ne botoks. En büyük yardımcı bu farkındalık hâli işte.
İşte bu yazıyı da fark etmek için yazıyorum. Fark etmek ve zihnimi sakinleştirmek için.
Bugün içimdeki gökyüzü bulutlu. Ama biliyorum ki geçecek. Çünkü birtakım tetiklendiğim durumlar karşısında zihnimin ürettiği bir hâl bu. Ve zihindeki tüm hâller gibi bu da geçecek. Yerine iyi şeyler gelecek, onlar da geçecek. İşte hepimiz biliyoruz teorik olarak hayattaki her şey gökyüzündeki bulutlar gibi gelir geçer ama teorik olarak bilinen her bilgi pratiğe dökülemiyor.
Hafta ortası
Dün de bulutlar kararıp durdu. Bir uçağa binip onların üstüne çıkmak mümkün olmadı ama sık sık kendime bunu söyledim. Yukarıda aydınlık parlak masmavi bir gökyüzü var. Aradaki perde açılacak. Bekle. Bunu beklerken de duygularının seni peşi sıra sürüklemesine, içinde yargılar uyandırmasına, zihninin seni yönetmesine izin verme.
Gelelim bugüne...
İçim hâlâ sıkkın. Bir ara blogta iyi olma cüretinden, kararlılığından bahsetmiştim. Fikir bana ait değil. Katıldığım bir eğitimdeki hoca söylemişti. İyi olma kararlılığını göstermeye çalışıyorum. Ama bu sadece dilde çok şükür, iyiyim diyerek yapılabilecek bir şey değil. Çaba istiyor. Tepkileri, düşünme şeklini, eylemleri farklılaştırmayı gerektiriyor. Beynin plastisitesine güveniyorum. Ve bugün farkında olarak, bilinçli olarak iyi olmayı deniyorum. Canımı sıkan şeyler karşısında kara üzüm gibi kararıp durmadan, olayların, kişilerin, sözcüklerin kalbimi buruşturmasına, ıslak havlu gibi burup sıkmasına izin vermeden iyi olmaya, iyimser olmaya çalışıyorum. Günümü planlıyorum. Yapacağım eylemlerin her biri üzerine düşünüyor, ona hazırlıklı olmaya, özenli olmaya çalışıyorum. Bu kendi başına önemsiz görünen davranışların, eylemlerin her birinin el ele tutuşup çok daha iyi olma haline koşmasını, beni de oraya taşımasını umuyorum.
Değişim için kaybı göze almalısın, derler. Ben de aldım. Sanırım artık kaybettiklerimin yasını tutma sürecini de bitirdim. O zaman yerine nelerin dolduğunu, nerede olduğumu keşfetme zamanı gelsin.
Yılın ilk altı ayı geride kaldı. Temmuz ikinci yeni ayın başlangıcı. Spesifik bir önemi de var. Avrupa'da okulların kapanması, gurbetçilerin akın akın yurda dönmesi. Benim de payıma düşen sevdiklerim var bu furyanın içinde. Onlarla yeniden buluşmak, deniz kenarında sohbet etmek, aylaklık etmek zamanıdır şimdi. Yaz en sevdiğim değil, esasında, okul bittiğinden ve daha çok çalıştığımdan beri ama koca bir mevsimi çok sıcak diye vır vır edip çöpe atacak değilim. Güzel yanları var yaz gecelerinin. Açık hava konserleri, aydınlık günler, iş çıkışı istersen yüzmeye, güneşi batırmaya yetişebilme ihtimalleri... E bunlar da az buz mutluluk kaynağı değil. Ya senin için? Senin için yaz ne demek? Yazın en özlenesi yanı hangisi? Anlatsana...
Ben de başladım ufak ufak kendimi yenilemeye, benim alanım ise yavaşlamayı öğrenmek... İçinde olduğum cümbüşe kapılıp gitmemeyi, kendime nefes aralıkları verebilmeyi.. Sakin sade ve yavaş yaşam konusuna eğildim....
YanıtlaSilYax demek efil efil incecik elbiseler demek, saçların güneşten açılması, çillerin çıkması demek. Susamak demek, kıyır kıyır bol sulu beslenmek demek, arınmak demek. Suyun daha çok içinde olmak demek ki bir balık olarak bu benim için çok önemli, ben günde 2 defa duş almak demek, denix kenarındaysan cupcup demek, sonra sıcacık güneşin seni ısıtması demek. Üşümemek demek ya en güxeli de üşümemek çünkü ben çok üşürüm, ağustosta bile üşürüm ben. Upuxun yax geceleri demek, gece daha çok dışarıda olmak demek, neşe demek....
Sadelik ve yavaşlık kıymetli C'ciğim. Hiç kolay değil. Dikkati ve özeni üzerinde tutmak gerekiyor. Ama başarırız bence. Yaz listen güzelmiş. Temmuzla helalleştirir bu liste, bir fırsat versen :)
Sil