28 Şubat 2022 Pazartesi

Kim av, kim avcı...

Şubatın kısa çektiğini unuttum. Blogtaki eksik yayınları tamamlamak için önümde yaklaşık on dört saat var. Bu da her dört saatte bir buradan bir ileti yazıp paylaşmak demek... Blog yazılarını e-posta yoluyla alanların önüne sıkça düşeceğim anlaşılan. O zaman sabah kahvemi yudumlarken yazdığım bu ileti sizin de sabah kahvenize yetişsin. 

Geçen haftayı pek çokları gibi Netflix'te yayımlanan "İnventing Anna" dizisiyle geçirdim. Gerçeğe dayalı bir kurmaca. Kendisini Alman bir ailenin zengin varisi gibi tanıtan Rus asıllı Anna Soraokin NewYork'a gider. Anna Dewey ismiyle sosyetede boy gösterir. Herkes onu miras fonunda 40 milyon avrosu olan genç bir kadın olarak tanır. Anna Devey Vakfı aracılığıyla eşi benzeri olmayan bir sanat kompleksi kurmak istemektedir. Bunun için fon ve kredi bulmaya çalışmaktadır. Pahalı zevkleri vardır. Sanata, modaya, yemeye, içmeye dair incelikli bir zevki olduğundan girdiği ortamlarda parıldar. Kendine has bir çekim gücü de vardır. Sahte çeklerden bozdurduğu 100lük banknotları bahşiş olarak dağıtır, etrafındakilerden borç alır, geri ödemez, pahalı otellerde kalır kredi kartları çalışmaz. Bu şaşaalı hayat birkaç otelin şikayetiyle çöker. Dava süreci başlar. Hakkındaki dolandırıcılık ve dolandırıcılığa teşebbüs iddialarından suçlu bulunur ve hapis cezası alınır. Mahkeme sürecinde itibarını yitiren bir gazeteci onun hikâyesiyle ilgilenir. Bir dedektif gibi hikâyenin eksik parçalarının izini sürer ve kapsamlı bir makale yazar. Makale ve Anna'nın mahkemelerde giydiği tasarım kıyafetler ilgi toplar. Anna Devey'in arzu ettiği ün bu mudur bilinmez ama hikâyesi ağızdan ağıza yayılır. Netflix dizisiyle popülerliğinin daha da arttığı muhakkak. 

Dizi gerçek bir olaya dayanan kurmaca bir yapıt. Mahkemenin henüz başladığı sırada davanın gazeteci kadının radarına girmesiyle başlayıp olayın şahitlerine ulaşma, derinleşme çabasıyla sürüyor. Biz de bu şahitlikler aracılığıyla Anna'nın hikâyesini yavaş yavaş öğreniyoruz. Ortada gerçek bir fonun olduğunu gösteren elle tutulur bir belge olmamasına karşın saati binlerce dolar olan avukatla çalışması, yaşadığı şaşalı hayat, hayalleri, ona ulaşmaktaki ısrarı, tutkusu, inancı, gerçeği gizlemesi, her seferinde bir yolunu bulup sıyrılmaya çalışması... Tüm bunlar izleyiciye tatminkar, sürükleyici bir seyir deneyimi sunuyor. Merak, şaşkınlık, anlama ihtiyacı hepsi dimdik ayakta. Henüz tanışmamış olanlara tavsiye edeyim. 

Anna Sorokin'in hikâyesi üzerine Tinder Avcısı'nı eşzamanlı olarak izledim. Tinder uygulamasında kendisini bir elmas şirketinin varisi olarak gösterip  kadınlardan on binlerce dolar para toplayan adamın hikâyesi de hayli ilginç. Kadınları lüks restoranlara, yurt dışı tatillere götürüp onlara âşık olduğunu söylüyor. Kısa sürede birlikte yaşamayı vaat ediyor ve kadın ikisinin birlikte yaşayacağı evi seçerken kötü adamların peşinde olduğu, kredi kartını kullanamayacağını, nakit paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek para sızdırıyor. Birinden aldığı parayı öbürüne harcayarak bir çeşit saadet zinciri yaratıyor. Hikâye iki, üç kadının şikayeti üzerine patlıyor ve uluslararası boyutu ortaya çıkıyor. Bu kadınlardan en çok foyası ortaya çıktıktan sonra esas oğlanın yakalanmasını sağlayan, adamdan tasarım kıyafetlerini toplayıp satacağını söyleyen kadını sevdim. Bu satışlardan elde ettiği para, kaptırdığından hayli düşük olsa da bir nevi eşitlenmeyi sağladığı için onu da kurban olmaktan çıkartmıştır diye düşünüyorum. Ne derler intikam soğuk yenen bir yemektir. 

Kolay yoldan para elde etme, şatafatlı bir yaşantı sürme arzusu herkesin içinde var mıdır? Bir zafiyet midir? Bu konuda ahkam kesmek istemem ama birisi sizin gözünüzü harcadığı para, sağladığı şatafatla boyuyorsa, devamının gelmesi için ona çekinmeden istediğini veriyorsanız orada av ile avcı da biraz karışmış demektir. Ava giderken avlanmamak için aman dikkat! Beyaz atlı prenslere karnımız tok. Başkalarının masalının prensesi olmaktansa kendi hikâyenin kahramanı olmak yeğdir. 

* Kimdi giden kimdi kalan sözlerinde devşirme başlığın şarkısıyla baş başa bırakayım sizi.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder