31 Ekim 2024 Perşembe

Orada ama değil

Bugün çok acayip bir gündü. 
İzin ver anlatayım. Bir kere saat 18.35 ve ben çalışma odamdan sesleniyorum size. Ne var bunda demeyin. Bu saatlerde Ankara'da olmalıydım. Zira sabah Ankara'ya uçağım vardı. 
Uçak biletimi bir ay önce aldığımda uçuş saati 08.20'ydi. Ben de rahat ve gevşek bir Çanakkaleli olarak kabin tipi valizimle saat 7.40 civarı alana vardım. O da ne! Uçuş saati 7.50 olarak güncellenmiş ve kapı kapanmış. Bırakmam Allah bırakmam. Rica, minnet, bakın kendimi şu an çok çaresiz hissediyorum lütfenlerim karşılık bulmadı. Uçak, bensiz, içinde üç arkadaşımla (ikisiyle aynı toplantıya gidiyorduk- biri Ankara'ya kesin dönüş yapıyordu ve uçaktan feci korkuyordu ve birlikte oturma hayali kuruyorduk) ve ben alanda ertesi güne biletimi güncelledikten, oda sekreterini arayıp onu evinden alarak odaya gitme planı yaptıktan, Ankara'daki oteli arayıp rezervasyonumu güncelledikten sonra kalktı. Ben elimdeki valizi havaalanının dış bahçesinde sürüklerken o da pistin başına geçti. Aksi yönlerde ilerledik. Karşıdan karşıya geçerken süzülerek havalandı. Kuğu gibi zarif şey! 
Özlem'i evinden aldım. O da üzüldü. Keşke hatırlatsaydım size uçağın saatini dedi. Ama yetişkin olmak eylemlerinin olağan sonuçlarına katlanmak olduğundan bu sonuç için kimseyi suçlamadım elbette. Bir filmin içinde değildik. Sevdiğim adam uçakta sonsuza kadar benden uzaklaşmıyordu. Dolayısıyla kapı görevlisi tüm uçuş kurallarını hiçe saymadı. Saysaydı keşke. Keçi gibi inatçı şey!
Odada yapmam gereken işler vardı. Onları halletmek üzere yola koyulduk. Asistanımı aradım. Gidemediğimi arayan hasta olursa saat üçten sonra bakabileceğimi söyledim. Simit, çay, kahve, taslaklar, yazışmalar... Karınca gibi çalışkan şey!
Bayağı kapının önünden geri dönmek zorunda kalmak karşısında en çok şaşırdım. Kaçırdığıma üzüldüm. Arkadaşımla bekleme odasında biraz laflayacağımızı, belki yan yana oturabileceğimizi hayal etmiştim. Bu konuda hayli hevesliydim. Oranın telafisi yoktu yalnızca. Uçağı kaçırdım düşüncesine tutunmadan, hayıflanmadan, öfkeden köpürmeden günü yeniden planlamak bana epey ferah hissettirdi. Burayla olan kısmı çözümledim kolayca. 
Günün bir ikinci şoku daha var. Yazdım yazdım sildim. Çünkü ayrıntılı yazmak ifşa etmek gibi geldi. Utandırdı. Yazarak yükümü döktüm bir nebze. Sildiğim satırlarda aradım bir nevi teselliyi. Bu arada bir arkadaşımla empatik bir yerden dertleştik. Sıcak suyun altına girdim. Sevdiğim şarkıları dinledim. Ama yok şakağımdaki, ensemdeki ağrı, kalbimdeki sıkışıklık gitmiyor. Çünkü güvendiğim, değer verdiğim birinin ödemeyi ihmal ettiği küçücük bir borç yüzünden banka hesaplarım bloke. Sebebi öğrenince durumu ilettim. Borç ödendi ama etebligat sistemi farklıymış. Manuel olarak blokaj kalkmıyormuş. Yarını beklemek dışında bir seçenek yok. Umarım daha fazla uzamaz çünkü yarın ayı biri ve ödemelerim var. 
Bugünün sınanması buradan geldi a dostlar. Uçak orada görüyorum ama binemiyorum. Para orada görüyorum ama gönderemiyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder