Bu aralar
kendimi iyi hissetmiyorum. Yorgunum, üzgünüm, umutsuzum, bunun
kişisel sebepleri olduğu gibi toplumsal sebepleri de var. Hâl böyle
olunca bazen tanışıklıklar yoruyor beni. Sahte konuşmalardan
kaçıp sessiz, uzun, huzurlu okumalara sığınıyorum. Böyle
zamanlarda Yusuf Atılgan'ın Evdeki öyküsünün kahramanı aklıma
geliyor. “Neden bu daracık kasabadayız biz? Yoksa bütün
dünya böyle mi? Kitapların dediği yalan mı?” Okuduğum bir
kitabın yalan hayatından çıkar çıkmaz iyi kurgulanmış yeni
yalanlar arıyorum kendime. Bunun için en güvenilir yol belli.
Yazarları, yazarlarla keşfetmek... Yazarların hangi platformda
(söyleşi, kişisel blog, röportaj, televizyon programı, deneme
kitabı) olursa olsun “okurluk iştahlarını” bulaştırmalarını
seviyorum. Takip ettiğim belli isimler var. Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy'un Diyaloglar etkinliği, Yekta Kopan'ın Filuçuşu bloğu, Hikmet Hükümenoğlu'nun bloğunda paylaştığı okuma notları gibi... Bir göz atmanızı tavsiye ederim.
Bu ay için kendime mektup
edebiyatının örneklerine yer veren yeni bir okuma listesi
oluşturdum. Neden mektup edebiyatı derseniz, açıklayayım.
“Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy ile Diyaloglar” Nisan ayında sona
erdi. (Umarım bu bir sonraki sezona kadar sürecek kısa bir
moladır. Ve yıllarca ve yıllarca devam eder.) Son etkinliğin
başlığı “Sen Bu Satırları Okuduğunda” idi. Ayfer Tunç,
sözlerine Murat Gülsoy'un son romanı Gölgeler
ve Hayaller
Şehrinde'den bir pasaj okuyarak başladı.
Söz konusu roman da mektup edebiyatının bir örneğiydi. Türk ve
dünya edebiyatından mektup türünün örneklerine yer verilen
etkinliği takiben Birgün Kitap Eki Mektup Edebiyatı dosyası
hazırladı. Hal böyle
olunca mektup edebiyatı okumaları yapmak kaçınılmaz oldu. Önce
kendimce bir okuma listesi yaptım. İlk sıraya Gölgeler
ve Hayaller Şehrinde
romanını koydum, ikinci sıraya ise kış başından beri almak
istediğim bir kitabı.
Saklı
Bahçeler Haritası, Nermin Yıldırım'ın
üçüncü romanı, benimse ilk okuduğum Nermin Yıldırım romanı.
Sabitfikir'de Ömer Türkeş'in kitapla ilgili eleştiri yazısını
okuduktan sonra internette kitapla ilgili başka ne var ne yok diye
bakmıştım. Yetkin Dikinciler'in tanıtım videosunu izledikten
sonra merakım eni konu artmıştı. https://www.youtube.com/watch?v=C-Hdj5o-E9A
O an, o dakika kitabı elime almak, okumaya başlamak istemiştim. İş çıkışı, soluğu koşa koşa kitapçıların olduğu sokakta almıştım. Kitapçılara tek tek girip sormuştum. Yanıt olumsuzdu. Bir an sonuç alacağımı düşündüğüm oldu, kitapçılardan biri (ismi lazım değil) “Bu kapağı bir yerde gördüm, bir tane var elimizde” dediğinde... Sevinç ve heyecan içerisinde beklemeye koyulmuştum. Dükkânın dağınıklığı, yayınevlerine göre düzenlenmemiş raflar ümidimi kırsa da vardır bir bildikleri diyerek beklemeye koyulmuştum. O şube, bu şube, arama, tarama derken yirmi dakika sonra “Yokmuş” cevabını aldığımda kitabı alamadığıma mı yanayım, boşu boşuna Deniz'i evde beklettiğime mi yanayım, bilemeyip evin yolunu tutmuştum. Kitabın ismi zihnimin bir köşesine kazılı bekliyordum, araya giren onca kitap siparişinden sonra İdefix'den “beklenen kitap” geldi.
O an, o dakika kitabı elime almak, okumaya başlamak istemiştim. İş çıkışı, soluğu koşa koşa kitapçıların olduğu sokakta almıştım. Kitapçılara tek tek girip sormuştum. Yanıt olumsuzdu. Bir an sonuç alacağımı düşündüğüm oldu, kitapçılardan biri (ismi lazım değil) “Bu kapağı bir yerde gördüm, bir tane var elimizde” dediğinde... Sevinç ve heyecan içerisinde beklemeye koyulmuştum. Dükkânın dağınıklığı, yayınevlerine göre düzenlenmemiş raflar ümidimi kırsa da vardır bir bildikleri diyerek beklemeye koyulmuştum. O şube, bu şube, arama, tarama derken yirmi dakika sonra “Yokmuş” cevabını aldığımda kitabı alamadığıma mı yanayım, boşu boşuna Deniz'i evde beklettiğime mi yanayım, bilemeyip evin yolunu tutmuştum. Kitabın ismi zihnimin bir köşesine kazılı bekliyordum, araya giren onca kitap siparişinden sonra İdefix'den “beklenen kitap” geldi.
Roman
bir yayınevinin genel yayın yönetmeni olan Rıdvan'ın kimin
bıraktığı belli olmayan eski mektuplar bulmasıyla başlıyor.
Mektupların sahibi Behiye
ve Suad adında iki kız kardeştir. Aynı erkeğe âşık olmuş iki kız kardeşin yolu 1933'te ayrılır. Suad'ın, babası ile birlikte cumhuriyetin
onuncu yılı kutlamaları için Ankara'ya geldiği günlerde, Behiye,
aşkının peşinden Berlin'e gider. Yıllar sonra Behiye, geride
bıraktığı kardeşine bir mektup yazar. İki kardeş birbirlerinin
yokluğunda başlarından geçenleri yazdıkları mektuplar yoluyla
anlatır. Suad'ın hayatının arka planında Cumhuriyet'in ilk
yılları, toplumsal ve kültürel değişim, Demokrat Parti yılları,
Varlık Vergisi, gayrimüslimlerin Aşkale'ye sürülmesi, 6-7 Eylül
olayları anlatılır. Behiye'nin mektuplarından ise İspanya İç
Savaşı sırasında Madrid'e gittiği, George Orwell ile tanıştığı,
Polonya'nın Nazilerce işgal edilmesini gördüğü, ailesi Nazilerce toplama kampına götürülen Yahudi bir
çocuğu evinde sakladığı, sayısız katliama, acıya tanıklık
ettiği
anlaşılır.
Romanda
üç farklı dil kullanılmış. Günümüzde geçen Rıdvan'ın
hikâyesi 3. tekil şahıs yazarla anlatılıyor. Suad ve Behiye'nin
mektupları oldukça nitelikli, edebi metinler. Sesleri iyi ayrışmış.
Romanın içinde çok fazla yan karakter var. Tüm karakterlerin
ortak noktası içlerinde yaralı bir çocuğu barındırıyor
olmaları. Ve sürdürdükleri yetişkin hayatı o yaralı çocuğun
belirliyor olması.
Bir
zamanlar çocuk olduğumuzu unuttuğumuz gibi, çocukluğun neye
benzediğini de hatırlamıyoruz değil mi Behiye? Çocukken ne çok
şeyi düşünüp anlayabileceğimizi unutuyoruz. Biraz büyür
büyümez, etrafımızdaki çocukları dertsiz tasasız mahlukatlar
sanmaya başlıyoruz. Onlara dünyanın gamından uzak, aptal, mutlu,
minik şeylermiş gibi davranıyoruz. Oysa dönüp bakmaya gücün
yeterse, kendi çocukluğunu bir hatırlasana. Ömrümüzün en
kırılgan, en zor günlerini orada geçirmedik mi? En çok o zaman
incinmedik mi? Sevmeyi daha iyi bilmez miydik çocukken? Sevdiğimiz
uğruna başka mutluluklardan vazgeçmeyi, sessiz bedeller ödemeyi...
Bir çocuk her şey bilir Behiye, ama en çok incinmeyi... Çocukluk
kadar incitici bir şey var mı şu dünyada? Mutlu bir çocukluk
olabilir mi?”
Saklı Bahçeler Haritası oldukça tempolu bir kitap. Tempo bir an olsun düşmüyor. Suad'ın
mektuplarını okurken içimden defalarca sayfaları atlayıp
Behiye'nin başına gelenleri okumak geldi. Rıdvan ile birlikte bu
mektupları kimin bıraktığına dair akıl yürüttüm. Kitabın
sonunu söyleyecek değilim, ancak şaşırdığımı, itiraf
etmeliyim. Olan biteni öğrendikten sonra, yazarın finale giden
yolda bütün ip uçlarını azar azar verdiğini, kurgunun çok
sağlam ve iyi çalışılmış olduğunu gördüm. Yeni bir yazar
tanımış olmaktan dolayı çok mutluyum. Diğer kitaplarını da okumayı planlıyorum. Size de tavsiye ederim.
http://www.youtube.com/watch?v=C-Hdj5o-E9A
Meraklısı için mektup
edebiyatı okuma listem:
Gölgeler ve Hayaller
Şehrinde Murat Gülsoy
Saklı Bahçeler Haritası
Nermin Yıldırım
Genç Werther'in Acıları
Goethe
Mektup Aşkları
Leyla Erbil
Kedi Mektupları
Oya Baydar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder