22 Kasım 2024 Cuma

Kıvılcım yakanların hikâyesi: Bir Cumhuriyet Şarkısı

Çarşamba günü sinemada "Bir Cumhuriyet Şarkısı"filmini izledik. 



Film Ahmet Adnan Saygun'un 26 gün gibi sınırlı sürede ilk Türk operasını sahneye koyma sürecini anlatıyor. İran Şahı'nın Ankara ziyaretine kadar olan 26 günlük kısa sürede ortada henüz ne beste ne koro ne solist varken Gazi Mustafa Kemal'in koyduğu hedefi gerçekleştirmek üzere çırpınan bir avuç sanatçının hikâyesi bir yandan da ülkemizde çok sesli müziğin, orkestranın da kurulma hikâyesi. 

Cumhuriyet'in 101. yılındayız. Cumhuriyetin kurucuları, o ülküye inanarak canla başla ülkeyi yoktan var edenler artık yaşamıyor. Dolayısıyla bu tür filmlere daha çok ihtiyaç var. Cumhuriyet'in yalnızca yurttan düşmanı kovma meselesi olmadığını gösteriyor bu tür filmler. Asıl önemli olan gençlere Cumhuriyet'in bir aydınlanma hareketi, bir devrim olduğunu göstermekte. Ben bu açıdan filmi başarılı buldum. Yer yer güldüm. Yeterince opera sanatçısının olmadığı bir dönemde mevcut sanatçıların yanına eklenen sesi güzel insanların azimle çalışması, ellerinden geleni yapması, umutsuzluğa, yılgınlığa kapılmadan birbirlerini desteklemeleri, diğerinin potansiyelini açığa çıkartmak için gösterdikleri gayret, dayanışma karşısında insan iyimser hislerle çıkıyor o salondan. Bir Süleyman Bey karakteri var ki görünce çok seveceksiniz. Bir o kadar da güleceksiniz. Ama sabrın ve azmin sonu selamet ve alnının açkıyla çıkmak...

Filmi izleyince Atatürk'ünnitelikli öğrencileri yurt dışı eğitimine yollarken söylediği o ünlü sözünü anımsadım. 

"Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz." 

"Bir Cumhuriyet Şarkısı" Türkiye'de operanın, çok sesli Batı müziğinin kıvılcımını yakanların hikâyesi. İzleyin, izletin. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder