7 Aralık 2020 Pazartesi

Nasıl Yazıyorlar? (27)

 Yazarların okuma alışkanlıkları okurun ilgisini çeken bir konu. Sevdiğim, sevmediğim, okuduğum, okumadığım tüm yazarların söyleşilerinde yazım, üretim aşamasına dair söylediklerini iştahla, ilgiyle okuyorum. 

Kurmacabiyografiler, web günlüğüm olduğuna göre, yeri geldikçe buraya da not düşebilirim.
İşte yirmi yedincisi: Oya Baydar


Yazmaya Başlamadan Önce 

Yazmaya başlamadan, bilgisayarın karşısına geçtiğimde ilk yaptığım iş okumaktır. Önce internet sitelerinde dolanırım; günün gelişmelerine, güncel konularla ilgili yazılara, değerlendirmelere, açıklamalara bir göz atarım. Yazdığım konuyla, ya da dünyanın-ülkenin halleriyle ilgili bir haber ya da makale bulursam okurum. Sonra evi toplarım, gerekiyorsa yemek falan yaparım, yazın köyde bahçe ile uğraşırım. Bu bana iyi gelir, çünkü o sırada aklım yazacağım metindedir. Mesela roman yazıyorsam, mutlaka bir yere takılmışımdır; ev işiyle, bahçe işiyle uğraşırken metin kafamda berraklaşır, takıldığım şeyi çözerim. 

Sonra yazmaya otururum. Bu defa da yazdıklarımı okurum. Çoğunlukla beğenmem, bir gün önce yazdığımı düzeltirim, değiştiririm bazen de silerim. Ama sonra hiç ara vermeden saatlerce çalışırım. Çalışırken dünya ile ilgisini kesen, yazı mekânına kapanan, gözü yazdığından başka şey görmeyen yazarlardan değilim. Böyle yazarlara imrendiğim oluyor, "İşte kendini ciddiye alan gerçek yazar böyle olur!" diye düşünüyorum bazen. Ama ben yaşamın çok boyutluluğunu hissetmeyi, insanlarla birlikte hayatın içinde olmayı seviyorum. İnsanların hikâyeleriyle besleniyorum. Acılara, sevinçlere ortak olmak hem beni hem de edebiyatımı zenginleştiriyor. Belki de yoğunlaştığım konular gerektiriyor bunu. Şu haksız, adaletsiz, berbat dünyada insanın trajedisini yazmaya çalışıyorum. 

Sadece edebi metinler, romanlar, hikâye, deneme değil siyasal-toplumsal değerlendirme yazıları da yazıyorum. Bir yandan da barış, adalet, özgürlük mücadelelerine elimden geldiğince katılıyorum. İnsana, doğaya, yaşama dair hiçbir şeye yabancı olmamalı diye düşünürüm. Bunların tümünün edebiyatımı beslediğini hissediyorum. 

Unutmadan söyleyeyim; bilgisayarın başına oturmadan ilk yaptığım iş çayımı içip televizyonda hayvan belgeseli seyretmek... O belgesellerden hem keyif alıyorum hem de canlıya dair çok şey öğreniyorum. 

Bunca "ilk" işten sonra ne zaman yazmaya başlıyorsun, gece yarısı mı diyecek olursanız, ben sabahın altısında yedisinde kalkan, "Ölünce nasıl olsa çok uyuyacağız" diyen erkencilerdenim. 

Kaynak: Rağmen Kitap Dizisi: "İlkler"




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder