27 Eylül 2021 Pazartesi

Umuyorum

Uyku düzenimin bozulduğu günlerden geçiyorum her nedense. Akşam saatlerinde çöken uyku, gece buharlaşıp gidiyor. Göz kapaklarımın ağırlaşmasına karşın, bir türlü uykuya geçemiyorum. Yanımdaki hırıltılı nefese kayıyor dikkatim, uyandırmaktan çekinerek sağa sola dönüyor, susadığımı fark ediyor, ev içinde turluyorum. Tuvalet, salon, mutfak... Yatağa ilk giren ben olursam daha kolay uykuya dalıyorum. O zaman uykum bölünmeden sabahın erken saatlerine kadar uyuyabiliyorum. Hava ağarırken gözlerim kendiliğimden açılıyor. Uzun yıllar, yazmak için geç saatlere kadar oturma alışkanlığı edindiğim için bozuk, belki de uyku düzenim. Bilemiyorum. Ben ayarlarımla ne kadar oynasam da, sabah insanı olduğum aşikar. Günlerin kısalmasıyla bedenimin buyruklarına uyabilmeyi umuyorum. 

Ev kendi başına büyüyen gelişen bir organizma gibi. İçindekiler bir anda kontrolden çıkıyor, aritmetik olarak büyüyor. Tüketim alışkanlıklarına dikkat ettiğimi düşünsem de, bana alan bırakmayan bir fazlalık mevcut şu sıra. Yavaş yavaş ayıklamayı, ihtiyacı olanlara ulaştırarak yeniden kullanıma sokmayı umuyorum. 

Bu ay yenie dergisinde bir öyküm yayımlandı. Daha sık öykü ya da kitap değerlendirme yazısı yazmak ve yayımlanmak üzere dergilere yollamak da umut ettiklerim arasında. Farklı yayın kurullarından onay almanın, ürünlerini yeni okurlarla buluşturmanın insanı heveslendiren, yüreklendiren bir yanı var. Bu hevesi kaybetmemeyi umuyorum. 

Dört, beş yıldır kendime ait bir odam var. Sınırlarını korumak bazen pek de kolay olmuyor. Ayrı bir oda da olsa, masanın üzerindeki dağınıklığın Çağlar'ı rahatsız ettiğini görebiliyorum, ya da Deniz'in kendi masasında yer bulamadığı, ya da yanımda olmak istediği için masamı ödev masası olarak kullandığını... Yeni taşınılacak evde, üçüncü odanın kime ait olacağı konusunda çekişmeler şimdiden başladı. Kendine ait oda, kendine ait atölyeye evrilecek bu gidişle. Neyse bu da umut edilenler arasına girsin ve yerini korusun. Bir gün gerçekleşeceğini görebilmeyi umuyorum. 

Lodos Çarpması, aralık ortasında yayımlandığında, aralık ayının bir kitap çıkarmak için pek de uygun bir zaman olmadığını düşünmüş, bir sonraki kitabı bahar aylarında yayımlatmayı hayal etmiştim. Kendisiymiş Gibi tam da hayal ettiğim gibi bahar aylarında çıkmak üzere yayına hazırlandı. Kitap 2020'nin mart ayında, pandeminin ilan edildiği, eve kapanmaların yoğun olduğu günlerde matbaadan çıktı. Bir kitapçı rafında rastlamak, okurla buluşmak mümkün olmadı. Galiba kitap çıkartmakla ilgili çok da ideal bir zaman yok. Bunlara takılmadan yazmaya, çizmeye, üretmeye devam etmek, kitabın son kullanma tarihi olmayan bir ürün olduğunu, benden bağımsız yürüyüşünü sürdüreceğini ve okurlarla buluşacağını umut etmek en iyi seçenek. Bu inancımı kaybetmemeyi, aklımda, kalbimde tutmayı umuyorum. 

Şimdi Kendisiymiş Gibi yayımlanalı 1,5 yıl geçtiğine göre, yeni dosya üzerinde çalışma zamanı geldiği düşüncesiyle heybemi açtım. Sekiz öykü cepte. Görünen o ki, şimdiye değin yazdığım en uzun öyküler bu dosyada yer alacak. Metnin uzunluğu elbette önemli değil. Öyküler bitmesi gerektiği yerde bitmeli ancak uzun yazmaktan imtina atmek, aşılması gereken bir eşik gibiydi benim açımdan. O yüzden uzun yazma korkumu yendiğime memnunum ve daha oylumlu metinler yazmayı da umuyorum. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder