9 Mayıs 2024 Perşembe

Bir Büyüme Hikâyesi: Hortum Akıllı

 

İnsan beyni, milyarlarca sinir hücresi ve bu hücreler arasındaki bağlantılardan oluşmaktadır.  Bu bağlantılar sayesinde dünyayı algılarız, duygularımızı işleme alır, etrafımızda olanı biteni öğrenir, problem çözme becerileri ediniriz. Bu bağlantılar hepimizde aynı şekilde değildir. Tıpkı parmak izlerimiz gibi farklılık gösterir. Parmak izlerimizin aksine neredeyse hayatidir. Çünkü davranış kalıplarımızı, öğrenme şekillerimizi, çevreyle ilişkilerimizi bu bağlantılar belirler. Pek çoğumuz sarılmaktan hoşlanır, kolaylıkla okur, etrafımızdaki gürültülü dünyaya tahammül ederiz. Bağlantılarımız sayesinde, hem de çabasızca.

Oysa başkalarının ona dokunmasına katlanamayan, yüksek seslerden rahatsız olan, dikkati kolayca dağılan, günlük hayattaki değişikliklerden hoşlanmayan, arkadaş edinmekte güçlük çeken bireyler vardır. Onları normal/anormal olarak kategorize etmemek ancak bu farklılığın beyinlerinin farklı gelişmesinden veya çalışmasından, yani nöroçeşitlilikten kaynaklandığını bildiğimizde mümkün.

Nöroçeşitliliğe sahip bireyler, tüm gelişimsel ve davranışsal dönüm noktalarına çoğu insan için standart olan zamanda ulaşamazlar.  Günlük hayata uyumları,  beyinleri tipik şekilde çalışan ve gelişen bireylere nazaran daha güçtür. “Beceriksiz”, “uyumsuz” gibi takılması olası etiketler ise durumu yalnızca daha da güçleştirir. İşte bu yüzden hepimizin insan beyninin her koşulda aynı çalışan bir makine değil, bir ekosistem olduğunu anlamaya ve kabul etmeye ihtiyacımız var. Bir başkasının hayatını, deneyimini yargılamadan önce, onun ayakkabılarını giymeye, onun geçtiği yollardan, sokaklardan, dağlardan, ovalardan geçmeye, hüznü, acıyı ve neşeyi tatmaya, onun geçtiği senelerden geçmeye, onun takıldığı taşlara takılmaya ihtiyacımız var. Bir başkasının hayatını bire bir deneyimlemek normal koşullarda pek de olası değil. Bu deneyime en yaklaştığımız yer, kurgusal kahramanların hayatlarına baktığımız filmler ve kitaplar…

 

Bunca girizgâhın sebebi, bana tam da bu türden bir deneyim yaşatan bir gençlik romanı. Cat Patrick tarafından yazılan, Seda Ateş çevirisiyle Türkiyeli okurun karşısına çıkan Can Çocuk’tan yayımlanan “Hortum Akıllı” nöroçeşitliliğe sahip on üç yaşındaki Frankie’nin ağzından anlatılan etkileyici bir roman.

Roman, anlatıcı Frankie’nin hortumlara dair doğru bilinen yanlışları anlatmasıyla açılıyor.

“Eğer hortumun biri ortaokula gitseydi, öbür çocuklar ona tuhaf tuhaf bakarlardı. Rehber öğretmeni, davranışlarının ‘kestirilmez’ olduğunu söylerdi. Annesi, çıkıntılık yapmamasını, diğer hortumlarla aynı yöne gitmesini tembih ederdi. Ama belki de uyumlu olmak hortumun hiç de umurunda değildir, bu pek arkadaşı olmayacağı anlamına gelse bile.

Bunu anlayabiliyorum çünkü benim de bir arkadaşım vardı, ama şimdi yok. Anlaşılması güç.

Onunla bir hortum esnasında tanıştım.”

Frankie, bu girişin ardından anaokulunun ilk haftasında oluşan şiddetli hortumu, okul bahçesinde yaşanan paniği, o gün tanışıp arkadaş olduğu Colette’i anlatır ve sözü bugüne getirir. Olayın üzerinden 7,5 yıl geçmiştir. Colette ile arkadaşlıkları biteli iki ay olmuştur. Colette kaybolalı ise yalnızca birkaç gün. Colette’i son gören kişi, Frankie’dir ancak son görüşmeleri pek de arkadaşça geçmemiştir. Collette, bir gece ansızın gelmiş ve Frankie’nin ikiz kızkardeşi Tess de dahil olmak üzere üçünün oynadığı “Doğruluk mu? Cesaret mi?” oyununu belgelemek üzere kullandıkları, Frankie’nin sakladığı özel defteri istemiş, sonra da kayıplara karışmıştır. Genç kızı son olarak gören tüm arkadaşları gibi polis merkezinde sorgulanan Frankie, polisin dikkatini çekmeyen ayrıntıları fark eder ve gerçeğin yani arkadaşının nerede olduğunun peşine düşer.

Roman kayıp kızın aranması, Frankie’yle küslüklerinin nedenleri, Frankie’nin ailesiyle ve çevresiyle yaşadığı güçlükleri aktararak ilerler. Her bir bölümün ismi hortumlarla ilgili bir gerçeğe tekabül eder. Frankie gerçek bir hortumseverdir. Bu bölüm isimleri ve Frankie’nin hortumlara dair açıklamaları boşuna değildir. Frankie’nin yaşadığı nöroçeşitliliği okura daha güçlü geçirmek üzere kullanılan bir metafordur, hortum. Frankie’nin zihninin içi, bir hortumun içi gibidir. Davranışları, yakın çevresi üzerinde yıkıcı etki yaratır kimi zaman. Kız kardeşi Tess, ılıman, güneşli bir gökyüzüyken, Frankie döne döne gelen, döndükçe büyüyen hortumun ta kendisidir. İki kız kardeş arasındaki zıtlık, nörotipik bireyler ile nöroçeşitlilik sahibi bireylerin yaşantılarını izah etmeksizin gözler önüne serer. Frankie’nin yaşadığı iç çatışmaları, suçluluk duygusunu yansıtır. Frankie’nin güçlü yönü, herkesin gözünden kaçan ayrıntıları kolaylıkla fark etmesidir. Değişiklikten hoşlanmayan Frankie için rutini bozan her bir ayrıntı bir şimşek kadar güçlü ve belirgindir, gözden kaçması imkânsız. O, tüm bu ayrıntıları, bir hortumun önüne geleni içine çekmesi gibi alır. Polisle de paylaşır. Emniyet güçleri, onun uyarılarını ciddiye almasa da, o Colette’in bıraktığı, yalnızca kendisinin çözebileceği ipuçlarını toplar ve peşine düşer. Tess de arama sürecinin bir parçası olur. Bu sayede yıpranmış kardeşlik ilişkileri de düzelmeye başlar. Bir yandan Colette’in kaybolmasına dair gizem giderilirken bir yandan da Frankie’nin büyüme, olgunlaşma hikâyesi takip edilir.

Birinci tekil şahıs anlatımı sayesinde dikkat eksikliği, duyusal işlem bozukluğu yaşayan bir bireyin yaşadığı karmaşanın, duyguların, çatışmaların, terapiye, kullanması gerekli ilaçlara karşı duyduğu hoşnutsuzluğun okura başarıyla geçtiği bir roman, “Hortum Akıllı”. Arkadaşlığa, kız kardeşliğe, affetmeye, büyümeye, kendin olabilmeye dair bu güçlü ve içten hikâyeyi gözden kaçırmayın.


                                                                                                                           

                                                                          

Hortum Akıllı

Cat Patrick

Çeviri Seda Ateş

Yaş 12-13-14-+

Can Çocuk

                             

* Bu yazı 6 Mayıs 2024 tarihinde Parşömen Fanzin'de yayımlanmıştır.                                                 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder