9 Ağustos 2021 Pazartesi

Sis ve sessizlik



Sis çöktü dağlara, bir tül perde indi sanki yükseklerden dağın eteklerine. Bir zamanlar bir rüya görmüştüm. Yürüyordum doğanın içinde, savunmasızdım, tamamen açık alanda. Önce dört nala koşturan atların sesini işitmiştim. Kalbim korkuyla çarpmaya başlamış, betim benzim atmış, donayazmıştım. Kaçmam, saklanmam gerekiyordu. Ne yöne baksam açık, uçsuz geniş bir alan, saklanmak imkânsız diye düşünürken bir bulut indi gökyüzüne. Bir anne gibi, battaniye gibi, serildi üzerime. Bu rüyayı görürken hangi sesi duyduğumu merak ediyorum şimdi. Hangi dış ses çağırdı bu kurguyu zihnime, bilmiyorum. Bilmem imkânsız. 

Bilmediklerimiz sisin ardı. Bilmediklerimiz bildiklerimizden çok daha fazla. Yine de bazen, bildiklerimiz bir fener gibi önümüzü aydınlatmaya, yolu yürünür kılmaya yetiyor. Yeter ki, bilmediklerimizin ve iyi bildiklerimizin farkında olalım. Bu aralar az konuşmak, az temas arzuluyorum, bildiklerimi ve bilmediklerimi tasnif etmek için. Bıyık altından müstehzi bir gülümseme atabilir adamın biri, "Yalnızca bugünlerde mi!" diyebilir. Değişmeyecek yanıtım şu olabilir belki. "Kafamın içindeki sesleri duymak için sessizliğe ihtiyaç duyuyorum hepsi bu."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder