27 Eylül 2022 Salı

İstikrarlı hayal hakikattir

Son zamanlarda yeterince okuyamadığıma, elime aldığım kitapları bitiremediğime dair bir algım var. Kendime yönelttiğim bir suçlama. Haklılığından emin değilim. Kimi kitapları bitiremediğim doğru. Durum kısmen aynı anda iki, üç kitaba el atmaktan kaynaklı. Bitiremediklerim daha çok kurgu dışı, kişisel gelişim kategorisine sokabileceklerim. Onların da güzel örneğini bulmak her zaman kolay değil. Çoğu zaman lafı evirip çevirip uzatıp klişelerle beziyorlar. Ama bir alıcısı var işte bu kitapların. İçindeki boşluğu dolduramamaktan, kimi yanlışlara ya da can sıkıcı kalıplara dönüp dönüp toslamaktan, bir değişim arzusu taşımaktan kaynaklı hiç bitmeyen, bitmeyeceği de kesin başlı başına bir sektör kişisel gelişim dedikleri. 

Liseden bir arkadaşım yıllar sonra, kariyerini bu alana doğrultmuş. Eğitimler veriyor, bir de kitabı var. Eğitimlerine katılmadım, kitabı da okumadım. Geçen gün çektiği bir videoyu paylaşmış, izledim. Çünkü arkadaşlar en azından bunu yapar.  33 milyon kişiye ulaştığını söylediği video, kabaca bardağın dolu ve boş tarafından hangisine bakmayı tercih ettiğinin hayatının kalitesini belirlediğine dair bir konuşma içeriyordu. Ve son derece sıradandı. İzleyecek onlarca, yüzlerce video varken sonuna kadar izlemeyi sağlayan unsur, sürenin kısalığı mı, arkadaşımın yıllara meydan okuyan gülümsemesi mi, emin değilim. Ve fakat kesin olan şu ki, hepimiz hayatımızın en azından belli dönemlerinde bu türden eğitimlere, kitaplara yakalanıyoruz. Benim de onlarca kitabım var Şiddetsiz İletişim ile ilgili. Dizdim, sırayla birkaç ayda bir okuyayım diyorum, gitmiyor işte, ilerlemiyor. Birkaç satır okuyup bırakıyorum sağa sola. 

Elimden bırakamadan okuduklarım çocuk romanları en çok. Bana macera vaat eden, lafı evirip çevirmeden, söz oyunlarına başvurmadan zihnime çizilen manzaranın peşine düşüp maceradan maceraya koşmak iyi geliyor. Ayaklarımı uzatıyorum, kah Baltık Denizi'nin en ucunda bir burunda, kah Almanya'da bir sokakta, kah Türkiye'de bir mahallede... Okuyorum, o hayata bir süreliğine misafir oluyorum. Bir yazarın başka bir yazarı okuması gibi değil, bir çocuğun okuma iştahıyla... Belki de daha çok kitap devirmek için, onları bir solukta yalayıp yutmak için bir çocuğun maceraya duyduğu heyecan gerek bize. Metni sökmek, metaforları görmek, içindeki manayı aramak iradesini göstermek yerine ayakları salmanın özgürlüğü... 

Bu özgürlük ile faydacılık arasında debeleniyorum galiba bir süredir. Ve bu ara kazanan özgürlük olsun istiyorum. Çünkü hepimizin çabasızlığa, fayda ummadan eyleme geçmeye, kazanımları, çıkarımları düşünmemeye ihtiyacı var. Yazın bittiği, sezonun benim için kapandığı şu anda, canım bu çabasızlığı en derinde hissettiğim eylemi yapabilmeyi çekiyor. Kendimi sırt üstü suya bırakmaktan bahsediyorum. Kollarım bacaklarım iki yana açık. Suyun beni taşımasını izliyorum, çabasızlığımı, nötr kalma hâlimi  ve gökyüzünü... Hayal bu ya, deyip geçmeyin. Ne derler bilirsiniz: "İstikrarlı hayal hakikattir."




 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder