18 Aralık 2025 Perşembe

Ara-lık 4

Kış yüzünü gösterdi artık. Arabanın camları buz tutuyor sabahları. Kapalı garaj için kumandayı gidip almalı. Ah bu ertelemecelik! 

Starbucks'tayım. Kordon'da. Kahvaltı yapmak, yumuşak içim mis kokulu kahvemi yudumlayıp bloğa yazarak başlamak istedim güne. Hava soğuk. Güne Kordon'da yürüyerek başlamak yerine amaçlı bir kısa rota tercih ettim anlayacağınız. Rahat koltukların hayaliyle girdim içeri. Tüm berjerler dolu. Pencere önü, bar sandalyesi düşen bana. Ama böylesi de güzel. Oturduğum yerden iskeleye yanaşan feribotu, kaptan köşkünü, direğini görebiliyorum, "Dur yolcu" yazısını, pike atan martıları, yat limanına dizili irili ufaklı tekneleri, günün aydınlık yüzünü, kıpırtısız ve mavi denizi... 

Boğazın aksine kıpırtılıydı sabah kızım. Telaşlı ve sabırsız. Birkaç sakin, tekdüze söylenmiş komutu dırdır olarak gördüğünden. Tam yaşı, hakkıdır. Benimle hayat zormuş, öyle dedi. Bunu söyleyip göğsünde yakalamıyorsa bir kavgayı, ya da söylenmeyi, çok da haklı olmasa gerek. Mevlana'nın yolundayım ben zaten. Haklı ve haksızın ötesinde bir yerde buluşmaya gönüllü kalbim. Niyetim, hayatına kolaylık, keyif katmak sevdiklerimin. Çatışma hep var, olacak, biliyorum. Oralarda kalbimde kalacak ferahlığı, gönül rahatlığını, dilde sadeliği diliyorum, hep ve daima. Kelimelerle öldürmeyeyim sevdiceğimi diye. Wilde'a gönderme. Metinlerarasılık benden sorulur. 

Çınarlar yapraklarını dökmüş. Dibinde kargalar sekiyor. Aile delisi bunlar, yeminle. Bulaşmaya gelmez. Kötü kişi olmamalı bir kargayla, dahi insanla. Ben biriyle kötü kişi oldum mu üzülüyorum. Anlatamadım demek ki kendimi diye hayıflanıyorum. Oysa hayat kısa, kuşlar uçuyor. O yüzden tahammülüm yok bazen beklemeye. Belirsiz, uzak olasılıklar yerine hemen planlayalım istiyorum buluşmaları. Dresden'den güzel olduğunu umduğum şaraplar aldım. Tek başıma içmek için değil. 

Tek başınalık korkutmuyor beni. Seviyorum da yalnız kalmayı. Ama bak yazarken bile topluluk içindeyim şu an. Yazmanın öznesi, aksesuarı olmasın yalnızlık, adanmışlık diye muhtemelen. Çünkü dışarıda cıvıl cıvıl hayat var. Kurulmamış arkadaşlıklar, içilmemiş kahveler, çıkılmamış yemekler, batırılmamış güneşler, doğmamış aylar... Bir yabancının kıymetline dönmesi yaşamın tatlı bir mucizesi. Sence de öyle değil mi? Edebiyat yoluyla, blog sayesinde tanıdığım bir dolu insan, dünyanın dört bir yanından. Bunun kocaman bir ispatı işte. 

Bana ayrılan sürenin sonuna geliyorum dostlar. Üzerime montumu geçireceğim. Kahvenin kalanını yudumlarken kuaför randevuma gideceğim. Sonra da işe. 

Kış güneşi eşlik edecek bana yolda. Ve zihnimde neşeli ezgiler. Siz her neredeyseniz, kiminle, eşlikçiniz size keyif versin dilerim. 


4 yorum:

  1. Bu seride harika dökülüyor sözcükleriniz, keyifle okuyorum. Ve evet, ben de mutlulukla, gururla, özlemle ülkenin ve dünyanın dört bir yanından tanış olduklarımı düşünüyor, başka dostlara onları anlatıyorum, bu renkler, bu çeşitlilik, bu güzellikler..
    Tekbaşınalığımızdaki buluşmalarımızı başka seviyorum ve evet, ne tatlı mucizeler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah! Teşekkür ederim. Bir kişinin bile beğeniyle okuması, yazma eylemini anlamlı kılıyor. Yıllar evvel bir yazar arkadaşım, senin yazdıklarını okumak demini iyi almış çay içmek gibi demişti. Aldığım en güzel iltifatlardan biri olabilir, bu. Geç geliyorum yazılarda, demini alsın diye :) Dilerim ki yeni yılın buluşması, mucizesi çok olsun.

      Sil
  2. Selam bazı satırlara kendimi buluyorum. İç sesiniz benim sesim oluyor. İişkilerde ki çözümsüz olanları çözmeye çabalıyorum. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ortak insanlık hâllerimiz galiba, her biri. Ondan bizimle konuşması... Çok düşünmek, çözümsüz zannetmek hep netlik ihtiyacından galiba. Bende öyle en azından. Ah bir konuşsak açık açık, bilsek ayan beyan hayat bayram olacak :)

      Sil