28 Ekim 2022 Cuma

Başka şehirlerin sundukları



Lizbon'dayım. Bir otel odasında, elimde telefon. Klavyenin tuşlarında rahatça akan parmaklar yerine sol işaret parmağımın ucu dokunuyor harflere, tek tek. Yazma şekli değişince ritmi de değişiyor haliyle. Öyledir muhakkak herkes için. Yazmaya on dakika önce başlamakla şimdi başlamak arasında fark vardır. Kim bilebilir zihnin bu kez ne doğurabileceğini.

Lizbon kalabalık. Hava nispeten iyi. İlk gün sıcak ve açıktı. Dün kapalı ve yer yer yağışlı. Lizbon kaşifler şehri. Şaşıracak bir şey yok. Osmanlı nedeniyle zor ulaşılan, pahalıya gelen baharatlar başka yoldan ulaşma çabasından ileri geliyor kaşiflik. Cebelitarık'ın dışında, Atlas Okyanusu'nun hemen kıyısında olmanın avantajıyla açılıyor yelkenliler. Açık denizlerde her rüzgârla gidebilmek için üçgen parçalar halinde tasarlanan yelkenler her rüzgarda yol almayı sağlıyor ama ilerleyiş düz değil, slalom yapar gibi yalpalar gibi. O yüzden çok sıkı matematikçiler de alınıyor donanmaya. Gerisi onlar için mutluluk Afrika ve Brezilya kıyıları içinse yağma. 

İlk kez Avrupa kıtasının sonuna geldim, en batı ucuna. Atlantik Okyanusu'nun kıyısına. İnsanın yurdundan çıkıp turist olarak sokaklarda dolanması güzel şey. Amaca, hedefe yönelik bildik adımları atmak yerine gelen rahatlık, rastgelelik hoşumuza giden. Sokaklarda karşılaştığımız ayrıntılar, heykeller, sokakta performans yapan sanatçılar... Ancak olağanın dışına çıktığımızda görmeye açık olduğumuz şeyler kısaca. Bir şehri bir süreliğine bırakıp gitmr ihtiyacımız da tam olarak bu değil mi? 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder