Şefkatli ebeveyn günlüklerine epeydir ara verdim. Bunun birkaç sebebi var. Öncelikle Deniz büyüdüğü için bu ayrıntıları paylaşmak kafamı karıştırmaya başladı. Tereddüt eder oldum. Mahremiyetini gözetmek için eski Deniz'le nasıl paylaşıyorum, onun geri bildirimi ne bölümlerini tamamen kaldırdım. Üzerine yazdığım ebeveynlik ipuçlarının bende uyandırdığı düşünceleri yazmakla yetiniyor(d)um. Çünkü bu asıl olarak benimle ilgili. Benim öğrenme, değişme yolculuğum. Sabrımın sınandığı zamanlar oluyor. Oralarda çuvallamamak, aynı tepkisellik çukuruna düşmemek, reaksiyonlarını kişisel almamak için anımsamaya, bu ipuçlarının içinde kalmaya, şefkatli olmayı bir mantra gibi içimden kerelerce geçirmeye ihtiyacım var. Kızım büyüyor. Bedenen değişiyor. Farklı estetik algıları, kaygıları yaşıyor. Büyümek denilen sancılı sürecin içinde yol alıyor. Bana güvenmesi için tutarlı, sakinleştirici otorite olma rolümü yeniden, yeniden çalışmam gerektiğini düşünüyorum bazen. Bazen de öyle dolu geliyor ki zihnim, kendim dolanıp kaybolmadan nasıl yardım ederim hiç bilemiyorum. Konuşurken hata yaptığımı fark ediyorum bazen. Küçük hatalar. Pirinç pilavı yerine bulgur diyorum örneğin. Ya da birine telefon açtığımda tam konuşmaya başlayacakken susup uzun bir es veriyor, bir dakika zihnim dağıldı kusura bakma diyerek yeniden başlıyorum söze. Bir kez konuşmaya başlayınca aynı, eski, mevcut zihinsel becerilerimin, kapasitemin içinden konuşuyorum ama o en baştaki tutulma hâli de korkutucu geliyor. Sanki az konuşmaktan, daha çok yazıp daha az sesimi duymaktan bilmiyorum.
Dinlenmeye ihtiyacım var. Mola vermeye. Öyle uzaklar çağırmıyor beni. Burada mola vermek yetecek. O yüzden sabırsızlıkla bekliyorum yaklaşmakta olan bayram tatilini. Ağustosta fındık toplatma işi kızım ve bende. Dönüşte üç, dört gün izin verdim kendime. Burada dinlenmek ve denize girmek için. İnşallah kendimle kötü kişi olmam ve sözümü tutarım.
Sanatçının Yolu'nda bahsi geçen, benim de zaman zaman yaptığım sabah sayfalarına döndü şu anda burası. Zihindeki tıkanıklıklar, kir pas akıyor. Hızla klavyenin üzerinde dolaşan parmak uçlarımdan dışarı dışarı. Seviyorum bu tıkırtı sesini. Bana yazabildiğimi, yazacağımı muştuluyor. Resimli çocuk aday dosyasına aldığım ret kamçıladı yeniden. Bu öğlen geldi mail. Üç beş satırdan ibaret. ugünkü ret yanıtını üç, beş yıl önce duysaydım daha çok incinirdim muhtemelen. Çok güzel kaleme aldığımı söyleyen yayınevi kitabımı basmayacaksa, kim basacak? Yayın programının doluluğu ifadesinin genelliğinin altında dile gelmemiş hangi düşünceler yatar kim bilebilir. Nazik olma isteği, ekonomik gerekçeler, kim bilir neler. Gönderilmiş postalara baktım sonra. Nerelere, ne zaman yolladığımı bulmak için. İki, üç yere göndermekle yetinmişim meğer. Yeniden kolları sıvamalı ve yollamalı. Güzel haberler duyma umudunu korumalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder