19 Kasım 2023 Pazar

Pazar raporu

Bu sene sonbaharın tadını doya doya çıkardık. Havalar uzun süre mevsim normallerinin üzerinde gitti. Belki de mevsim normallerini yeniden tanımlamanın zamanıdır. Son yıllarda kışın geç geldiğinin, havaların geç soğuduğunun, ilkbahar ve yazın geciktiğinin hepimiz farkındayız ne de olsa. 

Nihayet havalar soğudu. Menüye çorba eklendi. Evde merkezi ısınma sistemi de cuma gecesi devreye girdi. Dün iş yerinde kombiyi açtık. İki muayene odasından diğerine geçerek hastalarıma bakmaya başladım. Muayene odalarından biri yazın serin kışın buzz gibi oluyor, diğeri ise tam tersi yazın cehennem, kışın tam kıvamında bir ılıklık hali... Birini serinletmeye klima yetmiyor, öbürü iki koca peteğe rağmen zor ısınıyor. Müşterek muayenehaneden tek başıma çalışma düzen ine geçince yazlık, kışlık takılmaya başladım. Bu hafta yurt genelinde hayli yağışlıydı. İnce mont, bot, şemsiye kullanıma girdi. Ama pazarın yüzü suyu hürmetine gökyüzü açık ve güneşliydi. Kahvaltı sonrası yürümek için hiçbir engel yoktu. Geçen pazar da aynı güzergâhı yürümüştüm ablamla. Çakal eriği ve böğürtlen toplamıştım. Bir bahçe sahibinin yıkayarak arkamızdan koşarak yetiştirdiği ayvayı kemirmiş, kızımla telefonda konuşmuştum. Çıktığı tatilden memnundu elbette. Aklı kalmadı o anın içinde. Ne de olsa böğürtlenler bekliyordu, ekşi gövem erikleri de öyle. Bu sabah kahvaltının ardından "Hadi böğürtlen toplamaya," dedim. Bir gece evvel yatılı kalan arkadaşını da yanımıza katıp böğürtlen avlamaya çıktık. Çamurlara bata çıka yürüdük, bazı yerlerde ayak bileklerimize kadar çamura saplandık, dönüşte aynı yere saplanmamak için alternatif rotalar düşündük, az böğürtlen çokça gövem eriği topladık. 



Eve döndük. Kahvaltı sofrasına yeniden oturup bir fincan çay eşliğinde tereyağlı ballı ekmek yedik. Nereden baksan ideale yakın bir pazar...

                                                                    *

Cem Şen'in İçsel Simya derslerine başladım. Toplam sekiz canlı dersin beşini (ikişer hafta sonu cumartesi pazar 12.00-17.00 arası olan dört ders de dahil olmak üzere) kaçırmayı başardım. İlk ikisinde Ankara'daydım. Biri 29 Ekim'di. Birinde çalışıyordum. Geçen pazarki dersi ise unuttum. Canlı katılamayacağım dersler olacağı baştan belli olduğu ve kayıttan izleme imkânına güvendiğim için kayıt olmuştum gerçi ama sekizde beş ders kaçırmayı da pek beklemiyordum. Beş dersin her birini dinledim. Çok yer kaplamaması için ses kaydı yüklenmiş zira. Geriye yii jin jing hareketlerini öğrenmek ve tekrarlamak kalıyor. Bir sonraki derse kadar niyetim hareketleri de öğreten videoları da izlemek ve denemek, denemek ve bedenin hafızasına yerleştirmek. 

Jİ jin ying kas ve tendon hareketleri Zen Budizminin kurucusu Bodhiddharma tarafından geliştirilmiş yapması 10-15 dakika kadar süren ancak etkilerinin muazzam olduğu söylenen bir seri. Cem Şen, allayıp pullamıyor gerçi, deneyin, kendiniz görün diyor ancak onun eğitimine giden arkadaşlarım etkisinden çok olumlu bahsettiği için başladığımda bedenime de ruhuma da zihnime de iyi geleceğinden neredeyse eminim. Bu hareketlerin özellikle fasya dokusuna yönelik olduğu, fibromiyalji gibi genel vücut ağrılarını rahatlatmakta bire bir olduğu, kasları, tendonları güçlendirdiği, esnekliği arttırdığı, yaşam enerjisini yükselttiği söyleniyor. Denemeye değer doğrusu. 


                                                                    *

Geçtiğimiz iletide dergi için yazı yazma ve İçsel Simya derslerini kayıttan dinleme gerekliliğinden bahsetmişim. Her ikisini de bitirmenin haklı gururu var üzerimde. Şimdi başkaca işler var beni bekleyen. Her birini aynı anda yapamam elbette. Yarının yemeği pişti. Hazır. Çamaşırlar kurumak üzere asıldı. Nevresimler değişti. Yatak odaları ve mutfak süpürüldü, silindi. Kendimi şımartma zamanı gelmiş olmalı öyleyse. Sıcak bir banyo, ardından battaniyenin altına girip Crown'un yeni sezonundan bir bölüm izlemek ve bitki çayı içmek. 

                                                                      *

Bugün internette rastladığım bir haberde balık avı sezonu açılış tarihinin 1 Eylül'den 15 Ekim'e çekilmesi ve 180 günle sınırlandırılması gerektiğinden bahsediliyordu. Aksi takdirde denizlerimizdeki hamsi stoğunun da bitmesi, hamsiyle avlanan büyük balıkların göçünün de buna bağlı olarak kesilmesi söz konusuydu. Bilimsel verilere kulak asmanın kimseye bir faydası yok neticede. 1 Eylül'de denizler hâlâ sıcak. Çanakkale'de bile ekimde denize girenler vardı. Benim gibi çalışan tayfa değil elbette, aylakçılık yapıp öğle sıcağında kendini deniz kenarına atma imkanı bulanlardı yüzebilenler. İnstagram sayfalarından gördüm ben de. Okullar açılmadan kapandı deniz sayfası benim için ki gerçekten girilebilecek pazar günleri oldu ama yapacak iş çoktu. Eylül sonunda girdim, ay ekim başında, ortasında bile girdim diye tik atma gereği duymadım galiba. Koştur koştur kendimi plaja atmadım. Ruhum sonbahardayken bedenime yazmış gibi hissettirmenin alemi yok. Yeniden denize girebilecek kadar havalar ısınmadan önce soğuyacak, kaloriferler yanacak, kat kay giyineceğiz, dizlerimize battaniye çekip film izleyeceğiz, salep, kestane eşlik edecek bu zamanlara, daha çok kitap okuyacak, evde hobilere yer vereceğiz. Bir döngünün içinde ilerlemenin, değişimle bir olmanın tadını çıkaracağız. Tadı değilse de didişmeyeceğiz evvela. O yüzden yaşasın sonbahar, yaşasın gelmekte olan yeni yıl. İş yerimde yıllık yeni yıl süsleri yerini aldı. Ev için biraz daha beklemek gerek. 

                                                                 *

Bu pazar da böyle geçiyor. Sakin ve iyi. Ya seninki? Senin günün nasıl geçti sahi. Anlatsana.



2 yorum:

  1. Uzun zamandır okuyamıyordum seni, şimdi ilk fırsatta kahvemi aldım sondan başa okuyamadıklarımı okuyacağım.. :) Bu da bir tür enerji yüklemesi işte ;)
    Balıklar konusu Türkiye'de ciddi sıkıntı, trol teknelerle balık avlanmazsa artık balık zaten bulunamıyor. Onlar da yavru, yenir yenmez herşeyi kazıyıp alıyorlar, denizleri öldürüyorlar.. 15 Ekim'e çekilirse kimse uymaz, yazın bile uymayan çok.. Denetleme olmadan bu ülkede hiçbir kanuna kimse uymuyor... Kafa yapımızda sorun sanırım, yakalanmazsam yırttım kafasıyla olmuyor bu işler.... İçselleştirilmiş bir dürüstlüğü enayilik saymakla olmuyor...
    Ay dur ya ne oluyor, hemen olumsuza bağladım ben de :) Olumlu konuşalım olumlu olsun'cu değilim ama nedense böyle oluyor bir şeyi konuşmaya başlıyoruz güzel güzel, anında "bizden bi mok olmaz"a dayanıyor, ben de yapıyorum, neden sence bu?!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan zihni olumsuzu görmek konusunda çok mahir. Bir tür denge bile olsa olumsuzu daha çok göreceğiz muhtemelen ama son yıllarda pek çok şey dezenforme oldu, değersizleşti, yozlaştı. Gördüklerimiz, duyduklarımız karşısında kızgın, öfkeli, hüzünlü ve bezginiz. Duyguların adı konmayınca boşluğu düşünceler dolduruyor sanırım. Onun da fikri sabit: "bizden bir mok olmaz!". Burada takılı kalmak da yorucu ve faydasız. Her gün iyi olma cüreti göstermek şart galiba. Ben bugün iyiyim örneğin. Epeydir görüşmediğim bir arkadaşım akşam yemeğine geldi. Ergen kızımız yemek sonrası kahveli sohbette bize eşlik etti. Kişileri, olayları şikayet etmediğimiz bir gece geçirdik. İşte bunun için koca bir alkışı da hak etmiş olabiliriz. :)

      Sil