28 Şubat 2025 Cuma

Şubat Alfabesi

Antep'e gittim şubat başı. Yediğin içtiğin senin olsun sözünü tersine çeviren şehir. Yediğini, içtiğini çıkarırsan geriye Antep'ten ne kalır?

Başkanlar Konseyi: TDB merkez yürütme kurulu ve ona bağlı odaların başkanları ve genel sekreterlerinin katıldığı iki günlük toplantılara verilen ad bu. Panonun önünde her oda poz veriyor, paylaşıyor. Erkeklerin başları, B harfini kapatınca sosyal medya aşkanlar konseyi hatıralarıyla doldu. Bütün aşkanlar Antep'teydik anlayacağınız. 

Cerenle mektuplaşmaya başladık. Çünkü mektuplar güzeldir. 

Çanakkale'ye bahar geliyor inceden. Günler yavaş yavaş uzadı. Ellerimle diktiğim bahar dalında bir pembe tomurcuk. 

Denizi özledim. Yaz gelse, havalar ısınsa. Karpuz kabuklarıyla beraber düşsek suya. 

Enginarı da özledim. Annem görür görmez alır. 

Fasa Fiso, Teoman'ın hayat albümünden renkli, maceralı sayfalar... Türkiye rock tarihinin gayriresmi anlatısı bazı yanlarıyla. Storytel'de dinledim. Dinlemeye değer, bulursanız okumaya da. 

Gül dikmek istiyorum, kokulu, güzel güller. Hakiki bir bahçeye. Ey evren duy sesimi. 

Halam sosyal medyadaki en soluğunu ensemde hissettiğim takipçim. Beğenisini, yorumunu eksik etmiyor. Seviniyor biz gezdikçe, fotoğraflarımızı gördükçe. 

Ismarlıyorum bazı akşamlar kızıma kafe latte. Yemekten sonra çıkıyoruz kordona. Giriyoruz sakin, ders çalışmaya uygun bir kafeye. O test çözüyor, ben biraz kitap okuyorum. Sonra Truva atına kadar yürüyorum, bazen daha ileriye iskeleye. Onu kafeden alıyorum ve eve dönüyoruz. 

İletişim problemleri var bu aralar kızımla aramda. İpler gerildi aramızda. Bana göre birkaç saatlik bir mevzuydu. Geçti gitti. Ben anneyim neticede uzun sürmüyor kızgınlığım ya da kırgınlığım. 

Jinekoloğa gittim bu ay. Biliyorum yineleme bu konu bir nevi ama j ile başlayan kelime bulmak da öyle kolay değil. 

Kadınlar Günü ile ilgili bir yazı yazdım TDB Dergisi'ne. Kadınlar gününün yalan yanlış tarihçesini yazarak başlamadım söze. Bu yılın teması eylemi hızlandır ile giriş yapıp meslek örgütünde kadın temsil oranlarına baktım. Gördüğümü yorumladım. Buralar boş kalsa da kalem çalışıyordu. 

Le vent nous portera'nın klibini yolladı Ceren. Blogtaki bir yazım, o şarkı ve klibine dair görüntülerle gelmiş onun zihnine. İzledim, bir akrabalık vardı sahiden de aralarında. Spotify'daki beğenilen şarkılar listesine eklendi hemen. 

Miyomum bebek gibi kıvrılmış rahmime, büyüyor da büyüyor. Rahme yerleşen her şey yeterince büyüdüğünde gün ışığına kavuşuyor. İşin doğası bu. 

Nerede olduğunu bilmediğim, bulamadığım anlarda youtube'tan kedi çağırma sesini açıyorum. Kayıtsız kalamıyor, salına konuşa geliyor. Üzgünüm Sani. Kandırıyorum seni arada. 

Osho dinledim bu ay. Uyku öncesi gevşemek, kendi günlük düşüncelerimden sıyrılıp uykuya dalabilmek için meditasyon, kişisel gelişim başlığı altında bir şeyler dinlemek, uykuya geçişimi kolaylaştırıyor. 

Öykü yazmaya alışık elim. Roman yazmayı denemek istiyorum oysa. Çocuk romanları. 

Pelin ve Küçük Dostu Karamel 2. baskıyı yaptı geçen ay. İlk kez bir kitabımın ikinci baskısını görmek mutluluk verici. Üstüne üstlük burada bir okul, ayın kitabı olarak seçti. 150 civarı çocuk, kitapları edinmiş, okumakta. Sonra okur yazar buluşmamız var. 

Roman yazsana dedi telefonun diğer ucundaki ses. İşten erken çıkmış Kampüs Koleji'ne gidiyordum. Kızım bursluluk sınavına girmişti. Biz oltaya gelmesi beklenen (b)alıklardık. Devlet okulundan korkan endişeli modernlerdik. Evladının geleceği için gerekirse ceketini satacak kuşağın çocuklarıydık.  Biz de gerekli fedakarlıkları yapmaya dünden hazırdık. Ve her birimize açıklanan bursluluk dilimi üzerinden erken kayıt indirimleri, bankların sunduğu caaaazip taksit imkânları vardı. Karşımdaki müdire hanımın ağzına motor takılıydı adeta. Bir metinden okur edasıyla hızlı hızlı anlattığı akademik başarı odaklı yaklaşımlarını beş, altı dakika boyunca sessizce dinledikten sonra kusura bakmayın araya gireceğim diyerek böldüm. Kibar olma, dürüst ol. Bu isimde bir kitap var, Şiddetsiz İletişim Kitaplığı'nda. 

Sarımsak kolay bozuluyor. Tane tane ayırıyorum. Buzdolabında sebzeliğe koyuyorum. Eski tip buzdolabı bu kadar uzun süre taze tutmuyordu. O zamanlar bozulmasın diye kabuklarını soyup dondurucuya atıyordum. Bu ara gene sarımsak ayırdım da. 

Şermin Yaşar'ın Dünyanın En Önemli Öğrencisi kitabını dinledim. Eğlenceli, akıcı... Çocukların seveceği cinsten. "Boş yapma Fiko" kaldı en çok aklımda. Verdiği tatlı mesajlar da cabası. 

Telkari bir broşum var. Tavuskuşu şeklinde. Ablam sen tavuskuşunu seviyorsun, dedi. Muayenehanende de var. Benim aklıma tavus kuşu tüyleri geldi. Onun kasttettiği Üsküp'ten aldığım sırma ip telkari tablo. Seviyormuşum meğer, bilmiyordum. Bir öykümde de geçiyor Tavus kuşu, Tavus-u Melek. 

Utanç duygusuyla çalıştık bu ay şiddetsiz iletişim çemberinde. 

Verileri işliyor aklını sevdiğim yapay zeka. Ölçü almanın akıllı hâli. Kamerayla tarıyorsun, hastanın ağzına bakmak yerine bilgisayar ekranına bakıyorsun. Bu bile, başlı başına yeni bir yolak beyin için. Bir tür egzersiz. Hep yaptığın gibi yapmadığın yeni bir şeyi pratiğine eklemek kolay değil. Alıp kullanmayanlar da var. Ama ben kullanıyorum hem de gayet aktif. Verileri işliyor, ağzınızın üç boyutlu halini oluşturuyor diyorum hastaya havalı havalı. Öğürtü refleksi olanlar mutlu, ben mutlu. 

Yazı özledim, kurmaca yazmayı da. En son ne zaman yeni bir öykü yazdım hatırlamıyorum? Bugün yeniaymış. Yeniye yer açma zamanları olsun, bahar da kapıdayken, cemreler birbiri ardına düşerken. 

Zayıflama işi Mehter takımı gibi. Bir ileri, iki geri. Ameliyat olduktan sonra değişir belki bir şeyler. Bu tip kitleler, bir tür durağanlık hâli ne de olsa. Enerjiyi bloke ediyor, eyleme geçmeyi güçleştiriyor belki de, ya da sonuç almayı... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder