16 Ekim 2019 Çarşamba

Bir Garip Yazı


Aradan bunca yıl geçmesine rağmen her doktor kontrolü öncesinde içimi sıkıntı kaplıyor. Doktora gitmemle sonuçlar gelene kadar geçen süreyi dikkatim dağınık, durgun, donuk bir halde dolanarak geçiriyorum. Böyle dönemlerde yürümeyi, özellikle de deniz kenarında yürümeyi çok seviyorum. İçime içime konuşuyorum. Düşünceler, anılar gırla gidiyor. Başka bir şeyle ilgileneyim desem olmuyor, ne okuyabiliyorum, ne film izleyebiliyorum ne de yazabiliyorum.

Deniz içeride gözünde büyüttüğü ödevi bitirmeye çalışıyor. Zaman ayarlayıcıyı on dakikaya kuruyoruz. On dakika çalışıyor, ne zaman biteceğini, ödevin zorluğunu düşünmeden. İkinci on dakikada geçiyorum yazı masamın başına. Memet Baydur’un Bir Garip Yazı’sından yola çıkarak günümü gün edenleri yazmaya…

Memet Baydur’un Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdığı yazılardan derlenen Sessiz Güvercinler Ülkesi’nde yer alan “Bir Garip Yazı”sı şöyle başlıyor:

“Herkesin gününü gün eden şeyler vardır, insandan insana değişen şeyler. Örneğin durup dururken bir akşamüstü oturup bir Sait Faik hikâyesi okursunuz, gününüz gün olur. Yolda yürürken canınız çeker bir sinemaya girersiniz. Truffaut’nun Jules et Jim‘i  gösterilir, gününüz gün olur. Sabah kalkar kalkmaz radyoyu açarsınız, Schubert’in Alabalık Beşlisi çalar, nedeni belirli bir gülümseme kaplar yüzünüzü. Böyle ufak tefek ayrıntılardır gününüzü gün eden.”

Gelelim benim bugünümü gün eden ayrıntılara…

Hava güneşli, denizin rengi tam sevdiğim gibi, su dupduru, balıklar kahvaltıya kıyıya gelmiş, deniz kenarında yürüyorum.

İşe dönerken rampaya sereserpe uzanan merdivenleri çıkarken elim tutamağa gidiyor. İnsanın bir tutamağı olmalı şu hayatta diye düşünüyorum. Tutamaklarım geliyor bir bir aklıma, sevdiklerim, zevk aldıklarım, beni hayata bağlayanlar….

İşe erken varıyorum. Kahve içmeye zamanım var.

İşler yolunda gidiyor.

Öykü tadında bir mektup alıyorum sevdiğim bir arkadaşımdan.

Denizle eve yürüyoruz, gözünde düşünce gözlüğü, dünyayı okumaya uğraşıyor, kedileri, beni…

Akşam yumurta kırıyorum ıspanağa. “Farkında mısın, akşam yemeğinde yumurta var? Bir daha yemem, bak,” diyor ama deniyor.

Gözünde büyüyen matematik ödevi parçalara ayrılınca hızla ilerliyor. Bu garip yazı da bitiyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder