31 Ocak 2022 Pazartesi

Bir demet kitap...

Uzamış pandeminin hepimizin okuma alışkanlıklarını değiştiren bir etkisi oldu sanırım. Dikkatimi toplamakta kimi zaman zorlandığımı fark ediyorum. Okumak istediklerimiz her zaman okuyabildiklerimizden fazla. Yetişmek mümkün değil, biliyorum. Bunun ötesinde bir zihinsel yavaşlama, eline aldığını bitirememe hâli daha çok benimki. Hâl böyleyken çocuk edebiyatına yöneliyorum. Sevdiğim kimi çocuk kitapları hakkında küçük değerlendirmelerim burada. Belki kitaplığınıza eklemek istedikleriniz çıkar. 

Notabene Yayınları'ndan çıkan "Dünyayı Kurtaran Öfke"kendi halinde yaşayan Sophia'nın hayatını anlatıyor.

Sophia'nın hayatı evine ard arda gelen sığınmacı hayvanlar ve insanlar nedeniyle kaosa döner. Bu duruma öfkelenen Sophia her birinin küresel iklim krizi nedeniyle göç etmek zorunda kaldığını anlayınca sorunları çözmek için hükümetten yardım ister ancak ciddiye alınması pek de kolay olmaz. Sophia'nın öfkesi arttıkça hareket de dalga dalga yayılır. Bu resimli kitap çocuklara şartlar olumsuz göründüğünde dahi birlikte mücadele etmenin önemini anlatırken barışçıl ve şiddetsiz eylem planı örneği de sunuyor. Kitabının sonunda küresel iklim krizi hakkında bilimsel bilgiler veren bir bölüm ve dünyayı kurtarma eylem planı posteri yer alıyor. Anlattığı konunun ciddiyetine karşın çözüm önerisi ve umut barındıran bu kitabı sevdim. Okul öncesi ve ilk öğretim seviyelerinde iklim konularını ele alırken incelenmek, içinden etkinlik çıkarmak için uygun. Tavsiye ediyorum.




İdil okulun ilk haftası alışamadığı, annesinden ayrıldığı için ağlarken tüm arkadaşların kapıldığını düşünüyor. 2. sınıfa geçtiğinde dahi durumun değişmediğini fark ediyor. Ona düşen yedek arkadaşlık. Yedek arkadaş olmaktansa yalnızlığı yeğleyince okulda kendisi gibi başka çocukların da olduğunu fark ediyor. Okula yeni gelen rehber öğretmenle bir proje geliştiriyor. Nöbetçi oyun arkadaşlığı. Arkadaşı olmayan çocuklar isimlerini kumbara gibi bir kutuya atıyor. Rehber Öğretmen isimleri günün nöbetçisine söylüyor ve oyun başlıyor. Çünkü hiçbir çocuk oyunsuz ve arkadaşsız kalmamalı. Yalnızlık, dışlanmak ve bu süreçten güçlenerek çıkmak, bu farkındalığı, eşsiz armağanı ihtiyacı olanlarla paylaşmak üzerine tatlı bir hikâye. 



Teo can sıkıntısıyla geçen birkaç günün ardından can sıkıntısının nedenlerini ve aşmanın yollarını öğreniyor. Birbirinin aynı gibi görünen her güne merakla, heyecanla bakmanın o günü farklılaştıracağını deneyimliyor.
Unutma sıkılmak sadece bir uyarı! Yaptığın işe mola verebilir, bu deneyime tüm duyularınla katılırsan farklı bir yan bulabilirsin.
Denizin tadı yüzmekle, müziğin tadı dansla, okulun tadı arkadaşlara katılmakla çıkar. 





Mükemmel Elin ve Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan Jamie'nin bağımsız akan hikayeleri onların üvey kardeş olarak aynı çatı altında yaşamalarıyla devam ediyor. Anlatı ileriye doğru akıyor, her çocuk kendi hikâyesini "ben" diliyle anlatıyor. Bu sayede her iki kahramanın iç dünyası bize geçiyor. Mükemmel olursa anne ve babasının yeniden bir araya geleceğini uman Elin'in duygularını, düşüncelerini ta içeriden gördüğümüz için o baskıyı, Jamie'nin eve gelişiyle hayallerinin nasıl yıkıldığını görüyoruz. Aynı şekilde DEHB yaşayan bir bireyin iç dünyasını, kendisini dizginleyememesini, dışarıdan baş belası gibi görünürken içeride yaşanan kaosu ve doğru yaklaşımı da görüyoruz. Romanın ele aldığı zor konular yalnızca boşanma sonrası çocukların yaşadığı sıkıntılar, yeni kurulan aileler, zoraki üvey kardeşlik değil. Romanda sınıf ortamı, okulda yaşananlar da epey yer tuttuğu için akran zorbalığı, popülerlik meselesi, dışlanmak gibi meselelere de değinilmiş. Buradaki örnekler üzerinden doğruyu, yanlışı, seçenekleri görmek, çocuk okurun bu konular üzerine düşünmesine de vesile olacaktır. Çocuk edebiyatı zor konuları ele alıp bunu da akıcı, maceralı bir metnin içine yedirip sunduğunda genellikle iyi sonuçlar ortaya çıkıyor. Edebiyat da amacına ulaşıyor. Bize uzak görünen deneyimlere tanıklık ediyor, beceriksiz, sakar, ezik gibi etiketlerin ardında yatan güzellikleri, iyilikleri, oradan doğabilecek sonsuz potansiyeli görüyoruz. Okumak gibi pasif görünen bir eylem, bizde değişime yol açabiliyor, etrafımıza daha esnek bakabilme olanağı sağlıyor. Genç Timaş isabetli kitap seçimleriyle sevdiğim, beni hayal kırıklığına uğratmayan bir yayınevi. Henüz tanışmadıysanız okuma listelerinizi oluştururken göz atmayı unutmayın.




Aile içi İletişimsizlik, akran zorbalığı üzerine etkileyici, düşündüren bir gençlik romanı.
Defne ve ailesinin hayatından kısa bir kesiti anlatıyor. İkili bir anlatım var. Odasında baygın bulunan Defne'ye acilde müdahale, anne Emel'in kızının günlüğünü okuması şimdiki zaman hattını oluştururken, günlüğün kendisi geçmişi anlatıyor. Ben diliyle bir ergenin ağzından yazılan günlük en çok da ebeveynlere sesleniyor. Ergenlik denilen o zor geçişi ne kadar anlıyoruz, dinliyoruz? Kitabın umutlu bir sonu var. Yeni bağlar kurarak onarmak, çaresizliği yenmek, "Dur!" deme cesaretini göstermek de mümkün. Tüm bunları bize en hızlı kurmacalar gösteriyor. İyi ki...




Deniz'in Türkçe dersinde okuyacağı kitaplardan biri.
Greta Thunberg'in hikayesi, çocukları küresel iklim krizi hakkında bilgilendirirmekle kalmıyor, onun kararlılığı ve adanmışlığını bir örnek olarak sunuyor, büyük şeyler yapmak için çok küçük olmadıklarını hatırlatıyor ve eyleme geçmeye çağırıyor. Çocuktan çocuğa güçlü bir davet bu. Sınıf ortamında birlikte okumalarının doğuracağı eylemliliği şimdiden merak ediyorum.




Akran zorbalığı, kardeş didişmesi, kıskançlık, can sıkıntısı, kayıplar, ölüm gibi evrensel konuların işlendiği öykülerde Peter düşle gerçek arasında gidip geliyor sıkça. Peter'ın gerçeküstü evreni başına iş açmıyor. Tam tersi kavrayış, çözüm buradan geliyor.
En çok Peter'ın bir kurtarıcı aramamasını sevdim galiba. Düşleri, hayalleri içinde kaybolurken, düşünceyi bir anahtar gibi kullanmasını, bu anahtarla kendi algısını, anlayışını genişletmesini, felsefi bir sorgulamayı başlatabilmesini, ilerletip sonuçlar çıkarabilmesini...

 

Öykü kahramanları çoğunlukla kendi yollarını bulma, kendilerine dayatılanlar yerine hayallerinin peşine düşme derdinde olan,  aileleriyle ya da kendileriyle yüzleşip olağan sonucuna katlanacakları seçimler yapma arifesinde olan kimseler. Baskı, hayatın güçlükleri hepimiz için birer eşiktir. Ya gücümüzü fark eder, içimizdeki potansiyeli görür, bunu harekete geçirir ve büyürüz ya da kaderimize razı gelir, kabullenir, siner, donarız. Olmayan Şeyler'de ele alınan öyküler çoğunlukla bu türden eşik anları içerisinden yazılmış öyküler. Tespit et, yüzleş, harekete geç dedirten anların içinden seslenen yazar, belki de genç okuru kendi akranlarının müşkül durumlardan çıkma hikâyelerine ilgi duymaya, oradan gelecek deneyimi kendi zihninde evirip çevirerek okumaya eşlik etmeye davet etmektedir. Her metin okura uzatılan bir davetiye olduğuna göre Füsun Çetinel'in davetine icap edenleri çok olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder