Havaalanına gitmek üzere yoldayız. Karanlığın içinde ilerliyoruz. Kızım büyüdü artık. Eskisi gibi yol boyu onu eğlemem gerekmiyor. Kulaklıklarını taktı. Film izliyor. Ben ise ayın 21'i olmasına karşın henüz tek blog yazısı girmediğimi hatırlıyor, yazmaya koyuluyorum.
Bugün ayın 21'i. Çanakkale mektuplarının ikincisi havalandığı gün. İkinci mektubu okuyanlardan selam aldığım gün. Mutluluk verici! (Mektupları her ayın 21inde yolluyorum ve fakat aradan da abone olmak ve almak mümkün. O durumda hızlı bir şekilde yolluyorum.)
Dışarıda yağmur var. Zifiri karanlık. Telefondan yazmak zor. Tatilde Wi-Fi bulma sıkıntım olmaz umarım. Daha yazmam gereken yedi blog yazısı var zira. Fotoğraf eklemeyi bilmiyorum. Ah blogspot, canım blogspot. El alışkanlığı gibisi yok. Yeniye geçiş her zaman kolay değil benim için. Yeniye direnç gösteren küçük çocuklara benziyorum kimi zaman. Daha esnek bir zihin, daha olumlu bir ben, bunlar konuşarak, okuyarak değil küçük yaşlardan itibaren izlenerek öğreniliyor belki de bilmiyorum. Pek çok insan buraya varmak için birtakım araçlardan medet umuyor: yoga, mindfulness, Budizm, Zen, Bektaşilik, Şiddetsiz İletişim, psikolog seansları... Hepsi aynı isteğe, amaca yönelik. Bir yol diğerinden üstün değil. Ama bunca sıkışmışlık, öfkeyle kuşatılma arasında sakin kalmak kolay iş değil. Niye bu konularda geviş getiriyorum bilmiyorum. Yazınca kalem buraya çekiyor galiba. Yol hâli, seferilik. Bu seferlik böyle olsun. Yeni aya ilk adımı atmış olayım. Gerisi gelir nasıl olsa...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder