Bugün bizi kızdıran olaylar, acıtan sözler karşısında yaralı hayvanlar gibi saldırmak (sözle elbette) yerine susmayı başarıp gerçekten içimize bakabilmeyi, orada görülmesi gerekeni görmek için kendimizi dinlemeyi başlarsak nasıl olurdu diye düşündüm.
Tam olarak bu ağacın altında işte.
Ancak kızgınlığımı üzerimden atınca fark edebildim, kalbimin acıdığını, kendime dönebilince hissettim. Boğazım düğümlenmiş. O zaman hayatımda daha fazla uyum, huzur ve kolaylık dilediğim dile geldi. Kendimi duydum. Bence bana bu gerçeği fısıldayan üstümdeki ağaçtı. Okuduğum kitapta bitkiler dile geliyordu. Orada söylenmesi iyi olan ama can sıkan gerçekleri söyleyen her defasında bir pelin otuydu. Bu defa bu ağaç. Bir yabani zeytini belki. Emin olamadım. Biraz daha kitap okudum o ağacın altında. Yüzdüm. Ve otele gitmek üzere merdivenleri tırmandım. Bu öğleden önceydi. Şimdi ikindi yüzmesi sonrası frappemi yudumlarken yazıyorum. Kızım ilk frappe siparişini verdi. Kadının şaşkın bakışları arasında. Evet, dedim, içebilir. Kalbim hafif şimdi. Deniz sonrası ılık duş, biraz şekerleme ve yeniden denize girmenin alamayacağı yük değildi neticede. Ve fakat uyum, kolaylık ve huzur ihtiyaçları önemli ve de baki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder