2 Haziran
İlk finalim ayın 9'unda. Çocuk Gelişimi Uygulaması. Vizeler sonrası altı ünite var. İlkini okudum. Konu tarama testini çözdüm ve sakızlı muhallebi pişirme molası verdim. Muhallebiyi kâselere dökerken elime damlatmayı da başardım. Sıcak muhallebi hayli yakıcı. Anestolün dindiremeyeceği bir yangı olmasa gerek. Bu aralar yangı yangı üstüne. Nasıl söndürmeli bilmem. Şöyle deniz suyuna kendimi sırt üstü atsam işe yarar mı?
Katırtırnakları soldu. Kaynağı belli. Pazar günü gidip bir kucak dolusu toplasam sarı, sapsarı çiçeklerle dolsa kollarımın içi, keyfim yerine gelir mi? Kaçan keyfi yerine getirmenin yollarından biri de, anne muhallebisi pişirmek olabilir mi? Anne muhallebisi çünkü kendin için değil. Çocuğun için, arkadaşların için. Evde tencerenin dibini yalayacak birisi varsa, biyolojik olarak doğurmasan da anne yerine geçmiş sayılırsın. Aynı şefkat ve merhamet yayılır tencerenin kapağını açınca. Ilık bir muhallebi var mutfakta. Beni kor gibi yaktığını unutmuş, kendini soğutmakla meşgul.
4 Haziran
Bu hafta sonu kızımın okulunun alışveriş merkezinde hem resim sergisi de hem de engelliler yararına yürüttükleri bir sosyal sorumluluk projesi vardı. İki gün boyunca 11.00-18.00 arası stantlarda satış, stantların arasına kurulan masalarda çeşitli etkinlikler vardı. Dün iş çıkışı gittim. Onu beklerken gözlüğümü yaptırdım. Bir süredir alt yazıları rahat okuyamadığım için presbiyopi geliştiğini ve bir okuma gözlüğüne ihtiyaç duyduğumu varsaydım ve bey kişisinin ameliyatı için hastaneye yattığımızda göz doktoruna muayene oldum. Şok haber! Meğer miyopmuşum. Bu on yedi (17 gün) önceydi. Dün bir optikçiye girdim. Çerçeve seçtim. Yalnızca uzak gözlüğü yapılacağı, numaralar ellerinde mevcut olduğu (biri 0,50 diğeri 0,75) için çerçeveme göre cam takmaları bir saat civarı sürecekti. Ben de evlat kişisi çiçek satmayı sürdürdüğünden tamam dedim. Bir saat içinde gözlüğüme kavuştum. Birden renkler parıldadı. Yazılar canlandı, büyüdü. Dünya ışıltılı bir yermiş. Amma velakin yakını okuyabildiğimden uzaklara bakmak için gözlük takan, telefonuma gelen mesajı okumak için alnına kaldıran o kişilerden biri oldum. Şu ana kadar fark etmemem en meşgul olduğum dişçilik, okumak yazmak eylemlerinde hep yakına bakmammış meğersem. Neyse burnumun ucunu görememektense uzağı görememek daha bir havalı geldi. Ben bunlarla meşgulken evladımın ayaklarına kara sular inmiş. Eve döndüğümüzde arkadaşları bahçede olduğu halde gözü dışarısını görmedi. Biz de birlikte film izlemeye karar verdik. Enola Holmes'un 2. filminde karar kıldık.
İlk filmde arka planda sufrajet hareketi vardı. Bu filmde ise kibritçi kızların grevi. Bunu belki ayrıca yazarım.
12 Haziran
Deniz'in boynuna kene yapıştı. Muhtemelen Sani getirmiştir eve üzerinde. Sonra da yatağa yayılınca... Olan Deniz'e oldu. Kendimi epey suçlu hissettim. Sani'nin sokağa çıkmasına izin verdiğim için, fark ettiği esnada evde olmadığım için, tek başına göğüslemesi gerektiği için. Babasını aramış hemen. Onun iş yeri daha yakın diye. Neyse ki hastalık bulaştıran bir türü değilmiş. Kolayca almışlar. Aynı işlemi biz de kendi aletlerimizle kolayca yapardık ama kene olunca acile yönlendirmiş aile hekimi. Hastane dönüşü yanıma geldi. Ben çalışırken eczaneye gitti. İlaçlarını aldı. Ağrı kesiciyi hap olarak yazmış doktor. Hastaneyi aradı. Doktorla görüşüp tablet yerine şurup istedi. Doktor içersin küçük demiş, bizimki içemem demiş. Kazanan doktor oldu. Evde parol yoktu calpol ise çoktu. Ağrısı ve ateşi de olmayınca kullanmasına da gerek kalmadı ama tüm bu işleri tek başına hallettiği için hem gurur duydum hem yeniden suçlu hissettim.
13 Haziran
İki finale girdim. Geriye kaldı iki. Cuma ve pazar günü. Bu akşam çalışmak için uygun ortam vardı aslında evde ama işe güce daldım. Yemek, mutfak, çamaşır... Aralarda siber aylaklık... Okuduğum çocuk kitabını bitirdim. Bu aralar okuma konusunda en tutarlı olduğum alan çocuk edebiyatı. Sanırım dikkatimi daha kolay verdiğim ve bir çırpıda bitirebildiğim için. Bugün üç hastam randevusuna gelmedi. Boşluğu çekmeceleri düzenleyerek ve stok kontrolü yaparak değerlendirdik. Yedek malzemeleri son kullanma tarihine göre bile dizdim. Euro almış başını gitmişken dolap diplerinde son kullanma tarihi geçmiş ürün bulmak istemem doğrusu.
Dün bir yayınevi, yaklaşık bir yıl önce yolladığım öykü dosyasını yeniden reddetti. Yeniden diyorum çünkü dört, beş ay önce de reddetmişti zaten. Önce nereden geldiğini anlamadım, hevesim kaçtı. Sonra mükerrer ret olduğunu fark ettim. Üç kitaptan sonra hâlâ yayınevi aramak hayli sıkıcı. Sanırım bu işlerden bir süre elimi eteğimi çekecek, bloğa yazmakla yetineceğim. Bloğu açma sebebim de bu değil miydi zaten. Bir editörün, yayın kurulunun onayını beklemeden yazmak ve paylaşmak. Bu bana yetsin bakalım bir süre... Siz de arada sesime ses verirseniz benden mutlusu yok.
Ne kadar benziyoruz; aslında elimizde olmayan ve burnumuzun dibinde bile olabilecek bir olay için kendimizi suçlama huyumuz yani, yapmayalım bunu :) Sonuçta doğanın bir getirisi, bir şanssızlık, neyse ki sorunsuz ağrısız atlatılmış.. Geçmiş olsun!
YanıtlaSilSanırım yakın gözlüğü konusu benim de gündemimde çünkü ufaklıkların tırnaklarını keserken zorlanıyorum ve korkuyorum acıtacağım diye.. Bir randevu almalı......
Haklısın esasında düşünen zihin biliyor ama uygulayamıyor her zaman. Göz muayenesini erteleme. Dünya çok ışıltılı bir yer haline gelecek, gör bak. :)
Sil