31 Mart 2024 Pazar

Ayla Akbuar ile söyleşi

Diş hekimi, psikolog ve aile dizilimcisi Ayla Akbuar ile diş hekimliğinden psikolojiye geçişi, aile dizilimiyle tanışıklığı ve bu konuda kaleme aldığı kitabı üzerine TDB Dergi için yaptığımız söyleşi: 

                            "Aile dizilimi, sorumluluktan kaçma yöntemi değil"



Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

1964 İstanbul doğumluyum. İlkokula çok erken yaşta özel izinle başlatılmış bir çocuktum. 15 yaşında hayalim olan İÜ Psikoloji’ye haylice yüksek bir puanla girdim. Ancak okula girdikten sonra Prof hocalarımdan birinin “psikologluğun hayalimdeki gibi bir meslek yaşamı vaat etmediği ve beni lisede psikoloji hocalığının beklediğini” söylemesinden travmatik bir şekilde etkilenip o yıl okulu bıraktım ve tekrar üniversite sınavına girdim. Diş hekimliği fakültesini de annemin arzusu olduğu için yazdım. İÜ Diş Hekimliği Fakültesi 1985 mezunuyum. Mesleğimi çok severek 16 yıl yaptım. Muayenehanede çalışmaya devam ederken hobim olan resim ve özellikle minyatür sanatına biraz daha akademik yaklaşmak istedim. 1993 yılında MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları bölümüne girdim. Bir yandan hekimlik yaparken diğer yandan akademiye gidip 1997’de mezun oldum. Yurt içi ve yurt dışında çeşitli sergilerim oldu. 1996’da Japonya Nagoya Üniversitesi’nde misafir öğrenci olarak bulundum. Sergiler açtım, Türk Sanatı üzerine konferanslar verdim. Hekimliğim 2001 yılına kadar devam etti. Muayenehane ortamının tekdüzeliğini hobilerimle zenginleştirmeye çalıştım.

Aktif diş hekimliğini bırakma kararını nasıl aldınız?

İÜ Diş Hekimliği Toplum Ağız Diş Sağlığı bölümünden Prof Gülçin Saydam önderliğinde yürüttüğü birkaç projede birkaç yıl boyunca aktif rol almıştım. Proje dahilinde anne baba ve çocuklara eğitimler de yer alıyordu. Tamamen tesadüf eseri bu projeden haberdar olan bir psikoloji profesörünün bana kurumlara yönelik eğitimler konusunda iş teklif etmesiyle, önceleri hekimlikle paralel, ki saat 17’e kadar eğitimler vererek saat 18’den bazen gece yarılarına kadar muayenehanede çalışarak, uzun yıllar geçirdim. Ancak bir süre sonra çok yorucu olmaya başlayınca tercihimi psikoloji temelli eğitimlerden kullanmak durumunda kaldım. Tekrar eski gözağrım psikoloji beni çağırdı yani. Bu süreçte Psikoloji Master’ı yaptım. Kurumsal eğitimler 17 yıl sürdü.

Geriye dönüp baktığınızda diş hekimliği yaptığınız yıllara nazaran hayatınızdaki olumlu ve olumsuz gelişmeler nelerdir? Üzerine hiç düşündünüz mü?

Hiç düşünmez olur muyum? Öncelikle şunu söylemem lazım, hekimliği çok severek yaptım. Ancak maddi ve manevi olarak beklentilerimin karşılandığını düşünmüyordum. Hekimlikle temasta olduğum hastalarımla harika iletişimlerim vardı ancak ben insanların daha derinine ulaşmak istiyordum. Dediğim gibi eğitimcilik süreci benim psikoloji ile yıllar önce kopardığım bağlarımı tekrar kurmama vesile oldu. Şimdi kendimi daha genişlemiş ve daha çok insana, potansiyelimin çoğuyla destek olduğumu hissediyorum.

Aile Dizimi ile tanışıklığınız nasıl gerçekleşti? Neden bu alanda eğitim almayı tercih ettiniz?

Bir boşanma sürecinden geçiyordum. Faydası olacağını düşünerek Psikolog Mehmet Zararsızoğlu’na gittim. Bireysel terapinin yanı sıra Aile Dizimi de yapıyordu. Gerek bu süreci hasarsızca atlatmamda gerekse sonraki dönemdeki ruh halimde o kadar olumlu etkisi oldu ki, bu yöntemi öğrenmeli ve herkesin faydalanmasını sağlamalıyım dedim. Ve bir yandan psikoloji master’ı yaparken diğer yandan Dr. Zararsızoğlu’ndan 900 saat Aile Dizimi eğitimi aldım. 18 yıldır Aile Dizimi yapıyorum.

Aile Dizimi nedir? Psikoterapi yöntemlerine göre bir üstünlüğü var mıdır?

Herhangi bir yöntemin diğerine göre üstün olduğunu düşünmüyorum. Kişinin ihtiyacına uygun yöntem vardır. Elbette ehil bir uygulayıcı tarafından yapılması kaydıyla. Aile Dizimi yaşamımızdaki tıkanıklıkların, yoksunlukların sadece bizim seçimizden değil atalarımızdan da kaynaklanmış olabileceğini öne süren bir terapi yöntemi. Bazılarının öne sürdüğü gibi sorumluluktan kaçınmak için sığınılan bir yöntem asla değil. Aksine kişinin kendi yaşamı üzerinde daha fazla sorumluluk almasına vesile oluyor diyebilirim, her terapi yönteminde olduğu gibi.  Atalarımızın yaşadığı ani ölümler, kayıplar, savaş, göç, hak yeme hak yenme, miras kavgaları, kız kaçırma, tecavüz vs gibi travmalar, gelecek nesillere genler yoluyla taşınıp bireyin tam potansiyeli ile hayata yönelmesine ve seçimler yapmasına engel olabiliyor. Aile Dizimi ile hem atalarımızın, hem içine doğduğumuz ve kurduğumuz ailelerin dinamiklerine çalışarak bireyin boynundaki o görünmez zincirlerden bağımsızlaşmasını hedefliyoruz. Mutlaka psikoloji bilgisi ve eğitimi almış, Aile Dizimi eğitimini yetkin bir uzmandan ve (50-100 saat gibi kısa değil) gerekli sürede  almış, tecrübeli bir uzman tarafından yapılması gerekiyor. Maalesef diş hekimliğinde hala kurtulamadığımız sahte diş hekimleri gibi sahte aile dizimcileri de ortada çok sayıda var. İzlediği bir diziyi seyretmiş, iki defa dizime katılmış bir çok eğitimsiz kişinin dizim yaptığına şahit oluyorum. Hasta olarak, danışan olarak sorumluluğumuz hizmet verecek kişinin yetkinliğini kontrol etmek olmalı. Aile Dizimi yetkin biri tarafından yapıldığında bir çok yönteme nazaran çok daha etkin ve daha kısa sürede gerçekleşen bir terapi yöntemi. Bugüne dek binlerce kez yaptım. Olumsuz bir durum hiç yaşamadım. Dizimlerin zarar vereceğine dair duyduğunuz her şey yetkin olmayan biri tarafından yapılmış olmalarıyla ilgilidir. Bence herkes en azından içine doğmuş olduğu aile ve kurduğu aileye dair dizim yaptırmalı.

Mona Kitap tarafından yayınlanan “Aile Dizimi- Atalarınızın kaderleri kaderimiz olmasın” bir Türk uzman tarafından alanında yazılan ilk kitap olma özelliği de taşıyor. Kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz? Çalışmalarınızı nasıl sürdürdünüz?

Uzun yıllar binlerce aile dizimi yaptıktan sonra haylice birikimim oluşmuştu. Danışanlarım bu konuda aydınlatıcı bir kitaba ihtiyaç olduğunu söylüyorlardı. Aslında pandemi buna vesile oldu. Pandeminin ilk 3 ayı herkes gibi hiçbir şey yapmadan evde oturmaya mahkum kalınca kitabı yazmak için büyük bir itki duydum. Pandeminin armağanı, hiçbir şey yapma zorunluluğunda olmama hali buna aslında vesile oldu. Saatlerce yazma lüksüne sahip oldum. Zaten kısa sürede de yazıp bitirdim.

Sizinki aslında sanatla iç içe de bir yaşam. MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Geleneksel Türk Sanatları’nı bitirdiniz. Japonya’da bu konuda sergiler açtınız. O süreç nasıl başladı, ilerledi anlatabilir misiniz?

Kendimi bildiğimden beri Japonya ve kültürüne aşığım. Bu konuda çok okumuştum. Hayalimde de hep bir gün Japonya’da yaşayacağım düşüncesi vardı. Güzel sanatlarda okurken, Japon ve Türk geleneksel sanatlarındaki yöntem ve malzeme benzerlikleri ilgimi çekmişti. Biraz da bunu öğrenme bahanesiyle , o zaman internet henüz bu kadar aktif kullanımda değildi, Japonya’daki bütün ilgili üniversitelere mektup yazdım, burslu öğrenci olarak beni kabul ederler mi diye. Bir tanesi kabul etti ve gittim. Gitmeden bir kursa yazılıp derdimi anlatacak kadar Japonca öğrendim. Kısa dönem burslu öğrenci olarak geleneksel Japon resmi eğitimi gördüm. Çeşitli tesadüf mü dersiniz tevafuk mu bilemem ama çeşitli fırsatlar çıktı önüme ve sergiler açtım, Türk Geleneksel Sanatlarını anlatan Japonca seminerler verdim. Harika insanlarla tanıştım. Hepsinden önemlisi benim için çok önemli bir hayali gerçekleştirdim.

Japon resim sanatı Sumie ile tanışıklığınız da orada başladı sanırım. Sumie sanatı ile Geleneksel Türk Sanatları benziyor mu?

Sumie ile çok yıllar sonra bundan 8 yıl önce tanıştım. Geleneksel Japon ve Geleneksel Türk sanatlarından çok farklı. Tezhip ve minyatür keskin kuralları olan, dışına çıkılması doğru olmayan birer sanat. Zamanında benim ruhumun ihtiyacını karşıladığına eminim. Ancak artık ben de, ruhumun ihtiyaçları da çok farklı. Sumie, bir tür zen meditasyonu yapmak gibi. Elbette kendince kuralları var, ancak katı ve engelleyici değil. Sadece boyalar, fırça ve kağıtta kaybolup gitmenin keyfini size anlatamam. Diş hekimliği yaparken yorulan, sıkışan tüm ruhlara sanatın bir dalıyla uğraşmasını öneririm. Dünyanın şartları bu kadar zorlayıcıyken, diş hekimliğinin sorumluluğu bu kadar ağırken hepimizin hafiflemeye çok ihtiyacı var.

Bundan sonrası için planlarınız nelerdir? Teşekkür ederim.

Bitirdiğim bir romanım var. Son düzeltmelerini yapıyorum uzunca bir süredir. Bir de gene herkesin ihtiyacı olduğunu düşündüğüm bir konuda bir psikoloji kitabı var sırada yazmak istediğim.

Bu röportaj için ben çok teşekkür ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder