Sabah kızım yanıma geldi. Karanlıkta yorganın altına onu da buyur ettim. Kapının açılmasını fırsat bilen kedi de süzüldü içeri. Koltuğun üzerinde duran küçük battaniyeyi alaşağı edip onunla aşk yaşamaya başladı. Gözlerim kapanmaya yüz tutarken "Sani yapma," dedim. Sonra tekrar uykuya.
Servis ablasının telefonuna uyandım. Dedim, biz uyuyakaldık. Siz beklemeyin. Ben bırakırım okula. Ben kalktım. Kız kalkmadı. Dedi, "anne gördüm kötü bir rüya. Etkisindeyim hâlâ." Yorganı kendine mağara eyledi. Büzüldü, süzüldü. Ne dediysem ikna olmadı. Baktım, saat hem onu okula bırakmaya, hem işe yetişmeye yeterli değil. Kalktım kahvaltı hazırladım. Sahanda yumurta, peynir, zeytin, tereyağı, bal, reçel, hurma... Cumartesiden kalan simidi de ısıttım. Ekmek kalmamış. Pasta bulamadık. Tuzsuz etimek ve kuru simitle idare ettik. Giyindim sonra. Çıkarken su siparişi verdim. Dedim, "Gününü verimli geçir." Meali madem evdesin, ders çalış, odanı topla. Ah bu dağınık ergen odaları!
İlk hastam benden önce iki hekim değiştirmiş, iletişim sebebiyle manevi olarak yıpranmış, yorgun bir hastam. İki yıl öncesinden. Eskisi gibi değil, artık. Güvenle oturuyor koltuğa. Sabah sabah güzel sözler söyledi. Çıkarken sarıldı hatta. Oh günüm aydınlandı.
Hafta sonu iki tam günlük bir mesleki eğitimdeydim. Yapamadığım pilates dersini dün gece yaptım. Dersten kalma, belimde küçük bir sızılı nokta... Belli ediyor kendini arada.
Yeni doğum yapmış bir anne doğum öncesi başladığımız işlem için gelmiş. Bir çırpıda gitmiş kilolar. Asistanım tanıyamadı. Benimkiler duruyor, bunca yıl sonra. Zihnin kıyaslama özelliği günde kaç kez devreye giriyor acaba?
Bir sonraki hastanın şikayeti ağız kokusuydu. Diştaşı temizliğinin üzerinden üç yıl geçmiş neredeyse. Temizlik, eski dolguları cilalama, bakım tavsiyeleri, ebeveynlik üzerine dertleşmeler... Kızımın ilkokuldan arkadaşının babası. Ergen ebeveynleri, aslında yaştan bağımsız tüm ebeveynler arada bir bir araya gelmeli ve konuşmalı. Ebeveynlik yolculuğumun bu kısmı, tam bu noktası zor geçiyor dediği yerlerde duymalı başkalarını ve hatırlamalı. "Yalnız değilim. O da benim gibi zorlanıyor." Yalnız olmadığımı hatırlamak ve başkalarında işe yarar nasıl ipuçları var diye öğrenmek için birkaç gündür arıyorum arkadaşlarımı. Çok işe yarar dediğim bir şey durmadım daha. Ama bunların insanlık hâlleri olduğunu anımsamak rahatlatıcı. Büyümeye çalışan bir insan evladının kendini bulma, kabul görme, sevgi, anlayış ihtiyaçları var. Dünyanın en berbat annesinden katlanılır olmaya inmeye çalışıyorum şu sıra. Dün pilates öğretmenimden duydum beni en rahatlatan ifadeyi. Tam tamına hatırlamıyorum sözlerini. Benim kendi dilime tercümesini paylaşabilirim ancak. Tüm zamanlarda, tüm ilişkilerde, tüm diyaloglarda olduğu gibi. Sen de bir yetişkin olarak hata yapabilir, yanlış düşünebilirsin, sorumluluğunu almış ve söylemişsin. Düzeltme çabası içindesin. Bundan da öğrenecekleri var kızının. Dili başka, içi başka evladım, söylediği kadar hoşnutsuz değil bence de. "Her şey çözüldü mü sanıyorsun?" sorusuna yanıtımdı. "Hayır her şeyin çözüldüğünü düşünmüyorum ama aramızda telafi edilemeyecek bir durum olduğunu da sanmıyorum."
Öğle yemeğini evden getirdim. Kuru biber dolması zeytinyağlı (annem sağolsun)2 adet. Kıvırcık salata. Bir dilim peynirli börek. (arkadaşım sağolsun) Afiyetle yedim. Üç bardak çay içtim şimdiden. Bir de sade Türk kahvesi... Kahve paketinin ağzı açık kalmış. Kapatın bayatlamasın, dedi patron yanım. Daha önce kaç kez dedim yahu sarmalına düşmemeye çalışarak.
Ha arada bir özel okuldan aradılar. Kızımın geçen pazar girdiği bursluluk sınavının sonucu açıklanmış. Gidip öğrenebilirmişim. Perşembe için sözleştik. Peşin peşin söyledim. Deneme amaçlı girdi. Daha LGS sınavı var önünde. Erken indirim fırsatlarıyla ilgili görüşmek istemiyorum. Sadece sonucu öğreneceğim. Tam o zamanlar, biliyorum, bankalardan gelen bildirimlerden. Geçen sene %90 eğitim bursuna rağmen yemek, kitap vb yan kalemler nedeniyle kredi kartı limitimi arttırmak zorunda kalışım aklımda. Veliler de bahsediyor fahiş artışlardan. Lisede büyük ihtimalle devlet okulunda olacak kızım. Geride kalacak zorunlu yemek ücreti, normalin hayli üstünde servis parası...
Arada öğle yemeğini getiren kadını gördüm. Kolaylıklar diledim kendisine. Bir hasta geldi kapıdan bir telaş. Devlette çektiremediği dişleriyle ilgili. Gelecek öğleden sonra.
Böyle geçti sabahım. Öğle tatilimin bitmesine 24 dakik kaldı. Bir sade Türk kahvesi içer, biraz Diplomat solitaire oynarım. Sonra çalışmaya devam!
Senin sabahın nasıl geçti? Ya da her ne vakitte okuyorsan...
Ekmek kalmamış. Pasta bulamadık. :))
YanıtlaSilBiz de kızımla evdeyiz. Kendisi hasta bir Diva rollerinde salonda yatıyor, sesli kitap dinliyor. Ben danışan aldım sonra oturdum salon koltuğunun bir ucuna, amaaaan dedim sal gitsin. Halbuki ne umutlarım vardı bugüne dair.. Sana mektup yazacaktım mesela, 1 numarada bu vardı. Yarına kaldı...
Öğleden sonra, hava çok güzel olduğu için, oğlumla dışarıya parka gideceğiz, Diva evde kalsın. Gerisi rutin işte....
Özel okullar ve devlet okulları çok farklı mı? Bizim zamanımızda ne güzeldi devlet okulları.. Eğitimi de çok güçlüymüş, şimdi Alman liselerine bakıyorum da buradaki, sağ elle sol kulak tutturuluyor. Çocuğa önce çalışma yöntemlerini öğretmek lazım bence, en basit kuralları bilmiyorlar! Bir İngilizce eğitimi veriyorlar, şaka gibi.... Mızmız modumu kapatayım, bahar geliyor, ona odaklanayım :))
Geçmiş olsun Ceren. Çalışma alanını bir divayla paylaşmak zor olsa gerek ☺ Ah, evet, mektup hevesle bekliyorum. Kızım ilkokulu devlette okudu. Çok da memnun kaldı. Ortaokulda da devlet düşünüyorduk aslında ancak çok cazip 4 yıl geçerli bir eğitim bursu kazandı. Gitsin anası gibi İngilizce öğrensin diye düşündüm. Öğrendi ama İngilizceyi sevmiyor ☺ Lisede burslu da olsa özel okula gitmek istemiyor. O yüzden çok büyük ihtimalle liseyi devlet okulunda okuyacak.
Sil