Diyarbakır kuru ve sıcak. Öğle saatlerinde bir ağacın gölgesinde beklemek, iyi geldi doğrusu. Kızım gelince ismini bilmediğimiz bir kapıdan girdik. Ahmet Arif ve Cahit Sıtkı'ya Tarancı müzelerine doğru yol aldık. Daracık sokaklar, Arnavut kaldırımı taşlar, ciğerci ler, kapılardan görünen serin avlular... Bu sıcakta tam sığınmalık. Her iki müze yan yana. İçlerinde fazlaca bir şey yok ama korunmaları, kişisel eşyalar, hayatları hakkında kısa bilgiler, şiirlerinden örnekler... Yetiyor da artıyor.
Cahit Sıtkı'da fiziksel olarak Kafka'yı andıran bir hava var. Eşine sevgiyle, muhabbetle bağlıymış. Ona evlilik isteğini dile getirdiği mektup da sergilenenler arasında. Ancak bu bağlılık gelinin ailesini ikna etmeye yetmemiş. Koşullarını beğenmedikleri damada onay çıkmamış ebeveynlerden. Zaman geçmiş sonunda sevenler kavuşmuş ama izdivaç ancak üç yıl sürmüş. Ölüm ayırmış bu defa.
Her iki müzeyi gezdikten sonra lahmacun yemeye gittik. Çarşıyı yeniden dolaştık adım adım. Bakırcıları gezdik. Hatıra olsun diye birer bakır bilezik aldık. Çarşıda defalarca ikram edilen fındıklı dibek kahvesinden aldık hediye olarak. Hava sıcak olduğu için aralara yemek molaları koyduk. Her defasında bir porsiyonu paylaşarak, bol adım ataraktan yeniye yer açtık. Dondurmalı Lübnan künefesi, ciğer kebap yedik. Kebapçılarda ikram bol. Reyhan, roka tabağı, çoban salata, soğan, maydanoz, acılı ezme,tırnak pide her yerde ikram ediliyor. İstenirse yenileniyor. Acı fazla. Ayran imdada yetişiyor. Sülüklü han'da Süryani şarabı, reyhan ve pancar şerbeti içmek mümkün. Beğenince evde içmek üzere bir şişe Süryani şarabı aldık. Ayaklarımıza kara sular inmiş şekilde döndük. 13 bin üzeri adımla akşamı ettik.
Diyarbakır hareketli bir şehir. Sokaklar kalabalık, mekanlar dolu. Sokak aralarına girip çıkmak zevkli. Hiç ummadığın bir yerde restore edilmiş bir avluya, kafeye rastlamak mümkün.
Rutin dışı serisinin son yazısı bu ilk kez gittiğim şehre dair olsun. Fotoğraflı, yemek molalı...
Şimdi duşa girip hazırlanacağım. Gala yemeği ve Nazan Öncel konseriyle program bitiyor. Yarın eve dönüş zamanı. Bizi özleyen yavruya kavuşacağız. Kızımın yokluğunda o da boş durmamış. İşte ispatı.
Cahit Sıtkı'yı okurken hüzünlendim. Simurgvintage21 boyamasına bayıldım. Serimize uygun, farklı bir bitiş olmuş. Boş durmayan yavrunun başını okşuyorum uzaktan. :)
YanıtlaSilYine beraber yazmak güzeldi. Ve yine buluşacağız, kısmetse Kasım sonuna niyetliyim yeni bir çağrıya. Bakalım... Teşekkürler, sevgiler, güzel dönüşler...
Cahit Sıtkı'nın hikayesi hüzünlü evet. Gezecek çok da yer kaldı. İkonik noktalar, lezzet molalarıyla sınırlı kaldı. Birlikte yazmak güzeldi. Davet için teşekkürler. Yenisini bekliyorum. Sevgiler...
Sil