25 Aralık 2025 Perşembe

Ara-lık: 6

Bir yılı uğurlamanın, yeniyi karşılamanın heyecanı güzel şey, umutlu şey. Bu coşkuyla süslüyoruz evleri, paketliyoruz armağanları... 
Yokuştaki evde otururken yeni yıl öncesi son hafta sonu kar yağmıştı, hatırlıyorum. Denizle aramıza çit gibi gerilmiş çam ağaçlarının, göğe çivi gibi çakılmış servilerin kollarına, taçlarına yuvalanmıştı kar taneleri. Simli kartpostal kareleri gibiydi manzara. O heyecanla açıp bilgisayarımı mektuplar yazmıştım arkadaşlarıma, arka fonda sevdiğim şarkılar çalarken. Mektup bittiğinde o anda hangi şarkı çalıyorsa o şarkıyı da yollamıştım. O mektupların pek çoğuna yanıt da aldım. Şahane bir hediyeydi benden giden ve bana gelen... 

Şimdi yılın son düzlüğünde, yeni yıla yedi gün kala, başlatsam mı bu zinciri diye düştü aklıma. Yedi mektup ya da yedi ses kaydı, benden giden, halimi, hatırımı bildiren... Neden olmasın!

Bu yıl kimseye hediye almadım henüz. Noel pazarlarından kızıma aldıklarımı saymazsak... Birkaç hediye almalı en yakınlarıma, muhtemelen yeni yılda göreceklerime... 

                                                                                 *
Geçen hafta sonu İstanbul'dan arkadaşım geldi. O otobüse binerken, bir arkadaşımın annesinin vefat haberi geldi. Hayat, gerçekten de biz plan yaparken başımıza gelenler. Annesi vefat eden arkadaşım, karı koca meslektaşım, sevdiğim insanlar, bir saat on dakika sürüyor buradan yanlarına gitmek. Duyar duymaz haberi hastalarımı erteledim, kızımı da aldım, yola çıktım. Tam arabaya binerken bir ortak arkadaşımız aradı. Onu da aldım ve yola çıktık. Binaları geçtik, yerleşim yerlerini, köyleri... Arada ağaçlık bir alan var, mevsim geçişlerini, renk geçişlerini izleyebildiğim... Burayı seviyorum, dedim arkadaşıma. Bir daha izledim, giderken ve gelirken. Zamanında yetiştik. Sarıldım arkadaşlarıma. Baş sağlığı ve sabır diledim. Tek tük gelen meslektaşlarımın yanında yerimi aldım ve üzüldüm bu kadar az olduğumuza. Birbirimizin acısına kayıtsız kalmamalıyız bence. Gitmeli, yanındayım mesajını vermeli, vedalaşmalıyız gidenle. Böylesi çok daha samimi ve insani, bir çelenk yollamaktan. 

Döndüm ertelediğim hastalara baktım. Biraz daha geç çıktım işten. Zamanında yetiştim otogara. Arkadaşımı aldım ve yemeğe çıktık. Bir süredir, misafir etmeyi planlıyordum. Tarih seçeneklerini söyleyince en yakın tarih için gel, demiştim, ertelemeyelim. O akşam keyifli bir yemek yedik. Fotoğraf da çektirdik. Anı olsun diye. Çünkü anılar en kıymetlisi. Eve döndüğümde, bir kareyi koydum İnstagram'a ve altına yazdım. Arada duygularım yoğunlaştığında, pıt pıt dökülecekse kelimeler, paylaşıyorum ve düşünmeden, duraksamadan yazıyorum altına. Öyle bir an, öyle bir kare. Bak sen de dinle. Çünkü 2026 için manifestom bu bir yanıyla da. 

"Ertelememenin fotoğrafı, bu. Son zamanlarda ölüm kol geziyor dört bir yanımda. Her ölüm bir hatırlatma esasında. Yeryüzünde ne kadar zamanımız olduğunu bilmediğimizi hatırlatan güçlü bir mesaj. Bu yaşam, bu beden, iyilik, kötülük, sağlık, hastalık, hepsi geçici. Bu geçiciliğin içinde elimizde olan tek şey, şimdi, şu an. Şu an burada olmaktan daha iyi bir yer yok. Bu bilinçle sahip çıkmaya çalışıyorum bugüne. Ertelememeyi seçiyorum, üşenmemeyi, benim için önemli, kıymetli kişilere emek, zaman ayırmayı. Ezcümle Melek geldi, hoşgeldi."

Kendimden alıntı. Altına imzamı her koşulda atarım.  

Sizin yeni yıla dair beklentiniz nedir? Var mı manifestonuz? En azından bir küçük hatırlatmanız, kulağınıza küpe diye astığınız?


 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder