Emine Özkaya Daloğlu işini tutkuyla yapan bir mozaik sanatçısı.
Onunla ilk kez Madam Keti Evi'nde açtığı "Troia Mitolojisinden Mozaik Portreler" sergisinde (Ocak 2017) tanıştık. Troialıların ve Troia için savaşan kahramanların taşınabilir mozaik portrelerinin İlyada ve diğer antik metinlerden alıntılarla harmanlandığı eşsiz sergi, Akhalı kahramanlarla büyümeye ve Rhapsodos Mozaik Evi isimli kalıcı mekânında meraklılarıyla buluşmaya devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Denizle bir kez daha Rhapsodos Mozaik Evi'nin kapısını çaldık. Deniz sergiye yeni eklenen mozaik portreleri inceledi ve mozaik sanatıyla ilgili merak ettiklerini Emine Özkaya Daloğlu'na sordu.
Neden
buranın adı Rhapsodos Mozaik?
Belki önce Rhapsodos Mozaik’te ne yapıldığını söylemek gerekli.
Burası Çanakkale merkezde eski Yahudi mahallesinde yer alan kişisel bir mozaik
atölyesi. Bildiğin gibi yaşadığımız şehirde Troya adında çok ünlü bir antik
kent var. Destanlara konu olan bu kentin hikâyesinin tüm insanlığı ilgilendiren
ama görmezden geldiğimiz pek çok duyguyu binyıllar öncesinden bize
hatırlattığını düşünüyorum. Yaptığım mozaik portrelerde bu kentin destanı olan
İlyada’dan yararlandım. Sonra başka destanlar, tragedyalar okuyunca oradaki
karakterlerin portrelerini de ekledim. Bir de baktım ki birbiriyle ilgili başından
sonuna Troya efsanelerini anlatan 43 mozaik portre olmuş. Portreleri yaparken
seçtiğim metinleri altlarına yazarak gelen ziyaretçilere bu efsaneleri başından
sonuna anlatmaya başladım. Kısaca
söylemem gerekirse Rhapsodos Mozaik bir atölye ve aynı zamanda Troya efsanelerinin
başta İlyada olmak üzere destanlar ve tragedyalardan seçilen metinlere göre
mozaik portreler üzerinden anlatıldığı bir yer. Bu bilgilerden sonra Rhapsodos
Mozaik adını açıklayabilirim: Rhapsodos,
antik dünyada yani- yaklaşık 2500 yıl önce- kentten kente giderek Troya savaşı
ile ilgili efsaneleri anlatan ozanların adı. Ben de bundan esinlenerek mozaik
portrelerde Troya efsaneleri anlatıldığı için adını Rhapsodos Mozaik koydum.
Kim bilir belki bir gün kolayca taşınabilmesi için seramik tabaklara
yerleştirdiğim mozaik portreler de adı gibi kentten kente giderek Troya
efsanelerini anlatır.
Neden
gelenlere elma ikram ediyorsun?
Efsaneye göre Troya Savaşının
nedeni olarak gösterilen güzellik yarışmasının yapıldığı, üzerinde “En güzeline
“ yazan altın elmanın Aphrodite’e verildiği yer Kaz Dağı ya da antik ismiyle İda
Dağı'dır. Kaz Dağı/ İda’nın en değerli ürünlerinden biri de eteklerinde yetişen golden(altın) cinsi elmalardır. Fakat şimdilerde Kaz dağlarında bulunan altını
çıkarmak için çalışmalar yapılıyor. Bu konuda kentte yaşayanlar olarak yaşamsal
kaygılarımız var. Bu konuda yürütülen çevre mücadelesinin sloganlarından birisi de “Kaz dağının altını elmadır”. Hem Kazdağı/
İda dağında yapılan güzellik yarışmasına atıfla “Hepimiz en güzeliz, hepimize yetecek elma var, savaşlar çıkmasın”
demek için hem de “en güzele verilecek olan elmalar Kaz dağındadır onu sonsuzca
yaşatalım” demek için altın/golden elmalar ikram ediyorum.
Mozaik
yapmayı nasıl öğrendin?
Yaklaşık 2300 yıl önce doğadan
bulduğu taşları küpler halinde kırıp, renklerine göre yan yana koyarak resimler
yapan ve hikâyeler anlatan insanlar tarif edilemeyecek ölçüde beni büyüledi.
Ben de onlardan biri olmak istedim. Bunu çok istemiş olmalıyım ki eşim Hakan
Daloğlu Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim
Bölümü’nde mozaik dersleri de veren bir Öğretim Üyesi. Mozaik yapmayı ondan
öğrendim. Sonra öğrendiklerimin üzerine Sanat Tarihi Bölümünde “Anadolu’da
Erken Bizans Dönemi Figürlü Zemin Mozaikleri” konusunda yüksek lisansımı
tamamladım. Bu süreçte de mozaik tarihini ve tekniklerini detaylı olarak
araştırma ve kendimi geliştirme fırsatım oldu.
Mozaikleri
tabakların içine yapmak nereden aklına geldi?
Mozaikler aslında zemine/ yere
ya da duvara yüzey kaplaması olarak uygulanır. Günümüzün kısa ömürlü olan yapı
tekniklerini göz önünde tutarak mozaik uygulamaların taşınabilir olması fikrini
benimsedim. Taşınabilir mozaikler Bizans İmparatorluğu döneminde görülür. Yüksek
lisansımı yaparken bazı taşınabilir mozaikleri görme fırsatım da oldu. Bunlar
genellikle ahşapla çerçevelenmişlerdi. Fakat doğal bir malzeme olmasına rağmen
ahşap yerine doğal taş gibi daha kalıcı bir materyal ile ürettiğim mozaikleri
çerçeveleyerek taşınabilir hale getirmeyi düşünmeye başladım. Bir konu hakkında
düşünmeye başlayınca etrafındaki her şeye başka bir gözle bakmaya başlıyorsun. Pek
çok denemeden sonra yaptığım mozaikleri bir de seramik tabaklara uygulamaya
karar verdim. Bunun sebeplerini üç başlıkta toplayabilirim: Birincisi,
Prehistoryada yani yazı öncesi tarihlendirmelerde seramik buluntular çok
önemlidir. Çünkü seramik yüksek ısıda piştiği için doğal taş gibi binlerce yıl
bozulmadan kalabiliyor. İkincisi, seramik üretimini hızlandıran çömlekçi
çarkının ilk kullanıldığı yerleşimlerden birisi de Troya antik kentinin ikinci katmanıdır
(MÖ 2600-2250). Son olarak yaşadığımız kentin adı seramik üretiminden geliyor. Bu deneme/ düşünme
sürecinin yaklaşık iki yıl sürdüğünü de söylemeliyim. Ayrıca tabakların şekli olan daire sonsuzluğun
simgesidir. Savaşın yıkımını anlatan İlyada ve ölümsüzlüğünü arayan Gılgamış’ın
destanının insanlar yaşadıkça hep önemini koruyacağına inanıyorum.
Neden
mozaiklerde hep insan yüzleri var?
İnsanı insan yapan şey, olaylar
karşısında yaşadığı duygulardır. Duygular ise yüzlerdeki ifadeye, bakışa
mutlaka yansır. İlyada’nın yazarı
Homeros da yaklaşık 2800 yıl önce belli bir durum karşısında insanın
duygularını öyle bir anlatır ki o kişiler gözünün önünde canlanıp ete kemiğe
bürünürler. Hatta onun bu anlatım şekli sonradan tragedya ozanlarını da çok
etkilemiştir. Sanırım Homeros’un bende uyandırdığı
etkiyle kişileri belli bir olay anında yüzlerine yansıyan duygularıyla
betimlemek istedim. Diğer yandan taşlarla resim yapmak olarak
tarif edebileceğimiz mozaik sanatında portrelere/ insan yüzlerine ifade
verebilmek biraz sabır ve çok çalışma gerektiriyor. Bu anlamda mozaik
tekniğinin ve becerimin sınırlarını da merak ettiğimi söylemeliyim.
Tabakların
içine bu resimleri nasıl çiziyorsun?
Aslında resimleri tabak içine
resmetmiyorum. Resimleri bezin üzerine çiziyor taşları bu beze yapıştırıyor ve
sonra bu resmi tabak içine transfer ediyorum. Yani tabaklar bir nevi çerçeve ve
taşıyıcı işlevi görüyor.
Mozaik
taşlarını nereden buluyorsun?
Mermer atölyelerden atık
mermerler topluyorum. Bir de doğa yürüyüşlerinde topladığım doğal taşlardan
yararlanıyorum. Böylelikle aynı renklerin devamı olmadığı için her bir resim
eşsiz oluyor.
Mozaik
taşlarını nasıl yapıştırıyorsun?
Mozaik taşlarını beze doğal
yapıştırıcılar ya da şeffaf tutkal ile yapıştırıyorum. Tabağa transfer ederken
harç kullanıyorum.
Burada
nasıl para kazanıyorsun?
Daha önce söylediğim gibi başta
İlyada olmak üzere destanlar ve tragedyalardan seçtiğim metinlere göre
ürettiğim mozaik portreler üzerinden Troya Savaşını olayların oluş sırasına
göre başından sonuna anlatıyorum. Bu anlatıya masal diyebilirsin ya da bir
mozaik sanatçısının üretim sürecinde oluşturduğu Troya hikâyesi ya da başka bir
şekilde tanımlayabilirsin. Yaklaşık bir – bir buçuk saat süren bu anlatı için bir
ücret belirledik. Bu konuya meraklı olan daha çok şehir dışından ziyaretçilerim
oluyor. İsteyen burada satılan küçük hediyelik eşyalardan alabiliyor ya da
kendi istedikleri bir karakterin, bir yakınlarının mozaik portrelerini sipariş
edebiliyorlar. Şimdilik Rhapsodos Mozaik bu şekilde yaşamaya devam ediyor. Ama
sonra neler olur bilemeyiz.
Bana
mozaik yapmayı öğrettiğin ve sorularımı yanıtladığın için teşekkür ederim.
Asıl ben o küçük zarif
ellerinle, tüm endişene rağmen taşı tutup kırmana ve sonra çocuklar için
hazırladığım kalenin tüm koyu renk taşlarını yapıştırmana, bana böylesi bir
tecrübe yaşatıp umutlarımı perçinlemene teşekkür ederim. Kim bilir belki bir
gün birlikte yaptığımız mozaik çalışmalarda başka hikâyeler anlatırız. Biliyorsun
yediden yetmişe hepimizin en hoşuna giden ortak iletişim aracıdır hikâyeler… Merakın
ve cesaretin hep kılavuzun olsun.
Rhapsodos Mozaik Evi
İsmetpaşa Mah. Yeni Havra Sok. No:10 Çanakkale
Tel: 530 6010639
www.rhapsodosmozaik.com
Bu kadar akıllıca, naif ve yerinde sorular için Deniz'e, verdiği cevaplarla dahi öğretmeye devam ettiği için Emine Hanim'a teşekkür ederim. Zevkle okudum.
YanıtlaSilTeşekkürler :)
Sil