16 Temmuz 2015 Perşembe

YAZARLARIN ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARI

Eğer Büyük Emir "Çok oku, çok yaz" ise -ki temin ederim öyle- ne kadar yazmak çok yazmak anlamına gelir? Elbette bu yazardan yazara değişir. Bu konuyla ilgili en sevdiğim öykülerden biri-muhtemelen gerçek olmaktan ziyade bir mittir- James Joyce ile ilgili (Joyce hakkında muhteşem öyküler vardır. Kesinlikle en sevdiklerimden biri, görüşü zayıfladığı zaman bir sütçü üniforması giyerek yazıyor olması. Bu üniformanın güneş ışınlarını yakalayıp kâğıda yansıttığına inandığı sanılıyor.) Hikâyeye göre bir gün bir dostu ziyaretine gelmiş ve büyük adamı son derece umutsuz bir halde yazı masasının başına serili halde bulmuş.
"James ne oldu?" diye sormuş. "İşle mi ilgili?"
Joyce kafasını kaldırıp arkadaşına bakmaya bile zahmet etmeden başıyla onaylamış. Tabi ki sorun işle ilgiliymiş, zaten hep öyle değil midir?
"Bugün kaç kelime yazdın?" diye kurcalamış arkadaşı.
Joyce (hâlâ umutsuz hâlâ kafası masada) "Yedi," demiş.
"Yedi mi? Ama James ... bu iyi, en azından senin için!"
"Evet," demiş Joyce sonunda başını kaldırıp. "Sanırım öyle ama onları nasıl bir sıraya sokacağımı bilmiyorum!"
Yelpazenin diğer ucunda da Anthony Trollope gibi yazarlar vardır. Trallope devasa kitaplar yazardı (Onu Bağışlayabilir misin? yeterli bir örnek; modern okurlar için bu kitabın adı, Acaba Bu Kitabı Bitirmeniz Mümkün mü? şeklinde değiştirilebilir.) ve şaşırtıcı bir şekilde art arda kitap bitirirdi. İngiliz Posta İdaresi'nde memur olarak çalışıyordu. (İngiltere'nin dört bir yanındaki kırmızı resmi posta kutuları Anthony Trollope'nin girişimidir.); her sabah işe gitmeden önce iki buçuk saat yazardı. Bu program asla şaşmıyordu. İki buçuk saati dolduğunda bir cümlenin yarısında kalmış bile olsa, ertesi sabah devam etmek üzere bırakıyordu. Ve eğer altı yüz sayfalık kalın kitaplarından biri, günlük çalışma programının bitmesine on beş dakika kala tamamlanmışsa, o kitaba Son yazıp kalan on beş dakikada yeni kitabını yazmaya başlıyordu.
Benim (Stephen King) kendi programım da oldukça nettir. Sabahlarım, yeni ne işle uğraşıyorsam ona aittir. Öğleden sonraları kestiririm ve mektuplarımla ilgilenirim. Akşamlarım ise okumak, aile, televizyonda Red Sox maçları ve beklemesi mümkün olmayan düzeltmeleri yapmakla geçer. Temel olarak, sabahlar benim en iyi yazı zamanlarımdır.
Röportajlarımda, Noel, Dört Temmuz ve doğum günüm dışında her gün yazdığımı söylemiştim.  Bu bir yalandı. Onlara öyle dedim, çünkü bir röportajı kabul etmişseniz bir şeyler söylemeniz gerekiyor ve en azından yarı akıllıca bir şeyler söylemekte fayda var. Ayrıca bir işkolik olarak görünmek istemedim. İşin doğrusu her gün yazarım.
Eskiden şimdikinden daha hızlıydım; kitaplarımdan biri (The Running Man) bir haftada yazılmıştı, belki John Creasey* bile bunu bir başarı olarak kabul eder (ama Creasey'in o esrarlı kitaplarının birçoğunu iki günde yazdığını okumuştum. Sanırım sigarayı bırakmak yavaşlattı beni; nikotin büyük bir uyarıcı. Tabi ki sorun, bir yandan yazmanıza yardım ederken bir yandan sizi öldürüyor olması. Yine de, bir kitabın ilk müsveddesinin -uzun bir kitabın bile- üç aydan, yani bir mevsimden uzun sürmemesi gerektiğine inanıyorum. Daha uzadığı takdirde -en azından benim için- hikâye bir garip yabancılığa bürünüyor.
Ben günde 2000 kelime, yani on sayfa yazmayı severim. Bu da üç ayda ortalama 180.000 kelime eder ki, bir kitap için iyi bir uzunluk sayılır. Bazı günler o on sayfa kolayca çıkar; saat on bir buçukta yazmayı bırakıp ciğer sucuğu bulmuş bir fare gibi keyifle dışarıdaki ufak tefek işlerimi görmeye giderim. Yaşım ilerledikçe, kendimi masamda öğle yemeği yerken ve günün yazılarını on üç otuzda bitirirken bulmaya başladım. Bazen, kelimeler zor çıktığında, çay vakti geldiğinde hâlâ masamda oturur oluyorum. Benim için hepsi uygun, ama gerçekten çok gerekmedikçe o günlük 2000 kelimeyi yazmadan yerimden kalkma izni vermem kendime.
*Gizemli bir İngiliz yazarı olan John Creasey on değişik isim altında beş yüz adet kitap yazmıştır.
Bu yazı Stephen King'in Yazma Sanatı (Altın Kitaplar çeviri Pınar Öcal) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder