Bazen bir hikâye okumaya başlıyorum. Bir his geliyor yakama yapışıyor, tanımlayamadığım, rahatsız edici bir his. Sıkıcı, kötü, yetersiz metinler değil bahsettiğim, anlatı akıp gidiyor. Yarım bırakma arzusu da taşımıyorum. Görünüşte her şey yerli yerinde, kusursuz, fazlalık yok ancak okuma bittiğinde doğal ve sıcak olmadığını hissediyorum, yapay bir tat kalıyor damağımda ama nereye kulp takacağımı da bulamıyorum. Yeniden okuduğumda sonuç değişmiyor.
Uzun süre bunun nedenini anlayamadım. Şimdi biliyorum. Okur olarak metnin içine burnumu sokmak, yazarın metne serpiştirdiği arketipleri bulmak istiyorum. Kişisel bir merakla hayatına dair ipuçlarını açığa çıkartmak ve bir portre çizmek değil amacım. Nerede durduğunu sezmek, günlük hayatta yanından geçip giderken çok da önemsemediğim detayların metnin içinde dillendirildiğini gördüğümde "Hah, işte bu!" diyebilmek, bir duygudaşlık hissetmek, yalnız olmadığımı görmek, kendimi sorgulamak, sorularıma cevap bulmak, ya da yeni sorular sormak, anlamak ve anlamlandırmak istediğim için yapıyorum bunu. Çoktandır aynada kendime bakmayı unuttuğum için metnin gözeneklerinden insanlık hâllerini görmeye çalışıyorum. Oysa buna hiç geçit vermeyen yazarlar var, yazdıkları öyle çalışılmış, rafine ve demli ki, içine girip şahsi bir şeyler sezmeme, düşünmeme olanak tanımıyor.
Zayıflıklarını göstermekten kaçınmayan, mükemmel olmayı zerrece önemsemeyen, bildiğini okuyan yazarları daha çok seviyorum, galiba. Arada birkaç fazla kelime, aksayan bir cümle bulduğumda Bay/Bayan Kusursuz olma takıntısını aşmış, oturma odasına girmeme izin veren bir yazarla karşılaştığımı hissediyorum. Bir fincan kahve ikram ediyor bana. Kulağıma fısıldıyor.
Vakitlerden bir ayna vakti
Vakitlerden yüz yüze gelme ve yüzleşme vakti
Ne güzel bir aynanın içinden çıkageldiniz
Kaç türlü girilir aynalardan içeri
Kaç türlü girilir anılardan içeri
Zayıflıklarını göstermekten kaçınmayan, mükemmel olmayı zerrece önemsemeyen, bildiğini okuyan yazarları daha çok seviyorum, galiba. Arada birkaç fazla kelime, aksayan bir cümle bulduğumda Bay/Bayan Kusursuz olma takıntısını aşmış, oturma odasına girmeme izin veren bir yazarla karşılaştığımı hissediyorum. Bir fincan kahve ikram ediyor bana. Kulağıma fısıldıyor.
Vakitlerden bir ayna vakti
Vakitlerden yüz yüze gelme ve yüzleşme vakti
Ne güzel bir aynanın içinden çıkageldiniz
Kaç türlü girilir aynalardan içeri
Kaç türlü girilir anılardan içeri
Çok hoşuma gitti yazı, doğru tespit, yani bana da "uyan" bir tespit.
YanıtlaSilOkurluk beklentilerimiz aynı demek ki Sayın Çalı :)
YanıtlaSil