27 Mart 2017 Pazartesi

DİŞ


“Sen bizim dağ köylerini bilmezsin hoca, devlet istese her an konar istemese de kardan, kıştan, kıyametten dokuz ay Allah’a, üç ay da şehre bağlı bırakır. Dişlerim çeneme kadar iltihaplanmış, ağrıdan kıvranıyordum. Duvarlara başımı vuruyor, yüzüm acıdan ekşiyor, uzandığım minderler her kıvranışımda halıları kaldırıyor, üzerimdeki kazağı boğazıma dek çekiştiriyordum, soğuk hava çıplaklığıma sokuluyordu. Uyku, yemek, su, çay haramdı bana.
Kâh yılan tıslamasını andırırcasına, kâh penseyle tırnaklarım çekiliyormuşçasına ağrıdan havlıyordum. Dakikalarca dişlerimin iltihabını damağımda biriktiriyor, tükürüyordum. Ağzımı aralayıp dışarının soğuğunu dişlerime doluşturuyordum. Çenemi, camları, duvarları, kapıları yumrukluyor, kanayan parmaklarımın yarasını fark etmiyordum. Şakaklarımda zonklayan ağrı sinirlerime vuruyor, karnımı deliyor, göğüs kafesimden gövdemin zerresine kadar soğuk terler akıtıyordu. Yüzümün sol tarafı bazen şişiyordu, aynadan kendime bakmaktan korkuyordum. Annem, babam çektiğim acının huzurunda çaresizce bakıyorlardı. Hiçbir şey fayda etmiyordu. Neyse akşam karanlığı çökmek üzereyken köpekler uzun aradan sonra hep birden havlamaya başlamıştı.
Pencerede dışarıya başımı çıkarıp etrafı seyrediyordum. Sonra kapının sertçe vurulduğunu duydum. Annem açar açmaz, karşıdaki duvara çarpıp yere serildi. Babamla kalktık derken, içeri girdiler, silahlarını doğrulttular, duvardaki av tüfeğini biri duvardan almaya çalışırken ben anneme doğru yöneldim. Ensemden tutarak duvara savurdular, ayağa kalkar kalkmaz askerlerden biri silahın kabzasını çenemin soluna doğru geçirdi. Ağzım yüzüm kan içinde kaldı. Babama sorular soruyorlar, bilmiyorum, dedikçe vuruyorlardı. Beni de unutmuyorlardı, yüzüme yumruklarını yerleştiriyor, botlarıyla da basıyorlardı. Neyse ki çekip gittiler, babamın elmacık kemiğinin üstü şişmiş, morarmıştı. Annem ikimizin yüzünü sıcak suyla yıkadı. Öyle rahatlamıştım ki hocam, dişimi bile o an unutmuştum. Dilimi ağrıyan dişime vurduğumda boşluğu hissetmiştim. Minderlerin, halıların üzerine baktım; ağrıyan dişimle birlikte kırılan iki diş daha buldum. Yüzümü sevinç kaplamıştı, sızı hafif hafif vursa da artık ağrı falan yoktu.

Mustafa Orman'ın ilk öykü kitabı Derdin İncinmesin'de yer alan Diş öyküsünden bir bölüm. 
Öykünün tamamını Birgün Pazar'dan okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder