1 Mart 2017 Çarşamba

NASIL YAZAR/ŞAİR OLDUM? (33)

Benim İçin Yazı Hâlâ Bir Terapi


“Yine mi duvarlara konuşuyorsun?”
Ben 9 yaşındayım. Tuvaletteyim. Annem bu soruyu kapının dışından soruyor. Bu annemin sık sık sorduğu bir soru çünkü ben hep duvarlara, kendi kendime konuşuyorum. Yazı yolculuğun nereden başladı diye sorduklarında önce bu anı gelir aklıma. Yazıyı bir yol olarak seçmeden çok önce sanırım kurgu vardı hayatımda. Birisini ziyarete gitmeden önce onunla yapacağımız sohbetin tüm diyaloglarını, neler olacağını zihnimde kurgulardım. Bugün bunun belki de bir savunma olduğunu düşünüyorum. Kendimi gelecekte olabileceklere hazırlamak gibi. Demek ki kaygılarım vardı, sorularım oluşuyordu. Kurgu beni okumaya, okuma daha çok sorgulamaya taşıdı. Sonra o zihnimdeki sesler çoğalınca, bir yere akmaları gerekti. Sanırım ben de yazmaya başladım.

Üniversite zamanı geldiğinde Amerika’da yaşıyorduk.  Yaratıcı yazarlık okumak istediğimi çok iyi biliyordum ama yine de işletme seçtim. Iki sene sonra beni bölümden attılar, iktisad okumayı denedim, gazetecilik denedim. Olmadı. Sonunda edebiyat fakültesine girdim ve not ortalamamı 0.75’den 3’e çıkarttım. Yaratıcı Yazarlık Lisans diploması ile okuldan ayrılırken yazar olduğumu sanıyordum. Tek eksiğim deneyim diye düşünüyordum. O zamanlar yeni mezunlar New York’ta ölüm haberleri yazardı, Yüksek Lisans okurlardı veya kitap yazmaya, yazar olarak deneyim kazanmaya başlardı. Belki de korktuğum içindir, ben yine yazıdan vazgeçtim ve İngilizce öğretmenliğine kaydım. Aradan yine yıllar geçti. O yıllarda ailemi bırakıp Türkiye’ye geldim. Amerika’nın düzenli sistematik yaşamından sonra Türkiye bir yazar için cennet gibiydi. Her gün yeni bir olay, farklı kişiler ve değişim olan bu ülkede kesin yazar olurdum. Yine öğretmen oldum ve yüksek lisansımı eğitim üzerine yaptım. Sanırım hep kaçtım. Yazmaktan kaçmadım, yazmaya devam ettim ama paylaşmak ürkütüyordu. Başarısız olmak, beğenilmemek gibi kaygılarımdan dolayı hep erteledim. Ertelerken bir yandan da sürekli yazmak üzerine bilgimi arttırıyor, kendi kendime yazıyordum. O dönemlerde bir öykü yazdım, İngilizce. O bir uluslararası kadın dergisinde yayımlandı ve ben 100 dolar kazandım. Yine de kendime ve yazıma inancım zayıftı ve üstüne gitmedim.

Kendi kendime yazdıklarım bir süre sonra terapi olmaya başladı. Yazdıkça yaşadıklarıma anlam veriyor, kendimi oluşturuyordum bir anlamda. Öğretmenlikten şifacılığa geçtim. Uzun bir süre Reiki, EFT, Geçmiş Yaşam terapisi gibi enerji bazlı çalışmalar yaptım. Ama yazı hep vardı hayatımda. Sadece bana aitti. Sonra bir gün birisi istedi diye yazmayı küçük bir gruba öğretmeye başladım. Ve herşey ondan sonra farklı bir yola girdi. Belki de yazarlıktan daha çok sevdiğim öğretme yolunun benim için doğru yol olduğunu şimdi görebiliyorum. Öğrenciler arttı, derslerin sayısı çoğaldı. O arada ben iki kitap çıkarttım. Yazarak Hafifleyin ve Şifayı Beklerken bildiğim, denediğim yazı alıştırmalarını, kendi yolculuğumu, farkındalıklarımı başkalarıyla paylaşma çabamdı. Her iki kitabı da yazarken yıllar içinde biriken yazılarımı topladım, derledim, kitap yaptım. Son kitabım Hepsi 6dk, Mart başında çıkıyor. O da üç yıldır yazdığım altı dakika yazılarının derlemesidir. Hepsinde benim yolculuğumun izleri var. Ben her zaman yazının bir sonuç değil, bir süreç olduğunu düşündüm, öyle yaşadım. Süreç iyi, doyumlu ve dürüst yaşanırsa, yazılar o dürüstlüğü yansıtır, insanın ruhunun en kuytu köşelerinden çıkarsa sonuç zaten oluşur inancım hep vardı.

Verdiğim dersler çoğalınca, mekânlar tutmaya başladım. Orada ders verdim. 2010 yılında İstanbul’u Yazıyorum projesi ile 4 yıl sürecek bir yolculuğa çıktım. Her ay İstanbul bizim yazı mekânımız oldu. Bazen 10 bazen 30, çoğu kadın, yazmayı sevenlerle buluştuk ve semt semt İstanbul’u gezdik, bize nasıl dokunduğunu yazıyla anlattık. İstanbul’u Yazıyorum beni 2012’de daha büyük bir hamle yapmaya taşıdı ve Yazı Evi’ni açtım. Önceleri kendim için bir yazı alanı olarak düşündüm Yazı Evini. Belki evinde yazmakta zorlananlar gelir, beraber yazarız dedim. İlk atölyeme on dört kişi kaydoldu. Yazı Evi hızla çoğaldı. İyi yazan dostlarım oldu, onlar ders vermeye başladı. Derken aradan beş yıl geçti ve bugün Roman’dan Şiir’e uzanan, çok değerli, yazmak isteyen insanlara cesaret vermeyi öncelik sayan eğitmenlerin yürüttüğü bir atölye yelpazemiz var.

Üç senedir roman yazmaya çalışıyorum. Her sene yaz aylarında yazıyor, kışın romanı uykuya yatırıyorum. Sanıyorum kurduğum yaşamları sindirmem, onları anlamam ve tanımam gerekiyor. Ben yaralı karakterler getirdim romanıma, şimdi onlarla çalışıp onların iyileşmesine çabalıyorum. Bu da zaman alıyor doğal olarak. Yazı Evi'nde benim verdiğim tüm yazı atölyelerine bir şekilde terapi giriyor çünkü benim için yazı hâlâ bir terapi. O hiç değişmedi. 
YEŞİM CİMCOZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder