Okumak istediğimiz kitaplar, izlemek istediğimiz filmler, görmek istediğimiz yeni yerler, öğrenmek istediğimiz yeni şeyler... Kabul edelim yapabileceklerimiz, yapmak istediklerimizin daima gerisinden gelecek. Zihnimize uçuşan yüzlerce parlak fikirden pek azını hayatımıza geçirebileceğiz. Ya elimizden gelenin en iyisini yapmakla yetinecek ve bu durumu kabulleneceğiz ya da için için kendimizi yiyeceğiz. Burada defalarca dile getirdim. Okumak, yazmak ve günlük hayatın getirdiği sorumluluklara yetişmek konusunda sıkıntı yaşıyorum. Yetişememe hâli beni yoruyor ve geriyor. Neticede sahip olduğumuz zaman sınırlı, içini güzel şeylerle doldurmak istiyorum. Haksız sayılmam ama görüyorum ki bu istek beni çoktan eline geçirmiş, yaptıklarımın farkına varmama engel oluyor. Yapamadıklarımı saymaya, sündürmeye, hayatımı şikâyetnameye çevirmek yerine kontrolü elime almaya kararlıyım. Malum yeni yıl dediğin, kararlar ve listelerle gelir. İşte bazıları:
Gerçekler ve düşünceler
Yetişemiyorum, okuyamıyorum, yazamıyorum...Tüm bunlar gerçek değil, birer düşünce. Bunun farkına varıyorum.
Listeler
Zamanımı doğru kullanabilmek adına listeler yapmayı ihmal etmiyorum. Bu sayede önceliklerimi belirleyebiliyor, hızlı günlük akış sırasında gözden kaçırabileceğim ayrıntılara hâkim olabiliyorum. Küçük adımlar büyük kazançlar
Daha derli toplu, düzenli olmak, özellikle zamanımı iyi kullanmak için büyük değişimler gerekmiyor. Her gün 10-20 dakika arası zamanı eve harcamak, sosyal medyada geçirilen zamanı kısıtlamak (belki kendimize de çocuklara olduğu gibi tablet ve bilgisayar yasağı getirmeliyiz), defter ve kalemle yeniden dost olmak gibi küçük, hayata geçirmesi, sürdürülebilirliği kolay adımlar atmakla işe başlıyorum.
Dijital ortamda çöp gibi görünen, dişe dokunmayan kelimeler bir deftere yığıldığında kişinin hayatına bir hacim ve doluluk hissi katıyor. Yapabildiklerimiz, yapmak istediklerimizin yanında minicik bir kum tanesi belki ama yapıldıysa şayet, anımsanmaya değer ve kıymetli. İşte bu sebeple yeni yılda kum tanelerini biriktirmeye karar verdim. İki ana defterim var. Biri çalışma odamda klavyenin önünde duruyor. Ve bana o hafta yapacaklarımı hatırlatıyor. Ödenecek faturalar, market alışverişi, çamaşır, ütü, yemek pişirme, aranacak bir arkadaş, planlar, buluşmalar, tamamıyla gündelik yaşamı kolaylaştırmaya yönelik direktifler... Diğer defter ablamın hediyesi mandalalı bir ajanda. Zamansız 52 haftalık bir ajanda bu. Sol tarafta haftanın günlerinin adı yazılı. Her bir güne, iki üç satır ayrılmış. Sağ tarafta ise boş bir sayfa var. Sayfanın altında boyamak üzere boş bir mandala çizimi bulunuyor. Bu defter, üzerimden hızla akıp giden zaman karşısında bir elek vazifesi görüyor. Okuduğum öyküleri, kitap tanıtım yazılarını, söyleşileri, hoşuma giden blog yazılarını not alıyorum. Bu sayede deftere baktığımda hayatımın hiç de zannettiğim gibi boşa akıp gitmediğini görebiliyorum. Bunu akıl eden ilk insan evladı olmadığımı biliyordum da, bu eylemin fiyakalı bir adı olduğundan hiç haberdar değildim. Blogger arkadaşım Konserve Ruhlar'dan öğrendim, meğer buna Bullet Journalling deniyormuş.
Ryder Carrol tarafından geliştirilen ve kısaca BuJo diye adlandırılan sistemin yaratıcılığı arttırdığı, zamanın daha düzenli ve verimli kullanımına olanak sağladığı söyleniyor. İnternetteki örnekler daha fazlasını işaret etse de BuJo hayatımızı kolaylaştırmak amacıyla yaratılan resimli ve yazılı kişisel ajandalar aslında. BuJoya gösterilen ilgi o denli artmış ki, Ryder Carrol konu hakkında bir TEDx konuşması bile yapmış. Bknz:
Herhangi bir BuJo'yu elime almadım, yakından görmedim ve denemedim. Ama sözle bir anlaşmamız olduğunu iyi biliyorum. Neyi hayatınıza sokmak isterseniz onu alırsınız. Renkli kalemler, post-itler ve çıkartmalar kullanarak kısa notlar almak, hayalleri dile getirmek ve onlarla ilgili görseller çizmek, denemeye değer. Baksanıza ne kadar da davetkarlar.
Dijital ortamda çöp gibi görünen, dişe dokunmayan kelimeler bir deftere yığıldığında kişinin hayatına bir hacim ve doluluk hissi katıyor. Yapabildiklerimiz, yapmak istediklerimizin yanında minicik bir kum tanesi belki ama yapıldıysa şayet, anımsanmaya değer ve kıymetli. İşte bu sebeple yeni yılda kum tanelerini biriktirmeye karar verdim. İki ana defterim var. Biri çalışma odamda klavyenin önünde duruyor. Ve bana o hafta yapacaklarımı hatırlatıyor. Ödenecek faturalar, market alışverişi, çamaşır, ütü, yemek pişirme, aranacak bir arkadaş, planlar, buluşmalar, tamamıyla gündelik yaşamı kolaylaştırmaya yönelik direktifler... Diğer defter ablamın hediyesi mandalalı bir ajanda. Zamansız 52 haftalık bir ajanda bu. Sol tarafta haftanın günlerinin adı yazılı. Her bir güne, iki üç satır ayrılmış. Sağ tarafta ise boş bir sayfa var. Sayfanın altında boyamak üzere boş bir mandala çizimi bulunuyor. Bu defter, üzerimden hızla akıp giden zaman karşısında bir elek vazifesi görüyor. Okuduğum öyküleri, kitap tanıtım yazılarını, söyleşileri, hoşuma giden blog yazılarını not alıyorum. Bu sayede deftere baktığımda hayatımın hiç de zannettiğim gibi boşa akıp gitmediğini görebiliyorum. Bunu akıl eden ilk insan evladı olmadığımı biliyordum da, bu eylemin fiyakalı bir adı olduğundan hiç haberdar değildim. Blogger arkadaşım Konserve Ruhlar'dan öğrendim, meğer buna Bullet Journalling deniyormuş.
Ryder Carrol tarafından geliştirilen ve kısaca BuJo diye adlandırılan sistemin yaratıcılığı arttırdığı, zamanın daha düzenli ve verimli kullanımına olanak sağladığı söyleniyor. İnternetteki örnekler daha fazlasını işaret etse de BuJo hayatımızı kolaylaştırmak amacıyla yaratılan resimli ve yazılı kişisel ajandalar aslında. BuJoya gösterilen ilgi o denli artmış ki, Ryder Carrol konu hakkında bir TEDx konuşması bile yapmış. Bknz:
Herhangi bir BuJo'yu elime almadım, yakından görmedim ve denemedim. Ama sözle bir anlaşmamız olduğunu iyi biliyorum. Neyi hayatınıza sokmak isterseniz onu alırsınız. Renkli kalemler, post-itler ve çıkartmalar kullanarak kısa notlar almak, hayalleri dile getirmek ve onlarla ilgili görseller çizmek, denemeye değer. Baksanıza ne kadar da davetkarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder