17 Ocak 2018 Çarşamba

OKUL YOLU

Geçen cuma, hafta başından beri alışık olduğum şekilde ağız diş sağlığı eğitimi vermek üzere giyindim. Siyah kumaş pantolon, düz renkli bir tişört, hırka. Okulun önünde arabanın içinde hırkamı çıkarıyor ve diş desenli önlüğümü üzerime giyiyordum. Formanın bana resmi, üzerini süsleyen gülümseyen ve kendisini fırçalayan diş resimlerinin ise sevimli hava vereceğini umuyordum. Her gün, ilk ders saatini, mini mini birlerle ağız diş sağlığı üzerine konuşarak geçirmek zevkliydi. Her anlatıcı gibi, dikkatimi izleyicilerime veriyordum. Nerelerde sıkıldıklarını, nerelerde eğlendiklerini gözlemliyor, içeriği her defasında buna göre şekillendiriyor, bilgi aktarmak ve katılımlarını sağlamak arasında denge tutturmaya çalışıyordum. 
Arkadaşlarıyla tanıştığım, ilk tenefüstte onlarla vakit geçirdiğim için kızım da bu durumdan memnundu. Derste anlattıklarımın başka pratik yararları da vardı. Birkaç gün önce sınıfın içinde hızlı çekim yürüyünce, nöbetçi öğrenci, onun adını da yaramazlar listesine yazmıştı. Bu düpedüz haksızlıktı çünkü hızlı yürümek koşmak değildi ve yaramazlık sınırlarına girmiyordu. Deniz gelişmiş adalet duygusu ve belagat yeteneğiyle bensiz de adını sildirirdi o listeden ama diğer nöbetçinin "Onun annesi bize gelip dişleri anlattı, adını silelim," demesiyle kelimelerden tasarruf edilmişti bir kere. Deniz bunun için bana müteşekkirdi. "Aferin, okula hep gel" demesi, bundandı. 
Ama her şeyin bir sonu vardı. Haftanın son günü gelmişti. Misafirliğim buraya kadardı. 1-A'ya da girecektim ve bitecekti. Kızım müdürle konuşup ikilere, üçlere ve dörtlere de girmemi istiyordu. Bense gözümü yeni okullara dikmiştim. Bu düşünceler içinde arabanın yanına vardığımızda onu başka bir aracın tamponuyla flört eder bulduk. Servise pazartesiye kadar sabahları Deniz'i benim bırakacağımı söylemiştik. Servisi aramak, apartmana geri dönmek, zile basmak, arkadaki aracın çıkmasını beklemek ya da ...
Böyle durumlarda söylenmeye meyilliyim. Benim için bir başka aracın çıkışını engelleyecek şekilde park etmenin kabul edilebilir yanı yok. Bununla beraber bu ahlakçı yargıya yoğunlaşırsam, birlikte yaşam kurallarının ihlalinin bende karmaşa ve kaos yaratacağı kesin. Güne stresle başlamak istemiyorum. Çünkü akşam kızımın "Bugün olan en güzel şey ne?" sorusunu yanıtlayacağım. En çekilmez günün içinden bile güzel anlar çıkartabilmeye bakıyorum. Günün sonunda birbirimize anlattığımız anlardan oluşuyor aslında, hayat hikâyelerimiz. Ahlakçı yargılara yapışabilir, kontrol edemeyeceğimiz şeyler yüzünden mutsuz ve gergin olmayı seçebiliriz ya da anlık değişimlere açabiliriz kendimizi. 
Telaşsız bir sabahtan yana kullanıyoruz oyumuzu. İki bacağımız var, diyorum içimden, hadi okula yürüyelim, ne zamandır yürümedik diyoruz dışımdan. Deniz okula yürüyerek giden arkadaşlarını sayıyor bir bir. Hangilerine rastlayabileceğimizi konuşa konuşa gidiyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder