Geçen cuma, hafta başından beri alışık olduğum şekilde ağız diş
sağlığı eğitimi vermek üzere giyindim. Siyah kumaş pantolon, düz renkli
bir tişört, hırka. Okulun önünde arabanın içinde hırkamı çıkarıyor ve
diş desenli önlüğümü üzerime giyiyordum. Formanın bana resmi, üzerini süsleyen gülümseyen
ve kendisini fırçalayan diş resimlerinin ise sevimli hava vereceğini
umuyordum. Her gün, ilk ders saatini, mini mini birlerle ağız diş sağlığı
üzerine konuşarak geçirmek zevkliydi. Her anlatıcı gibi, dikkatimi
izleyicilerime veriyordum. Nerelerde sıkıldıklarını, nerelerde
eğlendiklerini gözlemliyor, içeriği her defasında buna göre
şekillendiriyor, bilgi aktarmak ve katılımlarını sağlamak arasında denge
tutturmaya çalışıyordum.
Arkadaşlarıyla tanıştığım, ilk
tenefüstte onlarla vakit geçirdiğim için kızım da bu durumdan memnundu.
Derste anlattıklarımın başka pratik yararları da vardı. Birkaç gün önce
sınıfın içinde hızlı çekim yürüyünce, nöbetçi öğrenci, onun adını da
yaramazlar listesine yazmıştı. Bu düpedüz haksızlıktı çünkü hızlı
yürümek koşmak değildi ve yaramazlık sınırlarına girmiyordu. Deniz
gelişmiş adalet duygusu ve belagat yeteneğiyle bensiz de adını
sildirirdi o listeden ama diğer nöbetçinin "Onun annesi bize gelip
dişleri anlattı, adını silelim," demesiyle kelimelerden tasarruf
edilmişti bir kere. Deniz bunun için bana müteşekkirdi. "Aferin, okula
hep gel" demesi, bundandı.
Ama her şeyin bir sonu vardı. Haftanın
son günü gelmişti. Misafirliğim buraya kadardı. 1-A'ya da girecektim ve
bitecekti. Kızım müdürle konuşup ikilere, üçlere ve dörtlere de girmemi
istiyordu. Bense gözümü yeni okullara dikmiştim. Bu düşünceler içinde
arabanın yanına vardığımızda onu başka bir aracın tamponuyla flört eder
bulduk. Servise pazartesiye kadar sabahları Deniz'i benim bırakacağımı
söylemiştik. Servisi aramak, apartmana geri dönmek, zile basmak,
arkadaki aracın çıkmasını beklemek ya da ...
Böyle durumlarda
söylenmeye meyilliyim. Benim için bir başka aracın çıkışını engelleyecek
şekilde park etmenin kabul edilebilir yanı yok. Bununla beraber bu
ahlakçı yargıya yoğunlaşırsam, birlikte yaşam kurallarının ihlalinin bende karmaşa ve kaos yaratacağı kesin. Güne stresle başlamak istemiyorum. Çünkü akşam
kızımın "Bugün olan en güzel şey ne?" sorusunu yanıtlayacağım. En
çekilmez günün içinden bile güzel anlar çıkartabilmeye bakıyorum. Günün sonunda birbirimize anlattığımız anlardan oluşuyor aslında, hayat hikâyelerimiz. Ahlakçı
yargılara yapışabilir, kontrol edemeyeceğimiz şeyler yüzünden mutsuz
ve gergin olmayı seçebiliriz ya da anlık değişimlere açabiliriz kendimizi.
Telaşsız bir sabahtan yana kullanıyoruz oyumuzu. İki bacağımız var, diyorum içimden, hadi okula yürüyelim, ne zamandır yürümedik diyoruz dışımdan. Deniz okula yürüyerek giden arkadaşlarını sayıyor bir bir. Hangilerine rastlayabileceğimizi konuşa konuşa gidiyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder