21 Aralık 2018 Cuma

CANIM AĞACIM*


Canım Ağacım Kanadalı yazar ve illustratör Jacques Goldstyn’in Türkçeye çevrilen ilk eseri. Jacques Goldstyn’in yazıp resimlediği Can Sanat Yayınları’ndan yayımlanan kitabın çevirisi Mehmet Erkurt’a ait. 

Kitap pek çok yönüyle Cömert Ağaç kitabını çağrıştırıyor. Her iki kitap da ismi bilinmeyen bir çocuk ve ağacın dostluğunu ele alıyor, kısa ve yalın bir hikâye anlatıyor, anlatıya sade çizgiler eşlik ediyor ve her iki hikâye de ağacın ölümüyle bitiyor.

Cömert Ağaç’ta çocuk ve ağacın bir ömür boyu süren arkadaşlığı ele alınırken Canım Ağacım kısa bir zaman diliminde geçiyor ve çocuğun Bertolt adını verdiği ağacın son kışının ardından hikâye nihayetleniyor. Cömert Ağaç’ta ağacın ölümü bizzat çocuğun elinden (maddi hırslarını gidermek için) gelirken, Canım Ağacım’da çocuk, ölümünün ardından yakın arkadaşı Bertolt’u onurlandırıyor.

Cömert Ağaç’taki çocuğun aksine onu asla terk etmiyor çünkü o bir münzevi, farklılıklarıyla yaşadığı toplumda göze battığının, insanların onunla alay ettiğinin farkında ama bu onu hiç de rahatsız etmiyor. Yalnızlığından memnun, ilgi alanları var.



Ağaca tırmanmak en sevdiği şeylerin başında geliyor. Elbette Bertolt’a ve elbette ilkbaharda. Çünkü bahar gelince, tepeden tırnağa yeşile keser Bertolt. Harika bir gizlenme yerine döner. Gizlenme yeri yeterli değil onu tarif etmeye. Bertolt, bu koca meşe, bir ev, sığınak, labirent, hatta bir kale, bir çocuğa, sincap ailesine, bir kargaya, puhu kuşuna, ağustos böceklerine, sıvacık kuşlarına ve diğerlerine… Bir 500 yılı var ki ayakta, dimdik ve de dilsiz. O sustukça dile gelir çocuk, bir bir anlatır yaşadıklarını, baharda, yazda, sonbaharda ve de kışta.


İlkbaharda, yaprakların arasına saklanmak gibisi yoktur. Kimselere görünmeden, tepeden görür kasabanın tüm gizli saklısını, kilometrelerce öteyi, hatta yer yuvarlağını… Fırtınanın koptuğu günlerse bir masal gibidir! Dante’nin şiirleri gibi. Rüzgâr sizi önüne katıp götürmesin diye sımsıkı tutunmanız gerekir. Dalı budağı, tıpkı fırtınaya yakalanmış bir kalyonun direkleri gibi gıcırdasa ve çatlasa da Bertolt güvenli bir sığınak gibidir. Ona sığınanları yarı yolda bırakmaz ama asıl cümbüş baharda, onun da eli kulağında. 

İlkbaharın gelişi ilk kez neşelendirmez çocuğu. Tüm ağaçları çiçekler, tomurcuklar, yapraklar basar, Bertolt hariç. Günler, haftalar geçer, ümitle bekler çocuk ama bir gün gerçeği kabullenir. Bertolt ölmüştür.

Şöyle dillendirir içinden geçenleri: 

Bir kedi öldüğünde, bunu hemen anlarız. 

Aynı şey bir kuş için de geçerli. 

Ama bir ağaca baktığınızda, 

bunu hemen anlamazsınız. 

Karşınızda hareketsiz, 

dev bir sırık gibi dikilir. 

Nefesini tutuyormuş gibi... 

Bize bir oyun oynuyormuş gibi... 

Oysa oyun oynamıyordur Bertolt. Yalnızca yeryüzündeki zamanı bitmiştir. Ölen bir kediye, kuşa veda etmek gibi değildir ayakta ölmüş bir ağaca veda etmek ama bir mobilyaya ya da yakılacak oduna dönüşmeden önce sevgili dostunu onurlandırmanın bir yolunu bulacaktır çocuk. 


Canım Ağacım

Yazan ve resimleyen Jacques Goldstyn

Çeviren Mehmet Erkurt

Can Çocuk

+8

* Bu yazı 14/12/2018 tarihinde Yeşil Gazete'de Çocuklar İçin Yeşil Kitaplar köşesinde yayımlanmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder