Hava gri puslu. Bir bahar sabahı. İki, üç saate kalmadan güneşe kesecek. Şimdi bir bulut tarlası uzanıyor denizin üzerinde. Güneş damlaları henüz düşmesin diye hamak gibi gerili denizin üstünde. Deniz ısınmasın, çocuk uyanmasın. Şşşş çok yorgunlar. İçeride uyuyorlar. Mavi bir beşiğin içinde. Dalgalar, akıntılar beşiği sallıyor. Ve çocuk mışıl mışıl uyuyor, Göğsünde, koynunda anasının. Uyusun da büyüsün ninni, tıpış tıpış yürüsün ninni. Kolları güçsüz çocuğun, ciğerleri su dolu. Suyun altında nefes almayı henüz bilmiyor. Az sonra deniz kızları saracak etrafını. Nefesini üfleyecek biri ağzından içeri, diğeri anılarını silecek, ana karaya ait ne varsa yitip gidecek. Tüm o aşılan yollar, korkular, yükselen dalgalar, çığlıklar... Silmek zaman alıyor. O yüzden bulutlar sımsıkı el ele... Güneş ışınları suyun derinlerine inmesin. Çocuk ısınıp uyanmasın. Küçük balıklar neşeyle ve merakla sokulmasın. Önce solungaçları çıkmalı boynunun kenarından. Elleri, bacakları yüzgeçlere dönmeli, vücudu pullarla kaplanmalı. Daha vakit var. Biz, dışarıdakiler, üşüyelim biraz daha.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder