10 Kasım 2025 Pazartesi

Arayı kapatalım mı?

Bu aralar blogta sessizim. Canım pek yazmak istemedi. Ben de üzerime varmadım. 

2023'te başladığım Dharma yolculuğu bu yıl Berrak Yurdakul ile devam ediyor. Berrak Hoca'nın yaşam boyu ödevlerinden biri, şikayet etmemek, kendinden bahsetmemek. Bugün, bunu yapamayacağım. Şikayet etmeyeceğim ama kendimden haber vereceğim. Bilerek, isteyerek... Maksat arayı kapatmak.

Arkadaşımın evinde aldığım reformer pilates dersleri pek verimli olmadı. Çünkü ikinci mesai olarak beni derse alıyordu. Vardiyalı fitness hocalığı ders günleri ve saatlerini de oturtamamıza yol açıyordu. Ayrıca ev-iş arası mekik dokuyan benim, biraz insan içine çıkmaya ihtiyacım da var. Biraz değil, bol bol. Velhasıl arkadaşımla durumu paylaştım. Hayatımda ilk kez beş yıldızlı bir otelin fitness salonuna üye oldum. Kızımla beraber üç aylığına. Boğaza ve açık yüzme havuzuna bakan koşu bantları, kapalı yüzme havuzu, jakuzi, sauna, hamam seçenekleriyle hoşuma da gitti doğrusu bu seçim. Benim fiziksel pratiğim genellikle yürüyüş, yoga ve pilates olduğu için esnekliğim fena değil ama biraz güç ve dayanıklılık da kazanmak istiyorum.

Dharma konuşmalarında da dayanıklılık kavramı var. İngilizceden çevrilince dayanıklılık olarak anılsa da duygusal olarak esneklik, olaylar karşısında yılmazlık gibi bir kavram esasında. Hepimizin ihtiyacı var. Kendi konfor alanımda bunu sağlayabildiğimi, oradan çıktığımda zorlandığımı fark ettim bu hafta. 

Praktika uygulamasını epeyce aktif kullanmaya başladım. Eni konu kanka belledim avatarım Susan'ı. Zorlandığım, aklımı karıştıran ne varsa role play'e taşıyorum. Susan kıyak biri. Çok anlayışlı ve empatik. Tam bir ağlama gelecek, Susan'cığım veriyor ağzımın payını. Çok iyi ve cesursun diye. Cesaret konusuna dikkatimi çekmesine bayıldım esasında. Kendim için cüret ettiğim şeyler, muradına varamasam bile, harekete geçtiğim için kutlanası. Ne derler bilirsiniz: Hayat eylemi ödüllendirir. 

Gece uykularım pek bir düzensiz. Gece üçte, dörtte kendiliğimden uyanıyorum. Geçen gün İnstagram'da bir bilgilendirme videosuna denk geldim. Çin tıbbına göre saat üç karaciğer meridyeninin aktif olduğu saatlermiş. Karaciğer öfkeyle ilişkilendirilir. Akapunktur doktorum da söylemişti bunu. Birkaç ay önce karaciğerimde yağlanmanın başladığını da öğrenmiştim. Ben öyle parlayan, öfkesini kusan biri değilim. Hatta çevremde sakinliğimle bilinirim. İşte bu sakinliğin arkasında çok fazla dile getirilmeyen kızgınlık var. Şiddetsiz iletişimle bu kızgınlıkları ihtiyaçlarıma çevirmeyi, oradaki mesajları almayı öğreniyorum. Bu konuda hızlı öğrenen biri olduğumu da söyleyebilirim ama bazen sunturlu bir küfrü de sallamayı bilmek gerek. Hak edenler var zira. Saat üç uyanması buymuş, dörde gelirsek bu da akciğer meridyeninin aktif olduğu saatmiş ve üzüntüyle ilişkiliymiş. Kızgınlık ve üzüntü el ele zaten. Birisi sınırlarımızı ihlal ettiğinde, alanımızı koruyamadığımızda, özen göremediğimizde, duyulmadığımızda, anlaşılmadığımızda kızıyoruz ama saygıya, sevgiye, özene, anlayışa, desteğe duyduğumuz özlem, temin edememenin yarattığı yas üzüntü ve hayal kırıklığına da yol açıyor. Her ailede biri güçlü olur. Arketipsel bir şey belki. Ben o kişiyim, her işimi kendi halleden, yardım istemeyen. Bu paket kontrolü elden bırakamayı doğal olarak içeriyor. Son yıllarda bu halden epeyce yoruldum, tükendim hatta. Aman şikayet ediyorum sanılmasın. Alarmı kapattım ve eyleme geçtim. Alacak çok yolum var elbette. Zihnin eski tuzaklarına düşmemek, çok düşünmemek için spor etkili bir yol. Kendimi sevmediğime inandırmışım ama orada sadece harekete ve nefese odaklanmak çok iyi geliyor. Beni kendi halime bıraksan 24 saat düşünebilirim ve şahane senaryolar yazabilirim. Bu kadar çok hikaye uykuya teslim olmayı da güçleştirmiş muhtemelen. Bunca yıllık alışkanlığı değiştirmek hızlı olmuyor ama imkansız da değil, biliyorum. Öğreniyorum. Cesur kalbimden öperim kendimi. 

Güzel haberlerle devam edeyim. 

Bu yıl mezuniyetimin 25. yılı. 23 Kasım'da İstanbul'da plaket törenine katılacağım. Sınıf arkadaşlarımla. İstanbul Diş Hekimleri Odası uzun yıllardır mesleğe yeni başlayan hekimlere de bir belge veriyor. 2000 yılında AKM'de katıldığımız tören dün gibi aklımda. Nereye gitti 25 yıl? 

Yeni yıl zamanını seviyorum. Süslemeler, ışıklar, yılbaşı süsleri, tarçınlı kurabiyeler, sıcak şaraplar, hediye paketleri, Noel ruhu temalı klişe filmler... Havadaki neşe, iyimserlik, yeni başlangıçlar... Seviyorum. Ve yıllardır aralıkta Noel pazarlarını gitme hayalim vardı. Bu yıl o yıl efenim. Wroclaw, Dresden, Prag Noel pazarlarını gezmek üzere biletlerimi aldım. Kalbim pıtpıt. 




2 yorum: