2025'in son pazarı.
Evde yalnız uyandım. Pardon patili oğluşumla. Eskisi gibi deli değil geceleri. Bir anda hoplayıp zıplayıp avlanmak ya da oyun oynamak istemiyor. Edebiyle uyuyor ayak ucunda. Ne zaman meditasyon yapsam yatakta uzanarak, geliyor, kalbimin üzerine oturuyor, sektirmeden. Anlam arıyorum haliyle. Vay be diyorum hisli hayvan, çekiliyor meditatif kanallara.
Her gün bir mektup, bir arkadaş buluşması serim devam ediyor. Bugün dördüncü gün. Bir iki arkadaşımı yokladım. Uymadı. Gün uzun daha. Kendimle date fikri uyandı sonra yavaş yavaş, serpildi, filizlendi.
Ağır ağır karıştım güne. Uzun uzun yattım yatağımda, gerindim. Sevdiğim şarkıları dinledim. Renklileri attım makineye formalar, önlükler yıkanırken banyoya girdim. Tepemden aşağı akan sıcak suyun tadını çıkardım. Saçlarımı kuruttum. Giyindim. Odaya yayılan kağıt ve plastik çöpleri ayıkladım. Ayna önü kozmetikleri dizdim, sıraladım. Tasnif mühim şey. Makyaj yaptım. Dedim ya date'e çıkacağım.
Dün arkadaşımın hediye ettiği kırmızı ruju sürdüm. Açarken paketi sordum. Yanında konuştuk mu diye? Şu yaşa, düne değin, bir kırmızı rujum olmadı şu hayatta. Şeftali, bronz tonlarını tercih ettim, varla yok arası, doğal. Bu yaz bir akşam yemeğine giderken kızım kırmızı rujunu verdi bana. Sürdüm ama hem yadırgadım hem de ucuzuna kaçmış evladım yemek yerken, dudaklarımı peçeteyle silerken pul pul soyuldu. Anladım peçetede kalan izden. Gittim tuvalete ve sildim. Dudaklarım eski doğallığına kavuştu ama orada açıldı mevzu. "Nasıl yani senin hiç kırmızı rujun olmadı mı?" Kızım alacaktı doğum günümde. Unuttu. Ama şahane hediyeler aldım bu yıl, şahane kadınlardan. Seneye sağlıkla, keyifle daha büyük kutlama yaparız umarım. Çünkü seneye, yarım asır, altın yıl dönümü... Dün bir kırmızı rujum oldu. Sürdüm dudaklarıma. Çay bardağında kalmadı izi. Ve dahi izmaritte. Sigara içmiyorum ben. İçmedim hiç. Tadına bakmışlığım var. Bir keresinde yemeğe çıktım arkadaşımla. Masa seçmek için sordum. Sigara içiyor musun diye. İçmiyormuş. İçeride oturduk. Kış geldi. Ellerim üşüyor, açık pencerelerin yanında. Kahve içmeye çıktığımız bir başka sefer, aklındaydı, sigara içmediğim. Umut, fakirin ekmeği.
Starbucks'tayım ben şimdi. Seviyorum burayı. İçeri girdiğim anda beni sarmalayacak kokunun hayaliyle adımlıyorum kordonu. Zihnimi açıyor, bilinçakışımı köpürtüyor. Kendisiymiş Gibi'de yer alan Bir Zarif Şemsiye öyküsünü burada yazdım. Bir deftere. Hemen hiç değiştirmem gerekmedi. Öylesine bütünlüklü çıktı, bir avazda. Okudun mu? Oku bence. Güzel bir öykü. Seversin belki. Belli mi olur.
Bak bu Ara-lık yazıları da güzel akıyor, burada, kendiliğinden, çabasız. Seviyorum bu akışkanlığı, zihnimin uçuş uçuş halini. Yıllar sonra sormuştum editörüme. İlk dosyaya neden şans verdiğini. Sonrası uzun bir sessizlikti çünkü. Hiç düşünmemiş miydi, yanlış yere zar attığını. Kalemin uçuş uçuş demişti.
Son zamanlarda içim de uçuş uçuş sevgili okur. Umut, dedim, anlamışsındır. Bu yaşta, bu deneyimle seçimlerime sahip çıkıyorum elbette. İyi, neşeli olma halimi bırakmıyorum kimsenin ellerine, insafına. Bir yakıt olarak kullanıyorum duygularımı. İçsel canlılığımın arttığını fark ediyorum, seviniyorum. Tadını çıkarıyorum bu halin ve sık sık "parlıyorsun" dendiğini işitiyorum. Botoks, cilt bakımı, sırrımı sorgulayan bile çıktı. Ortada sır yok. Bir dışsal işlem de. Keyfim yerinde hepsi, bu.
Ben şimdi Starbucks'tayım. Arkada dozunda bir müzik. Süt köpürtmek için kullanılan buhar sesi yükseliyor, tıkırtılar, şıkırtılar... Ders çalışıyor ahali. Kulaklarında kulaklıklar. Ben de çalışıyorum bir nevi. Telefon elimde, bilgisayar niyetine, tek parmağın efendisiyim, kelimelerin terbiyecisiyim. Dün üçüncü mektubu yazdım. Yanıt gelmedi henüz. Meraktayım. Potkalım vardı mı, denize kıyısı olmayan kentin yakışıklısına. Bilmiyorum ama tedirgin değilim ya da kaygılı. Eylemlerimden ben sorumluyum sevgili okur. Azmettiren yok.
Bugün kime yazacağımı düşünüyorum, belki bir başka blogger arkadaşım olur. Çünkü yaşasın blogdaşlık. Kızım eve geçer birkaç saate. Stranger Things izleme hevesinde. Hazır dışarı çıkmışken bir, iki hediye almalıyım. Salı günü yılbaşı arifesi yemeğine davetliyim. Kırmızı ruj alan arkadaşım ve ailesine. Oğluyla kanka sayılırız. İki aydır görmüyorum. Zamanı gelmiş. Mutlu bir oğlan. Kulaklarımla duydum. İngilizce öğretmeni sorunca "Nasılsın?" diye "Happy" diye yanıtlıyor. Mutlu olalım bu yıl ve gelecek olanlarda. Bize keyif, mutluluk, huzur veren ilişkileri sürdürelim, bağı keselim diğerleriyle.
Son iki cümleye can-ı gönülden katılıyor, aynısını ben de size temenni ediyorum. Bak şimdi uzun süredir bu kalıbı kullanmamıştım, temenni ne hoş geliyor oysa kulağa. Kırmızı rujlu ve çok keyif
YanıtlaSilAy benim yahu, yorum tamamlamadan gitti devamını yapayım dedim blogspot sigaya çekti, yok google hesabı, yok anonim, Ankara7dan döndüm döneli tanıtamadım kendimi kırk yıllık blogspota. Diyecektim ki kırmızı rujlu ve çok keyifli olsun yılbaşı geceniz...
SilTemenniniz, temennimizdir efendim ☺ Mesaj alındı. Süreceğim rujumu. Sizin de keyifle geçsin yılbaşı geceniz. Sevgiler
Sil