Ay yükseliyor gökyüzünde. Başımda kanırtıcı bir ağrı. Bir düşünce buruyor beynimi içeri ve dışarı. Beynimin çeperinden kafatasıma, kafatasımdan beynime salınıyor, zıplıyor, oyuyor. Kendimi yatağa bırakıyorum. Omuzlarım, boynum, sırtım, bacaklarım ve kollarım. Bırakıyorum kendimi ağır ağır. Her bir santimini bırakıyorum da bedenimin, bir düşüncemi bırakamıyorum. Deniz'in söyledikleri geliyor aklıma: "Anne insan düşüncelerini bir kutunun içine bırakamıyor. Keşke koyabilsek."
Düşünmeyi düşünmemek mümkün değil. Düşünceye, daha da doğrusu duyguya bakmak, ona kulak vermek, bizim iyiliğimiz için söylediği şeyi duyduğumuzu belirtmek yeter belki bunca zonklamayı durdurmaya. Ve ondan sonra gelir iyileşme.
Bedenim ve zihnim bir tarla gibi görsem. Fırtına geride kalsa. Her tarafı çiçeğe kesse tarlanın. Kelebekler, kuşlar uçuşsa, uğur böcekleri kalksa, inse. Bir işaret görsem, bana doğru yoldasın diyecek bir işaret.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder