Bibliomania sınırında değilim, ancak kitap okuma hızımın, alma hızımdan çok çok daha az olduğu ve diğer pek çok alanda az tüketmemle övünürken kim bilir ne zaman okuyacağım kitapları satın alma alışkanlığıma söz geçiremediğim de aşikâr. Bu durumu karşılayan Japonca bir kelimeye rastladım. Tsundoku bir kitabı alıp henüz okumadan, daha önce alınmış kitapların arasına ekleme anlamına geliyor. Kütüphaneden ödünç kitap alırken bile böyle, bu. Azla yetinemiyorum.
Okunmamış kitaplar yığını, bende suçluluk (çünkü elime aldığımı bitiremiyorum, çünkü erteliyorum) ve fazlalık hissi yaratıyor. Yine de kendime engel olamıyorum. Yaklaşan kış, uzun geceler, derdime deva olur belki.
Okunmayı bekleyenler, yeniden okumak istediklerim... Liste uzun. Birbirlerinin önüne nerede, nasıl geçecekleri o anki ruh hâlime bağlı. Hafta başı, cânım İlknur'un çevirdiği ve hediye ettiği Belirsizlik ve Değişimle Birlikte Güzel bir Hayat öne geçti örneğin. Kitabın bir yerinde beyin bilimci Jill Bolte Taylor'ın felç deneyimini anlattığı In My Stroke of Insight'tan kısa bir alıntı vardı. Aylar önce izlemem önerilen ancak ismini, kaynağını unuttuğum videonun kahramanı, işte karşımdaydı. Bu kez ertelemedim ve izledim.
Eşzamanlılık diye bir şey var. Tecrübeyle sabit. Bu videoyu izlediğimde, her hafta bir bölüm okuyarak ilerlediğim Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabının "Manawee" masalının tamamlandığını hissettim. Ve ertesi sabah uyandığımda güçlü bir görüntü vardı zihnimde, bir kelime: isim. Sanırım Öykücülere Sordum'un yeni sorusu isim üzerine olacak.
Kurtlarla Koşan Kadınlar da, Belirsizlik ve Değişimle Birlikte Güzel bir Hayat da şimdilik çekmecede. Zira, Onur Çalı'nın Edebiyathaber'de yayımlanan şu yazısıyla ilk öyküsünü okuyup kenara koyduğum Belgelerim'i alıyorum elime. Niyetim bayram tatilinde dingin kafayla okumak, hatta hakkında birkaç satır yazmaktı, oysa. Kendiliğinden araya girince bayram, tatil dinlemiyor. İşte, akşam üstü Deniz'in arkadaşlarıyla oynadığı parkta okumaya devam ediyorum.
Camilo öyküsü sevdiklerimden.
Annesiyle din meselesi ve politik durumu yüzünden kavga ediyordu. Referandumdan önce Camilo "hayır"ı destekleyen gösterilerin tümüne katılmıştı, bu da sert kavgalara neden olmuştu. "Hayır"ın kazanmasını istiyordu, çünkü Pinochet'den nefret ediyordu, üstelik babasının da böylelikle Şili'ye döneceğini umut ediyordu.
Bu cümlenin ardından bir de film molası veriyorum. Pablo Larraín'in yönettiği No 2012 Cannes Film
Festivali'nde Sanat-Sinema Ödülü aldı. Film, 1988'de gerçekleştirilen Şili referandumundan yola çıkıyor. Başrol oyuncusu Gael Garcia Bernal, parlak fikirli, genç bir reklamcı rolünde. Uluslararası baskı nedeniyle, Şili referandumun eşiğindedir. Birleşik muhalefet kanadı, dört hafta boyunca günde 15 dakika propaganda yapma olanağını, Pinochet iktidarı süresince yapılan işkenceleri, kayıpları gösterebilmek için bir fırsat olarak görmektedir. René
Saavedra ise Pinochet'yi suçlamadan, şiddet içerikli görüntülere başvurmadan mutluluğa dikkat çekmek ister. İletmek istediği mesaj şudur: Şili, mutluluk çok yakında.
Film, eski model kameralarla çekilmiş. Yönetmen Pablo Larraín gerekçesini açıklıyor:
Filmi, arşiv görüntülerinde kullanılan formatın aynısını kullanarak
çekmeye karar verdik. Sonuç olarak, seksenlerde çekilmiş görüntülerin
aynısını elde etmeyi başardık. Böylece izleyiciler bu nadir görüntüleri,
neyin arşiv görüntüsü, neyin filmde çekilmiş görüntüler olduğunu
anlamadan izleyecekti. Bu şekilde, arşiv görüntülerini kullandığımızı
belli etmeden, 1983 yapımı Ikegami tüp kameralarla yakaladığımız zaman,
mekan ve materyalin sorunsuz geçişini sağladık.
Bu filmi, çerçeve oranı neredeyse kare ya da 4:3 olarak ve
işitsel-görsel teknolojide benzersiz bir çözünürlükle ve de analog
kamerayla çekmek, HD'nin estetik hegemonyasına karşı da bir ifade
şekliydi.
(yönetmen ile söyleşi için buraya)
Gün boyu bu melodi dilimde ve zihnimde, beni bırakmıyor.
Film bitiyor. Okumaya geri dönüyorum.
Alejandro Zambra kesinlikle benim yazarım. Zira her yeni kitabını okuduğumda, Türkiye'nin de geçmişini okuduğumu hissediyorum. Onun kendi belleğiyle hatırladıkları ve yazdıkları, benim de belleğimi uyandırıyor, geçmişe bakıyorum, benzer anılara, depremlere, darbelere, bugünkü bilincimle... Önüme çıkardığı minik ancak canlı anlar, ayrıntılar, yazma yolundaki tökezleme taşlarım. Bir im koyuyorum yanlarına ve uykuya dalıyorum.
Bu
kitabında Zambra’nın, bir neslin Geri Dönüşüm Kutusuna atıp unuttuğu
öyküleri “geri yükle” yöntemiyle oradan çıkarıp tekrar Belgelerim
klasörüne alarak hafızaları canlandırdığı söylenebilir. - See more at:
http://www.edebiyathaber.net/geri-donusum-kutusundan-cikan-oykuler-belgelerim-onur-cali/#sthash.2vHN45qw.dpuf
Bu
kitabında Zambra’nın, bir neslin Geri Dönüşüm Kutusuna atıp unuttuğu
öyküleri “geri yükle” yöntemiyle oradan çıkarıp tekrar Belgelerim
klasörüne alarak hafızaları canlandırdığı söylenebilir. - See more at:
http://www.edebiyathaber.net/geri-donusum-kutusundan-cikan-oykuler-belgelerim-onur-cali/#sthash.2vHN45qw.dpuf
Bu
kitabında Zambra’nın, bir neslin Geri Dönüşüm Kutusuna atıp unuttuğu
öyküleri “geri yükle” yöntemiyle oradan çıkarıp tekrar Belgelerim
klasörüne alarak hafızaları canlandırdığı söylenebilir. - See more at:
http://www.edebiyathaber.net/geri-donusum-kutusundan-cikan-oykuler-belgelerim-onur-cali/#sthash.2vHN45qw.dpuf
Film çok güzeldi hakkaten. Ben zamanında sözlerini çevirmeye çalışmıştım şarkının: http://parsomen13.blogspot.com.tr/2013/08/no.html
YanıtlaSilKatkı için teşekkürler. Ellerine sağlık. ☺
YanıtlaSil