Amerikalı doğabilimci John Burroughs "Sevgi
olmadan bilgi kalıcı olmaz. Fakat sevgi önce gelirse bilgi kesinlikle
arkasından gelecektir," diyor. Çocuklarımızı üzerinde yaşadığımız gezegene
saygı duyan bireyler olarak yetiştirebilmek için biz ebeveynlerin öncelikli görevi,
erken dönemde doğa sevgisi verebilmek. Onların minik omuzlarına
taşıyabileceklerinden fazla yük ve korku bindirmeden, doğayla oyun arkadaşı
olmalarını sağlamak, bu yolda atacağımız ilk adım. İkinci adım ise doğayla ve
yaşadığımız çevreyle uyumlu, sürdürülebilir yaşam tarzı benimsemeleri için
doğru rol modelleri sunan çocuk kitapları seçmek. Bu amaçla biz bir diziye
başladık. Çocuklara çevre bilinci aşılayan, farklılıklarımızla bir arada
yaşamanın mümkün olduğunu gösteren kitapları derlemeye karar verdik. Bildiğimiz
kitapları anımsamaya, bilmediklerimizle tanışmaya, tanıtmaya niyet ettik.
Ekonomik ve siyasi krizler,
artan döviz kurları, işsizlik, terör sorunları, göç dalgaları, doğa
katliamları, hallaç pamuğuna dönmüş eğitim sistemi... Saatlik, günlük,
mevsimlik kötü haberler sağanağı altında yaşıyoruz. Her an tetikteyiz.
Gevşemeye, düşünmeye, içimize dönmeye ve asıl ihtiyaç duyduğumuz anlam
arayışlarına yönelmeye bir türlü sıra gelmiyor. Bu arada daha fazlanın daha iyi kabul edildiği bir dünyada yaşıyor,
biriktiriyor ve tüketiyoruz.
Daha büyük
evlerde oturmak, daha lüks arabalar kullanmak, daha çok eşya alabilmek için
daha çok çalışıyor, daha çok para kazanıyor ve daha çok para harcıyoruz. Bu
döngü bize mutluluk yerine stres getiriyor.
Alışkanlıklarımızı
bir kenara bırakıp kendimize limitler koyduğumuzda, en gerekli olanı seçerek
günlük rutinlerimizi basitleştirdiğimizde, gerçekten ihtiyaç duyduklarımızla
yetindiğimizde daha iyi ve anlamlı bir hayat sürmemiz mümkün mü? Heinrich
Böll'ün ünlü İş Etiğinin
Çöküşü Üzerine Bir Anekdot isimli
kısa öyküsünden uyarlanan Balık
Tutma Dersi bu soruların
cevabını veriyor.
Hikâyeyi hep
birlikte anımsayalım. Batı kıyılarında bir limanda gezinti yapan turist,
kayığında uyuklayan balıkçıyı görür. Bu güzel havada avlanmak yerine neden
uyukladığını merak eder. Balıkçı ihtiyacı kadar balık ve ıstakoz avladığı için
kıyıya döndüğünü açıklasa da turist, balıkçının azla yetinmesini kabullenemez.
Günde bir kez yerine iki, üç ya da dört kez avlanmaya çıkarsa neler
olabileceğini açıklamaya koyulur. İkinci bir kayık, motorlu tekneler, soğuk
hava deposu, balık restoranı, füme balık tesisi, konserve balık fabrikası,
Paris'e canlı ıstakoz ihracatı... Turist, burada duraklar. Hayalleri sona ermiş
gibidir.
Sınırlı kaynaklara hırsla saldırmayan, yalnızca ihtiyacı kadar avlanan, azla
yetindiği için kendisine zaman ayırabilen, yaşadığı ânın tadını çıkaran
balıkçı ve günün birinde çalışmak zorunda kalmamak için çok çalışmanın bir
erdem olduğuna inanan turistin karşılaşma hikâyesi üzerinden kurgulanan Balık Tutma Dersi bize başka türlü bir
yaşamın mümkün olduğunu gösteriyor ve bizi sürdürülebilir yaşam, gönüllü
sadelik kavramları ile tanıştırıyor.
Metin Heinrich Böll
Uyarlayan Bernard Friot
Resimleyen Emile Bravo
Türkçeleştiren Figen Müge
Erel
Desen Yayınları
40 sayfa
Her yaş
*Bu yazı 8/4/2017 tarihinde Yeşil Gazete'de Çocuklar İçin Yeşil Kitaplar köşesinde yayımlanmıştır.
*Bu yazı 8/4/2017 tarihinde Yeşil Gazete'de Çocuklar İçin Yeşil Kitaplar köşesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder